Ekonomik bir buhran yaşıyoruz.
Ne zaman çıkarız bilmiyoruz.
Ancak!
Nasıl olacağını, neler yaşanacağını çok ama çok iyi biliyoruz!
+++
Ekonomik şartların yavaş yavaş ağırlaşmaya başladığı dönemdi.
Enflasyonun üç rakamlı hanelere geldiği zamanlar…
Bir ekonomi seminerine katıldık.
Ülkelerdeki enflasyon oranlarını gösteren slaytlar sunuluyor.
Ülkemiz maalesef ki listenin en sonlarında.
İzlerken içimiz acıyor, bükülüyoruz, kızarıyoruz.
“Bunca insan gücü, genç nüfusu olan, kaynak yaratabilen bir ülke neden bu halde?” diye içimizden bir soru patlatıyoruz.
+++
Konuşmacılar verilerle ülke ekonomisinin içler acısını halini anlatmaya devam ediyor.
Tablo o kadar kötü ki;
“Bu ülkenin insanları nasıl yaşıyor?” diye sorarsınız.
Sorduk da!
Enflasyonun yüzde 100’leri geçtiği bir ülkede insanlar nasıl hala iş buluyor?
Nasıl sosyal hayatta kalabiliyor?
Nasıl bir şekilde ekonomilerini döndürebiliyor?”
Öyle ya, slaytlara yansıyanlara göre bunların hiç birisinin olmaması gerekir!
+++
O sorunun yanıtını hiç unutmayız!
Cevap aynen şöyle;
“Şu an Türkiye’nin yaşadığı ekonomik kriz herhangi bir Avrupa Kentinde olsa, o ülke kalmaz!
Çarklar durur, insanlar başka ülkelere göç eder, hayat biter.
Ancak!
Söz konusu Türkiye ise bunların hiç birisi olmaz!
Çünkü yıllar içerisinde Türkiye ve Türk Halkı çok ağır ekonomik krizler yaşamış.
O kadar çok tecrübe etmiş ki bu krizleri, ekonomik bir felaket kapıya dayandığında artık ne yapacağını biliyor.
Sanayicisinden, iş dünyasına, tüccarına, fabrikadaki işçisinden memura kadar, bir enflasyon girdabı içerisinde herkes nasıl duracağını çok iyi kavramış.
Herkes piyasanın nasıl fiyatlanacağını öğrenmiş.
Millet, o fiyatlarla nasıl geçineceğini konusunda da tecrübelenmiş.”
+++
Çok enteresan değil mi?
Nüfusu 100 Milyona dayanmış bir ülke, enflasyonda nasıl yaşanacağını çoktan çözmüş!
İyi mi kötü mü karar veremedim.
Sonra her ikisine de karar kıldım.
Kötü bir şey;
“Halkın bugünkü yaşamına yaşam bile denemez. Emekli resmen açlığa mahkûm edilmiş.
Orta direk diye bir şey kalmamış.
Dar gelirli kendi ülkesinin sahiline bile gidemez duruma düşmüş.
Sokakları Araplar istila etmiş, yabancılar paralarıyla ülkeyi kendi ülkesiymiş gibi kullanmaya ve yaşamaya başlamış.”
İyi bir şey;
“Türk Halkı, ekonomik saldırılar veyahut kötü ekonomi politikaları altında ezilmekten kendisini koruma yeteneği geliştirmiş.
Hiçbir ekonomik darbe milleti yıkamıyor!
Vatandaş her koşulda ülkesinin ve devletinin arkasında durmayı başarıyor.
Gece gündüz çalışıyor da, kimseye eyvallah etmiyor!”
+++
Gelelim sonuca…
Ekonomik krizde nasıl yaşayacağını bilen halk, bu işten nasıl çıkılacağını da biliyor elbet.
Onun adına; “Kemer sıkma” demiş yıllarca.
Bakın, piyasada para yok, bankalar muslukları kapatmış.
Sanayici, esnafın bulduğu krediler çok yüksek faizli ve eskisi kadar çok değil!
Yani cebinize giren paranın kıymetini bilme zamanı.
Nereye kadar?
O paranın değeri yeniden artana kadar…
İşte halk kemer sıkma dönemini yaşıyor ve iyi günlerin yeniden gelmesini bekliyor…
Umarız hızlı olur, çabuk olur ve çok daha zorlamadan etmeden olur.
Dahası;
Halkın şerbetli olduğu bu kemer sıkma işine ülkenin kaymağını yiyen o malum tabaka da katılır!