Kızılay Çadır Satar Mı?
Geçtiğimiz hafta gazeteci Murat Ağırel Kızılay'ın AHBAP'a 46 milyon liralık çadır sattığını iddia etmişti. Herhalde kimse böyle bir rezilliğe ihtimal vermemiş olacak ki konu pek gündeme gelmedi, konuşulmadı. Ancak Pazar günü hem Haluk Levent'in hem de Kızılay'ın olayı doğrulaması üzerine hepimiz büyük bir şok geçirdik. Bu nasıl olabilir aklım almıyor gerçekten. Kuruluş ve varoluş amacı afetlerde, zor durumlarda insanlara yardım etmek olan bir hayır kurumu olan Kızılay, Türkiye'nin gördüğü en büyük felaketlerden birinde nasıl olur da depremzedelere gidecek çadırlar için para alır? Olay depremin üçüncü günü gerçekleşmiş. O güne kadar o çadırlar neden hala dağıtılmamıştı? Hadi diyelim kargaşadan, yoğunluktan dağıtılamadı depoda bekledi veya Kızılay'ın insan gücü tüm çadırları dağıtmaya ve kurmaya yetmedi, o zaman vatandaşlar veya AHBAP gibi sivil toplum kuruluşlarının desteği ile bu çadırlar kurulur. Nitekim burada da AHBAP çadırlar için devreye giriyor ve çadırlar kuruluyor. Ama bu çadırlar için 46 milyon lira almak da nedir? Böyle bir zamanda çadırdan para alınır mı? Hadi vicdanınızı yitirdiniz, mantığınızı da mı yitirdiniz? Siz Kızılay'sınız afet zamanı vatandaşa çadır satamazsınız… Diyelim ki paranız bitti, nakit ihtiyacınız var. Bunu anlarım ve durum böyleyse çare çadır satmak olamaz. Hükümetten yardım istersiniz ve bu parayı devlet aracılığıyla tedarik edersiniz. Böyle deprem alanında çadır satmak gibi işlere de girişmemiş olursunuz. Bu arada Kızılay'ın tek müşterisi AHBAP da değil. Türkiye Eczacılar Birliği deprem bölgesinde ücretsiz ilaç dağıtmak amacıyla çadıra ihtiyaç duyuyor ve Kızılay onlara da çadır satıyor. Hem de tanesi 160 bin liradan…
Bunların gerçek olduğuna inanmakta zorluk çekiyorum. Kızılay'a da güvenemeyeceksek kime güveneceğiz?Kızılay nasıl bu hale geldi? Kızılay ve para karşılığı bir şeyler satmak, yani ticaret kavramı nasıl bir araya gelir? Çocukluğumuzdan beri afetlerde ilk yardıma koşan hep Kızılay olurdu. Muhtaçlara yardım elini ilk Kızılay uzatır, bölgeye kurulan çadırlarda ilk Kızılay adını görürdük. Sadece memlekette de değil, dünyanın dört yanına yardıma koştuğunu izlediğimiz bir Kızılay vardı hep zihnimizde. Neredeyse 150 yıllık tarihe sahip Kızılay, Türk halkının her zaman gözü kapalı güvendiği, dara düştüğünde yardımına koşacağını bildiği ve her zaman parasını ve kanını dahi esirgemediği bir kurumdu Kızılay… Şimdi nasıl oldu da bu duruma düştü? Üzülmemek elde değil. Aslında nasıl bu hale geldiğini hepimiz biliyoruz da neyse şimdilik burada keselim…

Hükümet İstifa Tezahüratları
Toplum olarak çok zor günlerden geçiyoruz. Herkes üzgün, herkes öfkeli, acımız hala dinmedi. Doğal olarak insanlar da zaman zaman hükümete tepki gösteriyorlar. Göstermekte de haklılar çünkü şu anki hükümet 21 yıldır iktidarda ve özellikle son 6 yıldır çok geniş yetkilere sahip. Yani bu acıları engelleyecek güç, otorite ve maddi imkanlara sahipti. Dolayısıyla vatandaşlar da hükümeti protesto ediyorlar. Belirtmeden geçmeyelim; şiddet ve hakarete başvurmadan hükümeti protesto etmek hatta istifaya davet etmek Anayasal bir haktır. Son derece doğaldır. Her demokratik ülkede de bu protestolar olur. Hele hele böyle bir felaketten sonra olması son derece normaldir hatta kanımca gereklidir de. İşte bahsettiğimiz toplumsal bu tepki artık futbol maçlarında ifade ediliyor. Çünkü artık ifade edebilecek fazla alan kalmadı. İnsanlar duygularını ve tepkilerini futbol maçlarında ifade ediyor. Geçtiğimiz hafta sonu Fenerbahçe ve Beşiktaş maçlarında hükümet istifa sloganlarını duyduk. Ancak Beşiktaş maçından hemen sonra MHP Genel Başkanı Bahçeli tezahüratları kınadı ve kulüpleri maçları seyircisiz oynatmaya çağırdı. İddiaya göre bu andan itibaren kulüplere hükümet lehine açıklamalar yapmaları telkin edildi ve bazı kulüpler kurumsal hesaplarından hükümete destek açıklamaları paylaştılar. Hani diyorlar ya spora siyaset karışmasın diye. Taraftar bir iki tezahürat yaptı diye spora siyaset karışmaz ama siz kurumsal boyutta kulüplere siyasi baskı yaparsanız işte o zaman karışır…
Hükümet istifa sloganlarını duyar duymaz paniğe kapılıp hemen yasaklamaya çalışmak bu tepkileri susturmaz, aksine daha da alevlendirir. Tarihte kimse toplumsal duyguları yasaklarla, sansürle, korkuyla bastıramadı ve susturamadı. O yüzden siz de yapamazsınız. En ufak bir muhalif ses duyunca susturmaya, yasaklamaya çalışmak yerine sorunları çözmek, hayatları kurtarmak için çabalayın…

Kitap Tavsiyesi:Yasalar Üzerine (Cicero)
Haftanın Sözü: İnsanlar ancak isteyecek zekaya ve alacak cesarete sahip oldukları kadar özgürlüğe sahiptir. (EmmaGoldman)