Yağ, un, pekmez, doğalgaz, elektrik, asgari ücret artışlarını gerekçe gösteren simit fırını işletmecilerinin Ticaret Odası’na yaptıkları zam talebi olumlu karşılanarak geçtiğimiz şubat ayında fiyatı 15 TL’ye yükseltildi…
2025’in şubat ayından beri simit 15 TL…
Fırından da alsan 15 TL, sokak satıcılarından alsan da aynı fiyat…
Oysa fırın işletmecileri sokak satıcılarına simidi 10 TL’ye veriyor…
O zaman fırından alınan simidin fiyatı da 10 TL olması gerekmez mi?
Sokaktaki simit satıcıları, simit başına 5 TL kazanıyor…
Helali hoş olsun…
Onların kazançlarında gözümüz yok…
Ekmek paraları…
Günde 100 simit satan 500 TL kazanıyor…
Bu parayla ev geçindirenler var…
Fırında simit satan işletmeci de simidi 15 TL’ye sattığı için seyyarlara verdiği 5 TL kârı da kasasına koyuyor…
O zaman ne oluyor?
5 TL’lik kâr marjı 10 TL’ye yükseliyor…
Simit fırını işletmecileri, “sattığımız fiyat maliyeti kurtarmıyor, zarar ediyoruz, girdilere gelen zamlar maliyeti artırıyor” diye yakınarak ortalama her 6 ayda bir simide zam yapılmasını talep ediyorlar…
Talepleri de olumlu karşılanarak istedikleri zammı alıyorlar…
Bugün simit ekmekten daha pahalı oldu…
200 gram ekmeğin azami fiyatı 12,5 TL, 240 gram ekmeğin fiyatı ise 15 TL…
100 gram simidin ise 15 TL…
“Gramajı ekmekten daha düşük fiyatı ise neden yüksek?” diye sorduğumda, “Simit yapımında pekmez ve susam kullanıyoruz. Bunlar maliyeti artırıyor” diye yanıt veriyorlar...
İyi de 240 gram ekmek 15 TL…
Yani simitten 140 gram daha büyük…
140 gram daha fazla un kullanılıyor…
Bu maliyetten sayılmıyor mu?
10 TL’YE SATANLAR ZARAR MI EDİYOR?
Şubat ayında zam gelmeden önce fiyatı 12 TL olan simit, bazı simit fırınlarında 10 TL’ye satılıyordu…
Hem de şehrin göbeğindeki simit fırınlarında…
3 TL zam gelmesiyle fiyatı 15 TL’ye yükselmesine rağmen hala 10 TL’ye satanlar var…
Peki, 10 TL’ye satanlar zararına mı satıyorlar?
Kimse zararına ürün satmaz…
Belediye değil veya kamu kurumu da…
Onlar kamu yararına kuruluşlar olduğu için kar marjını ya düşük tutar ya da kârsız satar…
Simit fırınlarının yüzde yüzü özel kişilere ait…
Onların kâr etmeden satması söz konusu olamaz…
Peki, simidi 10 TL’den satan fırın işletmecileri zarar mı ediyor?
Hayır…
Yukarıda da yazdım…
Bir işletme ürününü maliyetine ya da zararına satmaz…
Nasıl ayakta kalacak?
10 TL’ye simit satanlarda kâr ediyor…
Ama 1 ama 5 TL…
Demek ki maliyeti kurtarıyor ki 15 TL’lik simidi 10 TL’ye satıyorlar…
GRAMAJI DA KALİTESİ DE AYNI SİMİT 10 TL
Büyükşehir Belediyesinin Köprübaşındaki katlı otoparkın sokağındaki simit fırınında geçtiğimiz ramazan ayından beri 10 TL’ye satılıyor…
Fırının işletmecisi Bekir, yıllardır samimi olduğum bir kardeşim…
Geçmiş yıllarda da kampanya yapmıştı…
O zaman kendisine, “Zararına mı satıyorsun? Yağı, unu, pekmezi, susamı bedava mı alıyorsun? Elektrik, su, kira, personel maaşı derken sattığım fiyat seni kurtarıyor mu?” diye sormuştum…
Yanıtı şöyle olmuştu:
“Sadi abi biz ailecek çalışıyoruz. Ben hamuru karıyorum. Simidi yapıyor, pekmezde kaynatıyor ve pişiriyorum. Simidin haricinde kurabiye, poğaça gibi kahvaltılık imalatımızda var. Eşim fırına alışverişe gelenlerle ilgileniyor. Kızım da kahvaltı yapanlara servis yapıyor hem de kasada duruyor. 10 TL’ye sattığımız simitten kar da ediyoruz. Zararına satacak değilim. Vatandaşa ucuz simit yedirmek benim görevim…”
* * *
İki gün önce öğleden sonra yine ziyaret ettim…
Fırının camında “Simit 10 TL” diye yazıyordu…
Yaklaşık 10 gün öncede şehrin muhtelif semtlerindeki billboardlarda da afişleri vardı…
“Bekir gelen talepleri nasıl karşılıyorsun? Herkes 15 TL’ye satarken sen hala 10 TL’ye. Dışarıda da tezgahın vardı. Onu kaldırmışsın. Fırında simit yok. Bugün sayıyı az mı tuttun da kalmamış?” diye sordum…
“Abi tezgahı kaldırdım. Sokak aralarında simit satanlara da vermiyorum. Sadece fırında satıyorum. İnsanlar 10 TL’ye simit sattığımı öğrenince sabahın erken saatlerinde kuyruğa geçip gelip alıyorlar. Öğlen 1-2 gibi simit kalmıyor. Daha çok öğrenci, memur ve emekliler geliyorlar. Simidin fiyatını 10 lira yaptığımızdan beri talepler inanılmaz çoğaldı. İnsanlar çok uzak mahallelerden uygun fiyata simit almak için geliyor. 10-20 tane alıp buzluğuna atanlar oluyor. 5 TL ucuza satınca insanların kafasında ‘acaba gramajımı düşük’ diyorlar. Gramajı da dışarıdakilerle birebir aynı, zaten düşük gramajda satmamız kesinlikle yasak. Zabıta memurları zaman zaman fırına gelip gramaj denetimi yapıyor. Diğer simitçi ve fırıncı arkadaşlara da tavsiye ediyorum, onlar da bunu yapsın. Bize düşen halkın ucuz simit yemesini sağlamak" dedi…
* * *
Demek ki 10 TL’ye de satsan zarar etmiyorsun…
Simit fırın işletmecileri daha çok satıp daha çok para kazanmak için sokak aralarında, caddelerde simit arabalarında satış yapanlara simit başına 5 TL kâr verdikleri simidi 10 TL’ye de satsa da kârdan zarar etmiyorlar…
Olan kime oluyor…
Elbette ki vatandaşa…
10 TL’ye yiyecekleri simidi 15 TL’ye yemek zorunda kalıyorlar…
* * *
ESKİŞEHİR BASININDAN ÖZÜR DİLE
İşlerine gelmeyen basın mensuplarına çamur atar…
Neden?
Doğruları yazdıkları için…
Hoşlarına gitmez…
Eskişehir basını da yıllardır doğruları yazdığından artan maliyetlere karşı direnerek yayın hayatını sürdürüyor…
Önlerine bir yasal engel çıkmadığı süre de sürdürecekler…
* * *
Sivrihisar Belediyesi Olağan Meclis toplantısının ardından gündem dışı söz alan AK Parti İlçe Başkanı ve aynı zamanda Meclis Üyesi olan Mehmet Potoğlu, Sivrihisar Belediye Başkanı Habil Dökmeci’ye; “TV Programlarına çıkıp hazırlanmış sorulara cevap vererek, kendiniz çalıp kendiniz oynayın hoş değil” demiş…
Ben 50 yıldır bu şehirde gazetecilik yapıyorum…
50 yıllık meslek hayatımın yaklaşık 25 yılında televizyonlarda program yaptım…
Sayısını anımsamıyorum ama herhalde programlarımda bini aşkın kişiyi konuk etmişimdir...
Konuklarımın hiçbirine program öncesi hazırladığım soruları verdim ne de onlardan “bana şu soruları sor” diye soru aldım…
Haa şu olurdu…
Programa davet ettiğim konuklarıma programda hangi konuları konuşacağımız hakkında önceden bilgi verirdim…
Herhalde inşaat mühendisiyle tarım bir hekimle de uzmanlıkları dışında konuşmak afaki olur...
Konuk ettiğim milletvekilleriyle ülke ve şehir gündemi ile ilgili sohbet ederdik…
Belediye Başkanlarıyla da şehrin sorunları ve bu sorunların çözümü hakkında konuşurduk…
Sendika, oda başkanları ile çeşitli meslek gruplarından programa davet ettiğim konuklarıma da temsil ettikleri kurumlar ve ülke gündemi, işçi-memurun sorunları ve çözüm önerileri ile ilgili sorular sorardım…
Ama kesinlikle hiçbirisine ne önceden hazırladığım soruları vermedim ne de onlardan var ise kendilerinin hazırladıkları sorular alıp “çanak” sorular sormadım…
* * *
Sivrihisar AK Parti İlçe Başkanı ve belediye meclis üyesi Mehmet Potoğlu, AK Parti İl Başkanı Gürhan Albayrak’a, “Konuk olduğun TV Programlarına çıkmadan önce soru hazırlayıp verdin mi? Veya moderatörler soracakları soruları önceden sana verdiler mi?” diye sor. En doğru yanıtı kendilerinden alacaksın…
Sivrihisar Belediyesi’nin bir önceki Başkanı AK Partili Hamid Yüzügüllü ve diğer ilçelerin eski belediye başkanlarıyla 4-5 kez programlar yaptım. Kendileri hayatta…
Ak Parti İlçe Başkanı ve aynı zamanda Meclis Üyesi Mehmet Potoğlu’na sesleniyorum…
Hemşehrin ve partilin eski Belediye Başkanı Hamid Yüzügüllü’ye, “Sen Eskişehir’de televizyon kanallarına konuk oldun. Program öncesi sorulmasını istediğin sorular hazırladın mı? Veya TV programcıları hazırladıkları soruları sana önceden verdiler mi?” diye sor…
Bakalım ne cevap alacaksın…
Eskişehir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Yılmaz Karaca’nın da ifade ettiği gibi, her zaman tarafsız ve ilkeli duruşuyla gurur duyduğumuz Eskişehir basını, basın ve ifade özgürlüğüne yönelik her türlü saldırının karşısında, halkın haber alma hakkını savunmaya devam edecektir…
Sayın Potoğlu, o çirkin ifadelerinden dolayı önce Eskişehir basınından hem de Sivrihisar Belediye Başkanı Habil Dökmeci’den hiç vakit kaybetmeden özür dilemelisin...
* * *