Şartları olabildiğince zorlayalım. Zorlayalım da içimiz, gönlümüz rahat olsun. Bunu yapabilmek çok zor biliyorum; olsun; deneyelim. İçimiz rahat olsun varsın.
Bütün azalarımızın ayrı görevi ayrı fonksiyonu var. Göz gördüğü güzellikleri hemen fark ediyor. Kulak dinlediği güzel sesleri anından seziyor. Burun aldığı güzel kokuları hiç kaçırmıyor. Dil tadıp hoşlandığı yiyecek ve içecekleri bir bir biliyor. Her yerin, her şeyin ayrı bir yeri var.
Eh, hissedip beğendiklerimiz de gönüldeki yerini hemen alıyor tabi. Gönül kimi severse güzel de o oluveriyor hemen.
Gönül dilerse dileğini elde etmeden rahat etmez. Gönül coşarsa istediği çabuk olur(muş).
Gönüllü olmayınca gözün de aklın da pek gücü olmuyor. 'Akıl bir vezirdir; gönül padişah.' Atasözümüz, konuyu ne de güzel özetliyor.
Gönül bu işte...
Daralır, yorulur bazen gönül. Her şeyi istediğini zanneder ama hiçbir şey istemez. İçindeki zenginliğin bilinmesini ister. Gönül borcunu ödemek ister gönül. Gönül bahçesinde her şeye kucak açar da içeri girenin kimler olduğu pek umurunda olmaz gönlün. Zamanla, imkanla, fırsatla değerlendirir onları. İnce eler, sık dokur zamanla. Serer serpiştirir; toplar, dağıtır. Zamanla da birleşerek değirmen taşı olur; eler öğütür, eler öğütür durmadan.
Kalmayı hak eden(ler), kalır orada. Yakın uzak, haklı haksız yoktur artık orada. Sakindir; kendine gelecek yolu bulanları bekler. Gün gelir yeri gelir; olması gereken, olması gerektiği şekliyle yerini alır zihnimizde, gönlümüzde.
Gönül, ilk sığınağımız; gönül son sığınağımız işte. Gücümüz gönül, takatimiz gönül işte. Bizi hayat bağlayan da hayata küstüren de gönül işte.
Birisine gönül verir, gönlümüzü kaptırır; abayı yakarız bazen. Bazen bir şeyden kısa sürede bıkıp ayran gönüllü oluveririz.
Çam sakızı çoban armağanı misali gönül almaya yarayan çok iş yaptığımız da vakidir.
Azı çoğa tutarız. Verilen az da olsa çok gibi görür gönül hoşluğu ile kabul ederiz çoğu kere. İşimize geldiği sürece gönüllü olarak katılırız çevremizdeki olumlu faaliyetlere.
Her zaman gönül rahatlığı ile tavsiyemizi yaparız eşe dosta. Gani gönüllüyüzdür; Eyvallahımız yoktur birine çoğu kere.
Gönül alanla, onur kırmayanla, hak ve doğruyu gösterenle beraber olmak isteriz hep.
Gönül bağımız vardır bu insanlarla, bu çevreyle.
Her zaman bir olmaz; gönlümüzün de engini yokuşu; düzü sarpı var elbette. Gönül rızası ile iş yapmaya istekliyizdir; elimiz varmaz bir şeye şayet gönülsüzsek.
Gönül dağımızda boran da olur kış da olur tabi. Basarız feryadı o zaman işte: Deli gönül, divane gönül, ey gönül, vay gönül, ah gönül, vah gönül…
Gönül Allah, gönül.
Gönül alıcı bir sözle gönül dilinen anlayanlar yetişir imdada o zaman da. Alırlar gönlümüzü bildikleri şekliyle. Gönül dili bambaşka bir dildir, hiçbir dile benzemez. Gönül gergefinde nakış nakış gönül işlerler. Gönüllerin anahtarının yumuşak huy ve yumuşak kelimeler olduğunu bilir onlar. Gönül eridir onlar. Hal bilir, ahval bilir, gönül bilir onlar.
'Her olur olmaza gönül verme' diyenler olsa da gönül bu; miske düşer b.ka da. Gönül düşürdüğümüz, gönül eğlendirdiğimiz, gönül hırsızı olduğumuz zamanlar da var.
Gönül gözü ile bakanlar, gönül gözüyle görenler, gönül gözü açık olanlar; gönül hoşluğuyla (rızasıyla) yanı başımızdadır o zamanlar.
Gönül sesine kulak verenler, bize gönül verenler, gönül yaramıza derman olanlar, gönülden gönüle akıp geçerek gönül telimizi titretirler. Gönül iklimimiz hoş ederler. Gönüle en yumuşak sözle girerler.
Gönüle su serperler.
Gönüllü gönülsüz de olsa, hatır belasına da olsa hatır gönül bilenlerin hatırına, hatırı gönlü sayılanlar hatırına gönül almaya devam ederiz biz de. Kalpten kalbe yol olduğunu bile bile gönül ve ülkü dünyamızda yaşar gideriz öylece.
Gönüle ferman yazdırmak gibi bir endişemiz yok. 'Yan ey gönül yan; yan ey gönül yan' deyişini de unutmadan 'Dayan gönül dayan!' deriz.
Gönülde kalmak isteriz.
En hoşu da bu değil mi sizce de.
İçimiz rahat olsun yeter.
Ne yapalım bizimkisi gönül işi işte.