Yeniden bir Ramazan ayına ulaşmanın mutluluğunu ve sevincini yaşıyoruz. Bizi yeniden Ramazan ayına kavuşturan Rabbimize hamdolsun.

Ramazan, şiddetli ve yakıcı sıcak demektir. Ramazan ayında günahlar, salih amellerle yakıldığı ve yok edildiği için ona bu isim verilmiştir.

Kur’an-ı Kerim’de ismi doğrudan geçen tek ay Ramazan ayıdır. Bu ayda Kur’an indirilmiş ve oruç farz kılınmıştır. Şöyle buyrulmaktadır: ‘‘Ey iman edenler! Sizden öncekilerin üzerine yazıldığı gibi sakınasınız diye sizin üzerinize de sayılı günlerde oruç yazıldı.’’ (Bakara 2/183). “(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçlu geçirsin...” (Bakara 2/185).

Bu ayetler, Ramazan ayının, diğer aylardan ayrıcalıklı olduğunu açıkça ifade etmektedir. Ramazan ayını değerli ve ayrıcalıklı kılan; insanlığa gönderilen son rehber kitap Kur’an-ı Kerim’in bu ayda indirilmesi, bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesinin bu ayda olması, temel ibadetlerden olan oruç farizasının bu ayda tutulması, teravih, mukabele, itikâf, iftar, sahur ve fıtır sadakası gibi önemli ibadetlerin ve sünnetlerin hep bu ayda yaşanmasıdır. İşte bütün bu ayrıcalıkları sebebiyle kültürümüzde Ramazan, “on bir ayın sultanı” olarak kabul görmüştür.

Ramazan ayı bize, mübarek bir zaman dilimini, tam bir huzur iklimini çağrıştırıyor. Çünkü Ramazan ayı boyunca Müslümanlar, toplum olarak ibadet yoğunluğu ve heyecanı içinde olurlar. Zira Ramazan; ilmin, inancın, ibadetin, ahlâkın, dayanışmanın, kardeşliğin daha da olgunlaştırılabilmesi için Müslümanlara ikram edilmiş bereketli bir eğitim mevsimidir. Müslüman bu zaman diliminde Rabbiyle, kardeşleriyle, nefsiyle olan ilişkilerini gözden geçirir, gece- gündüz tam bir ay süren yoğun bir eğitim faaliyetinden güçlenerek  arınarak çıkar.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), Ramazan öncesinde yaptığı sohbetlerle, ashabının zihinlerini ve gönüllerini bu mübarek aya hazırlardı. Nitekim Ramazan ayının bu niteliklerini şu sözleriyle özetlemişti: “Mübarek Ramazan ayı size geldi. Yüce Allah bu ayda size oruç tutmayı farz, teravih namazı kılmayı nafile kıldı. Bu ayda cennet kapıları açılır, cehennem kapıları ise kapanır ve şeytanların azgınları bağlanır” (Nesâî, Sıyâm, 5).

Peygamber Efendimiz(s.a.v)  Ramazan günlerinde bol bol Kur’an okur, hayır ve hasenatta bulunurdu. Cebrail (a.s.), Ramazan sonuna kadar her gece kendisine gelir ve Hz. Peygamber (s.a.v.) ona Kur’an okuyup dinletirdi. Nitekim hâlen günümüzde yoğun bir şekilde uygulanan bu “karşılıklı okuyuş”, “mukabele” geleneğimizin dayanağını oluşturur. 

Bütün bunlardan anlıyoruz ki; Ramazan ayı, berekettir, zarafettir. Ramazan ayı, ibadettir, rahmettir, mağfirettir. Ramazan ayı, ruh ve nefis için, birey ve toplum için takvadır, korunmadır. Ramazan ayı, selâmdır, esenliktir, sükûnettir, sekinettir, olgunluktur. Ramazan ayı, kardeşliktir, dayanışmadır, paylaşmadır. Ramazan ayı, zenginin oruç tutarak yoksulu anlaması, kısmen de olsa onun hâlini yaşamasıdır. Ramazan ayı, geçici olarak yeme-içmeden uzak kalınan nimetlerin kadrini bilmek ve onları veren Rezzâk olan Allah’a karşı şükür görevini hatırlamaktır. Ramazan ayı, kötü alışkanlıklara son verme; iyiden, güzelden yana yeni sayfalar açma fırsatıdır.

Ramazan ayı taattir, hasenattır, kurbettir, Cenab-ı Hakk’a yakın olmadır. Cennet kapılarının açıldığı, cehennem kapılarının kapandığı, şeytanların bağlandığı, toplumda suç oranının azaldığı bir huzur dönemidir. Takvanın, şükrün ve rüşdün yollarının öğretildiği, irade eğitiminin verildiği bir mekteptir. 

Ramazan; yedisinden yetmişine bütün Müslümanlar için bir neşedir, coşkudur, heyecandır, kültürdür.  Sadece nefsimize gem vurulan günler değil; mazlumların, yoksulların, düşkünlerin, açların, muhtaçların, kimsesizlerin hatırlandığı ve korunduğu yoğun bir seferberliktir.  Eş, çocuk, arkadaş, komşu, dost, akraba, tanıdığımız- tanımadığımız tüm kardeşlerimizle kurulan mütevazi iftar sofraları ile tam bir paylaşmadır. Kısaca, bir medeniyettir Ramazan...

Hoş geldin Şehr-i Ramazan. Ramazan ayımız tüm Müslümanlara ve insanlara hayır ve bereket getirsin inşallah...

 MEAL OKUYORUM 

Ey iman edenler! Sizden öncekilerin üzerine yazıldığı gibi sakınasınız diye sizin üzerinize de sayılı günlerde oruç yazıldı.   (Bakara

2/183)                                

GÜNÜN DUASI

Allah’ım! Senin için oruç tuttum, sana inandım, sana güvendim, senin verdiğin rızık ile orucumu açtım .Hamdolsun verdiğin nimetlere sağlık ve afiyete… (Amin)

HER GÜNE BİR HADİS 

Kim inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.

(Buhari,İman,28)

BİR SORU-BİR CEVAP

  •  Sahur yemeğinin dindeki önemi nedir?

  Sahur yemeği, oruç tutacak kişilerin imsak vaktinden önce gece yedikleri yemektir. Hz. Peygamber (s.a.s.) sahura kalkmış ve bunu ümmetine de tavsiye etmiştir (Buhârî, Savm, 19, 20). Resûl-i Ekrem(s.a.s.), sahur yemeğinde “bereket” (Buhârî, Savm, 20) olduğunu ifade etmiş ve sahur yemeğinin, müslümanların orucu ile ehl-i kitabın orucu arasındaki en önemli farklardan biri olduğunu belirtmiştir (Müslim, Sıyâm, 46). Onun sahurla ilgili söz ve uygulamalarından hareketle fakihler, sahura kalkmanın ve sahuru geciktirmenin sünnet olduğunu söylemişlerdir (Kâsânî, Bedâî’, II, 105)

(Fetvalar, DİB Yay. syf. 266)

Bekir GEREK

Eskişehir İl Müftüsü