İnsanoğlu, doğumundan ölümüne kadar bir yandan maddi sıkıntılarını halletmeye çalışır bir yandan da sevgiye, şefkate ve yarenliğe ihtiyaç duyar.
Günlerimiz böyle gelip geçerken hepimiz;manevi boşluklarımıza, ruh sarsıntılarımıza merhem olacak dost(lar) ararız.
Ömrümüz çabayla, mücadeleyle geçiyor özetle.
Bir süreçtir işliyor. Bu süreçte neler var neler… Çaresiz kaldığını düşünen insanımız var.Talihinden şikayet eden var şansına küsenimiz var. Güngörmüşümüz var, gün görmeyenimiz var; gün göstermeyenlerimiz var; gün göreceklerimiz var. Feleğin çemberinden geçenimiz; acı tatlı günler görüp geçirenlerimiz, olgunlaşanlarımız, tecrübe sahibi olanlarımız var.
'Bir lokma bir hırka' diyenimiz de var; çevreyi küçük gören büyüklüğümüz(!)den doğan hırsımız, sabırsızlığımız da var.
Ölümü göze alarak, kendini tehlikeye atarak, canı pahasına mücadeleye devam edenimiz de var.
Başından korkan, geleceğinden kaygı duyan, can kaygısına düşen de var; hiçbir şeye aldırmayan kendi havasında yaşayıp giden de var.
Var da var...
Huzura kavuşmayı istemek, bu yoldaki umudumuzu artırmak mümkün…
Maddi ihtiyaçlarımız kadar manevi ihtiyaçlarımızın da temini için çaba şart.
İletişim imkanlarının hızla arttığı günümüzde da maalesef insanoğlu yalnız, gittikçe de yalnızlaşıyor.
Aile bağlarımız zayıf, akrabalık ilişkilerimiz can çekişiyor; tüketim çılgınlığı her yerimizi kuşatmış, acı ve kederle başa çıkmada hemen herkes, çaresiz...
Gönüller yorgun kısacası.
Hazin hazin ağlayan gönüllerimizle devrilip evrilip gidiyoruz işte.
İmtihandan imtihana koşuyoruz durmadan; biri bitmeden diğerinin hazırlığı var. Sorular her defasında daha da zorlaşıyor. Çalışmadığımız yerden çıkan soruların ağırlığı(!) altında ezildikçe eziliyoruz.
Yaşadıkça karşılaştığımız imtihanlarda hep başarılı olamayız; bu mümkün de değil zaten. Mümkün değil ama performansımız gittikçe düşüyor. Düştükçe parçalanıyoruz. Parçalandıkça azim ve kararlılığımız sekteye uğruyor.
Evet; yanımızda kimsecikler kalmayacak bir gün. Bir gün, bir an yapayalnız oluvereceğiz.Kimiz kimsemiz olmayacak, olamayacak.'Ne günlere kaldık' sorusunu sordukça soracağız kendimize.
Yanıp yakınmak da kar etmeyecek o an.
Bulanıp durulduğumuz, taşıp coştuğumuz anlar da olmuştur elbette.Başımıza gelmedik haller kalmayabilir herhangi bir sebeple.
Sıkıntılar, güçlükler, zorluklar içinde sürdürülen zor hayatımız var, zor hayatımız oldu, zor hayatımız olacak hepimizin.
Dünyanın kaç bucak olduğunu anlamakta zorlandıkça zorlanacağız yaşadıkça.
Umudumuzyitecek; güzel hayallerimiz suya düşecek, dünyamız yıkılacak belki de.
Ne olursa olsun içinde bulunduğumuz şartlara göre yaşarken, yuvarlanıp giderken kandilde yağ kalmayacak; ömür sona erecek, ölüp gideceğiz bir gün işte.
'Gelecek', bir gün gelecek işte!
O gelecek gelmeden makam mevkii; para pul yükselirken gönlümüz alçalsa n'olur.
Gün olup hasretin biteceğine inanarak; gün olup çekilen acıların geçeceğine inanarak yaşasak n'olur.
Mücadeleye elbette sonuna kadar devam…
Evet, evet; tamah yok; kanaatten ölen de yok.
Gözümüzü kör kulağımızı sağır eden 'makam, menfaat, hırs, hiddet, şöhret, ikbal….' bizden biraz aralı dursun bakalım.
Samimiyet, sorumluluk, duyarlılık artık bize daha çok yakın olsun artık.
Elbette sizin bildiğiniz, sizin uyguladığınız başka yollar da var. Onları en kısa sürede sizler de başkalarına öğretirsiniz hayırlısıyla…
İnanalım ve önce kendinize güvenelim yeter.
Bizler böyle yaptıkça hayatımız, bence, daha yaşanılır olur inanın. İnanın hayatımız daha yaşanılır olur o zaman.