Emperyalizm ülkeleri sömürmek için dini de sıkça kullanmaktadır. Amerikalı ve Avrupalı emperyal güçler, sömürge sahalarına orduları ve işadamlarının yanında din adamlarını da götürmektedirler. Kilise, papazlar, Afrika'da, Asya'da, Ortadoğu'da askeri ve ekonomik ensturmanların ayrılmaz parçaları olmuşlardır. Konu çok rahatlıkla örneklenebilir. 11 Eylül 2001 İkiz Kuleler saldırısını takip eden aylarda Amerika Devlet Başkanı George Bush tüm dünyaya 'Tanrı istediği için bazı işgallere başlayacağını' duyurmuş, 21. Y.Y.'de Haçlı Savaşları'nın yeniden cereyan edeceğini beyan etmişti. Hıristiyanlık ve kilise Batı kapitalizminin temel dinamiği olarak sömürge faaliyetlerinin arkasında kullanılmaktadır. Asker, işadamı ve din adamı sınıfları kapitalist sömürüde kolkoladırlar. Hem ziyaret hem ticaret faslında bu üç unsur beraber, koordineli bir şekilde hareket ediyor. Tarihsel ve bilimsel gerçeklere uymamasına rağmen Türklerin Ermenilere soykırım yaptığını iddia eden emperyalist güçler Hıristiyanlık adına Cortez'in 16 milyon Amerikalı yerliyi katledişini her ne hikmetse görmezden gelmektedirler… Günümüzde de Asya ve Afrika'ya giden Batılı misyonerlerin amaçlarından haberdarız … Örneğin, geçtiğimiz haftalarda Papa Irak'ta yerel Kürt hükümeti yetkilileri ile görüştü, Anadolu'nun bazı illerinin de içinde gösterildiği bir paçavranın önünde. Papa'nın ziyaret anısına da pul bastırıldı petrol merkezi Irak'ta… Osmanlı'da da misyonerlik faaliyetleri, özellikle çökme döneminde çok etkiliydi. 1855-1860 yıllarında Osmanlı toprakları içinde 2000'in üzerinde misyoner okulu bulunuyor ve bu okullar Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve Avusturya emperyal güçlerinin Osmanlı coğrafyasında siyasi, askeri, iktisadi ve dini açıdan amaçlarına ulaşmaları yönünde hizmet ediyordu. Atatürk'ün Cumhuriyeti kurduğunda yaptığı ilk işlerden biri de Batı kapitalizminin örtülü silahları olan bu okulları kapatmak olmuştu. Ne gariptir ki, insanlığa laikliği anlatma iddiasında olan emperyalist güçler, ülkeleri sömürmek için din ve devlet işlerini bütünleştirerek yollarında ilerlemekte, Hıristiyanlığı kapitalist, itici bir güç olarak kullanmaktadırlar. Özetle, emperyalizmin kimyası analiz edildiğinde; askeri, siyasi, ekonomik elementlerin yanında din elementinin de yer aldığı çok kolay bir şekilde tespit edilmektedir. Bunun için; Tarih boyunca Haçlı Seferleri din ve ticaret yollarını açmak için yapılmıştır, Avrupa Birliği bayrağında bulunan 12 yıldız, Hz. İsa'nın 12 havarisini temsil etmektedir, Kıbrıs sorununda Makaryos Piskopos kimliğini kullanmıştır, Günümüzde Fener Rum Patrikhanesi dinden çok siyasete odaklanmaktadır, Papa, hala her dış gezisinde emperyalizm adına hareket etmektedir, Emperyalizmin misyonerleri günümüzde de Anadolu'da Hıristiyanlığı yaymak için uğraşmaktadırlar, Özellikle Soğuk Savaş sonrasında Hıristiyanlığın Batı kapitalizmindeki misyonu ön plana çıkmaktadır, İkinci Dünya Savaşı sonrasında büyük bir hızla Güney Kore nüfusunun %44'ü Hıristiyan yapılmıştır, 2003'ten itibaren A.B.D. Kuzey Irak'ta İsrail ile birlikte Hıristiyanlaştırma ve Yahudileştirme faaliyetlerine hız vermektedir, A.B.D. İslamiyetin öz yapısına zarar vermek için Ilımlı İslam ve Dinler arası Uzlaşı gibi sözde gündemlerle Hıristiyanlığı perde arkasında daha da fazla güçlendirmektedir… Örnekler artırılabilir. Günümüz Anadolu insanı dinin emperyalist saldırı ve stratejilerdeki yerini yakından takip etmeli, inanan kesim İslamiyeti kaynağından doğru bir şekilde anlayarak okumalı, ilahiyatçılar dinin özellikle güzel ahlak ve üretim/düşünme/bilimsel yaklaşım ve vatan/toprak/bağımsızlık konularındaki hassasiyetlerini toplumla aktif ve etkili bir şekilde paylaşmalıdır. Halk uyanık olmalı, Anadolu'da gezen Hıristiyan misyonerlerin oyunlarına kesinlikle düşmemelidir. Özellikle Avrupa Birliği'nin projeler için verdiği destekler iyi analiz edilmelidir… Sonuç olarak diyebiliriz ki; kapitalizmin jeopolitik silahlarından biri de dindir, bu silahı etkisiz hale getirmek için bu yolda strateji ve politikalar üretmek ise vatani bir görevdir…