Merhaba Değerli Okurlar;

Geçtiğimiz hafta eşlerin boşanma davaları devam ederken mal varlıklarını genişletip yani yeni mal varlıkları aldıklarında diğer eşin buna hakkı olup olamayacağı ile ilgili konuyu kanunlar ve yargıtay kararları nezdinde incelemiştik.Bu hafta ise idarenin göstermiş olduğu zarardan dolayı açılacak tam yargı davasını anlatmaya çalışacağız.

TAM YARGI DAVASI

İdarenin ya da diğer bir tabirle kamunun herhangi bir işlemi, eylemi veya ihmali sebebiyle  zarara uğrayan kişinin,tarafın maddi ve manevi zararının tazmini amacıyla idareye karşı açtığı bir idari dava türüdür. Anayasanın 125. maddesindeki “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır’’.denmiştir. Burada kural olarak idare aleyhine bir tazminat davası açılabilmesi için öncelikle hukuka aykırı bir işlem ya da eylem olmalı, bu işlem ve eylem sonucunda bir zarar meydana gelmeli, bu zarar ve idarenin işlemi arasında illiyet bağı olmalıdır.Bu hususların varlığı halinde tam yargı davasından söz etmek mümkün olacaktır.Tam yargı davalarını  daha iyi anlayabilmek için emsal Yargıtay kararlarına bakmakta fayda vardır.

Danıştay 15. D., E. 2016/4241 K. 2016/3896 T. 31.5.2016: “2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilen ilgililerin, idari eylemleri öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve herhalde idari eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği hükme bağlanmıştır. Anılan Kanun hükmünde idareye başvuru için öngörülen en geç beş yıllık sürenin hangi tarihten itibaren başlatılacağı zaman zaman duraksamalara yol açtığından, bu hususun irdelenmesi gerekmektedir. Tam yargı davaları, idari eylem nedeniyle uğranılan zararın tazminini ifade etmektedir. Bu nedenle, tam yargı davasının açılabilmesi için eylemin idariliğinin ve yol açtığı zararın ortaya çıkması zorunludur. İdari eylem, idarenin işlevi sırasında bir hareketi, bir davranışı, bir tutumu veya hareketsizliği; idari karar ve işlemle ilgisi olmayan, başka bir deyişle öncesinde, temelinde bir idari karar veya işlem olmayan salt maddi tasarrufları ifade etmektedir. Söz konusu eylemlerin idariliği ve doğurduğu zarar bazen eylemin yapılmasıyla birlikte ortaya çıkarken, bazen de çok sonra, değişik araştırma, inceleme ve hatta ceza yargılamaları sonucu ortaya çıkabilmektedir. Özellikle kamu görevlilerinin idari bir tasarruf yaparken, mevzuatın, üstlendiği ödevin ve yürüttüğü hizmetin kural, usul ve gereklerine aykırı olarak, kendisine izafe edilebilecek boyutta ve biçimde, ancak yine de resmi yetki, görev ve olanaklardan yararlanarak, onları kullanarak hareket ettiği, bu nedenle de idaresinden tamamen ayrılmasını önleyen ve engelleyen görev kusurları nedeniyle doğan zararların tazmini istemiyle açılacak tam yargı davalarında eylemin idariliği, bazen ceza davalarıyla personelin şahsi kusuru sonucu mu yoksa görev kusuru sonucu mu zararın ortaya çıktığının belirlenmesinden sonra saptanabilmektedir. Bu itibarla, 2577 sayılı Kanun’un 13’üncü maddesinde öngörülen 1 ve 5 yıllık sürenin, eylemin idariliğinin ortaya çıktığı tarihten itibaren hesaplanması zorunludur. Aksi yorumun, zarara yol açan eylemin idariliğinin ortaya çıkmasıyla kullanılması mümkün olan dava açma hakkını ortadan kaldıracağı, hak arama özgürlüğüyle bağdaşmayacağı açıktır.”

Danıştay 10.Dairesi, E. 2013/3926, K. 2016/2818, T. 23.5.2016 sayılı kararında özetle ‘’ Evlerinin hemen alt kısmındaki arazide hayvan otlattığı esnada bulduğu havan mühimmatını, evlerine 80-100 metre mesafedeki kullanılmayan harabe eve götürmesi ve anılan yerde oynarken patlaması neticesinde ölmesi olayında, mühimmatın bulunduğu ve patladığı yerin meskûn mahal içerisinde kalması ve vefat edenin yaşı göz önünde bulundurulduğunda, söz konusu alanın kişilerin yaşam hakkını temin edecek şekilde var olan mühimmatın temizlenmesi ya da alana sivillerin girmesini önlemek amacıyla gerekli bütün tedbirleri almak suretiyle güvenliğin sağlanması gerekirken, söz konusu önlemlerin alınmaması sebebiyle idarenin hizmet kusurunun bulunduğu, mühimmatın bölücü terör örgütü mensuplarına ait olmasının da idarenin anılan hizmeti yerine getirme sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağının kabulü gerekir. Demiştir.

HAFTAYA GÖRÜŞMEK ÜZERE

HUKUKLU GÜNLER