Hepimiz İçin tarifi zor dönemlerden geçiyoruz. Empati kurabilmenin ne kadar değerli olduğu, ne kadar çok kişiye yardım edebilirsek o kadar hayatta kalabildiğimizi anladığımız bir dönem.
Ne demek istediğimi Tolstoy yıllar önce özetlemiş aslında. 'Acı duyabiliyorsan canlısın, başkasının acısını duyabiliyorsan insansın.'
Sevdiklerimiz, yakınlarımız, ailelerimiz veya hiç tanışmadığımız Ayşe teyzelerimiz, Mehmet amcalarımız enkaz altında kaldı ama asıl enkaz psikolojilerinde, rusal sağlıklarında, geride bıraktıklarında, bir daha göremeyeceklerinde.
Umarım ülkemde hep güzel durumlar için birlik olabileceğimiz günler yaşarız fakat yine de böylesi zor bir günde de bir arada olmak, ülkemizin dört bir yanında insanlarımızın canla başla çalıştığını görmek çok gurur verici.
Depremin ardından saatler sonra bile çok güzel mucizelere tanık olduk. Bugün depremin 10. günü ve hala enkaz altından güzel haberler alıyoruz. Hayatta kalabilme iç güdüsel bir durum. Bu duurmda bilinçli veya bilinçsiz birçok gayret örneği duyuyoruz. Gönül istiyor ki el değmemiş enkaz kalmamış güzel haberler almaya devam edelim.
'Deprem bölgesinde yaşıyoruz.' yıllardır bize hep böyle söyleniyor, fay hatlarımız öğretiliyor fakat söylediklerimizle yaptıklarımız ters düşüyor. Uzmanlık alanım değil tabii ki ama bir binada kesilen kirişleri, kolonları gördüğümde bunun ne kadar yanlış olduğunu binlerce, milyonlarca insanın hayatının bu kadar ucuz olmadığını düşünebilmek için, en azından bu kadarını düşünebilmek için, uzmanlık alanımızın olmasına çok da gerek yok sanıyorum.
'Tedbir' ve 'Umut'
Benim bu süreçten çıkardığım en önemli iki unsur 'tedbir alınması gerekliliği' ve 'umudun asla kaybedilmemesi gerekliliği' . Binaların sağlam temele yapılması da tedbir, kolonların kesilmemesi de , ev alırken sadece mutfak dolaplarına dikkat edilmemesi gerektiği de deprem çantası hazırlamak da , deprem planı oluşturmak da… 'Umut' ise asla kaybedilmemesi gereken hayata bağlayan bir kavram. Depremden günler sonra kurtulan depremzedelerimiz bana 10 yıl boyunca duvarda çivili kalmış ama hayatına devam edebilen kertenkelenin öyküsünü hatırlattı.
Öykü kısaca şöyle :
Japonyada bir mimar tadilattaki bir evin kapısını söktüğünde iki tahta arasında bir kertelenkelenin sıkıştığını görür. Kertenkeleye dikkatli baktığında canlı olduğunu fark eder ve evin 10 yıl önce yapıldığını , bunca yıl boyunca bu kertenkelenin sadece hava ile hayatta kalamayacağını düşünür. Tam o sırada bir hareketlilik daha fark eder ve gözlemler. Başka bir kertenkele ağzıyla çivilenmiş kertenkeleye yemek taşımaktadır. Dile kolay 10 yıl boyunca o kertelenkelenin yemek taşıyarak çivilenmiş kertelenkeyi hayata bağladığını fark eder. Hikayeyi anlatanlar diğer kertelenkelenin annesi mi ,babası mı kardeşi mi , eşi mi olduğu bilinmez ama arada 10 yıl boyunca sevgiyle, emekle, onun hayatta kalmasına inanarak umutla yemek taşıdığını vurgularlar.
Enkazın altında yeter ki umut kaybedilmesin bu zor günlerde yardım eli uzatacak diğer kertelenkeler bizleriz. Bu zorlu sürecin sadece bu günlerden ibaret olmadığının bunun bir süreç olduğunun oradaki kardeşlerimizin bir ömür boyu özellikle mental sağlıklarının rehabilitesi için bizim desteğimize ihtiyaçlarının olduğunu unutmamak gerekir.
Hepimizin başı sağ olsun, hepimize geçmiş olsun Türkiye'm