Deniz Çağlar Fırat

Eskişehir dış ticareti Türkiye'nin aksine dış fazla veren bir il konumundadır. Eskişehir'in dış fazla vermesinin altında mutlaka birçok faktör yatar ama en en önemli faktör hiç şüphesiz ki Eskişehir'in mevcut üretim potansiyeli ve imalat sanayine yönelmesidir. Eskişehir, Türkiye'nin aksine hammadde satan bir il değil ekseriyetle yarı mamul ve tamamlanmış ürün satan bir il konumundadır. Bunda da şüphesiz ki havacılık ve raylı sistemlerin payı büyüktür. Keza beyaz eşya sektörü ve otomotiv sektöründe de ciddi bir potansiyel ve üretim gücü vardır. Bu potansiyel doğal olarak ihracat kaleminin artmasını sağlamıştır.
Ancak Eskişehir'in dış ticaret yaptığı ülkelere baktığımızda en önemli pastanın ABD ve AB ülkeler olduğu karşımıza çıkar. Öyle ki neredeyse her 4 ihracattan 2'si ABD'ye yapılır duruma gelmiştir. Geri kalanı da AB ülkelerinde yapılmaktadır. Bu da Eskişehir sanayisinin pazar ülke olarak seçtiği bu ülkelere hem ekonomik hem de siyasi anlamda derin ilişkiler içinde olduğunu gösterir. Dış politikada yaşanan kriz ve sorunlar doğrudan Eskişehir sanayisini etkileyecek düzeyde olabilir.
DIŞ TİCARET SADECE ALMAK-SATMAK OLMAMALI
Ancak Eskişehir, büyük bir pazara sahip bu illerle ilişkisini sadece dış ticaret ağı üzerinden değil yatırım, turizm, tarım ve kültürel iş birliklerine dönüştürmeli ve hatta en önemlisi araştırma-geliştirme deneyimlerinden yararlanabilecek düzeye taşımalıdır. Kendi teknolojik devrimini yapabilen, kendi AR-GE'sini yapan ve kurabilen, ürün farklılaştırması yaparak ürün çeşitlendirmesi içine giren bir Eskişehir, bu ülkelerden elde ettiği deneyimlerle kendisine yeni pazarlar yaratmalı ve dış politikada yaşanabilecek olumsuz risklere karşı alternatifini kurabilmelidir.
Asla unutulmamalıdır ki ekonomi, siyasetin belirleyicisidir. Günümüz küresel rekabetçi anlayışı içinde de dış politikalar, kentlerin ve sanayicilerin üretim kapasitelerini doğrudan belirleyebilir ve kalkınmasını sağlayabilir. Dış ticaret yapılan ülkelerle kurulan iyi ilişkilerin Eskişehir sanayisine doğrudan etki yaptığı ve dış ticaret payını arttırdığı bir gerçektir. Rusya ile yaşanan krizi hatırlarsak ne demek istediğimiz çok daha net anlaşılabilir. Rusya ile yaşanan krizin ardından neredeyse durma noktasına gelen Rusya ile dış ticaret ülkemiz açısından büyük bir sıkıntıya neden olmuş ve söz konusu ülke ile müzakereler tekrar başlamak zorunda kalmıştı. Rusya'dan gelen turistler Antalya havaalanında seremoni ile karşılanmıştı. Turizm bitmişti, dış ticaret sona ermişti. Dolayısıyla Rusya ile olan kriz dış politikada uygulana siyasetin önemini hatırlamamıza vesile olmuştu.
RUSYA KRİZİ SONRASI ESKİŞEHİR-RUSYA DIŞ TİCARETİ DE ETKİLENMİŞTİ
Nitekim bu kriz Eskişehir-Rusya dış ticaretini olumsuz etkilemiş ve dış ticaret hacmi azalmıştı. Bu veriler TÜİK verileridir. Bu verilere baktığımız zaman 2013 ve 2014 yıllarında 21,3 ve 17,5 milyon dolar ihracat yaptığımız Rusya ile yaşanan krizin arından ihracatımız 9 ve 10 milyon dolar seviyesine kadar gerilemiştir. 2018'de ise 13 milyon seviyesine çıkmıştır. Krizin etkilerinin düzelmesi ile dış ticaret ilişkilerinin de düzene girdiği görülmektedir. Sadece bu veri bile dış politikanın sanayiciler açısından önemini ve değerini ortaya koymaktadır.
Yine yakın geçmişte yaşadığımız ABD ile yaşanan F35 krizinin Eskişehir'e yansıması ortadadır. Yine ilk olarak bu sütunlarda dile getirdiğimiz bu krizin faturasını söz konusu yatırımların askıya alınması ile en çok ödeyen Eskişehir olmuştur. Elbette ki ulusal güvenlik konusu tüm değerlerin üzerindedir. Konunun bununla hiçbir ilgisi olmamakla beraber dış politika üzerinden ekonomiyi tartıştığımız için bu örneği es geçmek mümkün değildir.
Sözün kısası, sanayi ve dış ticaret söz konusu olduğu zaman üretim, yeni pazarlar, uluslararası iş birlikleri kadar en önemli konuların arasında dış politika gelir.