Özcan Türkmen yazdı.
'Aslında hiçbir şey, iyi veya kötü değildir. Her şey, bizim onlar hakkında neler düşündüğümüze bağlıdır.' Öncelikle buna inanmalı; işe öyle başlamalıyız.İşe başlamalı ve kendimize güvenmeliyiz. Güvenmeliyiz ama birbirimizi de takip etmeliyiz. İnanıp güvenirken unutmamamız gereken ilk önceliğimiz, sabır… Anne-baba-çocuk üçgeninin esası, sabır… Sabır, bazen zehir, bazen panzehir… Bize düşen, panzehiri bulmak…Bu iş kolay mı? Hayır. Bu iş zor mu? Hayır. Çözüm, sistematik düşünmek; sistematik tutum ve davranış... Bu nasıl olacak öyleyse?
Emeğimizin karşılığını bulabilmesi için bize yardımcı olacak, işimiz kolaylaştıracak, yükümüzü hafifletecek …Belli hatırlatmaları dört bölüm halinde şöyle sıralayabilirim:
İlişkilerimizdeki düşünce, duygu ve davranış bütünlüğü, bakış açımızın sağlıklı olmasını sağlar. Çabalarımız bu yönde olsun.Aradığını bilmeyen bulduğunu da anlayamaz. Elimizdekilerle mutlu olma yollarını arayabilmek gerekiyor.
İmkan ve fırsatları layıkıyla değerlendirip yine de olumlu sonuç alamıyorsak karamsarlığa kapılmak yerine beklentilerimizi azaltma yolunu tercih edelim. Aradıklarımız tercihimizdir. Bulduğumuz, her zaman tercih ettiğimiz olmayabilir. Ne aradığımızın ne bulmamız gerektiğinin farkına varalım.
Çocuklarımızı ve ana babamızı seçme şansımız yok. Onları oldukları gibi kabul edelim. Çocuk, hayat gibidir. Ona ne verirsen o da sana onu geri verir. Olduğu gibi kabul edelim ama olduklarından daha iyi olma yollarında onlara destek olalım.
Birbirimizin duygularını anlayalım. Olumlu duygularını onaylayalım. Bu konuda yardım ve destek alalım. Yardımlaştıkça üzüntü ve keder azalır; sevinç ve mutluluk artar.
'İyimserin her felakette bir fırsat; kötümserin de her fırsatta bir felaket gördüğünü' biliyoruz. Destek olma sürecinde tutarlı ve kararlı davranış sergileyelim. Ana-baba-çocuk ilişkilerinde takım çalışması yapmak durumundayız. Takım çalışmasında kavgaya yer yoktur.
Fikir beyan etme, fikirlerin tartışılması, takımı daha güçlü yapar. Hayat kalitemizi yükseltmede (Süreç yönetiminde) aynı takımın üyesi olduğumuzu asla unutmayalım. Birbirimizle yarışmayalım, paylaşalım…
Evi 'yuva' yapan özellikleri bilelim. Bu konudaki eksikliklerimizi belirleyip telafi yollarını arayalım.
'Anaerkil', 'babaerkil' derken 'çocukerkil' bir aile(!) olduk sayılır. Çocuklarımız her yönleriyle bizden ileri… Öyle de olmalılar. Bu, bizler için gurur vesilesi. Ama çoğu kere sınırı aşan çocuklar da var. Çocuk, sınırlandırılmak ister. Sınır, kural olmazsa eğitim olmaz.
Hep kendi sınırımızı büyütmek yerine sınırlara saygı duyalım.Sınırları zorlamayalım. Çocuk sınırlandırılmak ister. Sınır, kural olmazsa eğitim olmaz.
Çocuklarımızı kuzu gibi yetiştirmeyelim. Sonra onlar büyünce koyun gibi güdülmek isterler. Oysa biz risk alan, girişken, çözücü, çocuklar yetiştirmek zorundayız. Farklılaşma ve birey olma döneminde çocuklarımıza fırsat verelim.
Hepimiz, uyarıcı bombardımanındayız. Teknolojik gelişmelerin hızına ayak uydurabilmek çok zor…
Tutku, çalışkanlık ve atılım gücü çocuğu genç yapar. Çocuğumuzun gençlik özelliklerine özel bir dikkat gerekir. Bu dikkat, işimizi kolaylaştırır. Bir işin kolayı varken zorunu seçmeyelim.
Hepimiz; enerjimizi, birikimimizi, bilgimizi, tecrübemizi kendimiz / çevremiz / toplumumuz / milletimiz / insanlık için kullanmalıyız. Müteşebbis ruhumuzu gelişim ve değişim esaslarıyla beslemeliyiz. Bunun için de birbirimizi tanımaya ve anlamaya çalışalım. Sevecen ve anlayışlı olalım.
Anlamak, beğenmenin başlangıcıdır. Eğer istiyorsak anlarız. Anladıklarımız, öncelikle, beğendiklerimiz, sevdiklerimiz, saygı gösterdiklerimizdir. Çevremizdeki böyle nesne ve varlıkların sayısını artırma yoluna gidelim.
Anlaşma, ortak tecrübe birikimiyle olur. Tecrübemizi çocuğumuzla paylaşalım.
Her tür çalışmaya buradan hareketle başlanırsa 'sosyal problemlerimiz' çözülür. 'Karınca kanatlanınca serçe olur.' hesabındaki çocuğumuzu biraz da onun gözüyle görelim. Belli konularda belli kurallar koyalım. Bu kurallara beraber uyalım. 'Cama bakanın camdaki kiri; camdan öte bakanın dışarıdaki güzellikleri gördüğünü' söyleriz.
Güzelliğin bakan gözde olduğunu da biliriz. Güzel bakalım.
Soru sorma ve sorulara cevap verme esaslarını daha iyi kavrayalım. Neyi, niçin, ne zaman, nasıl, ne kadar yapmamız gerektiğinin farkında olalım.
İnat, inatla yenilmez. İnatlaşmayalım.
Anlamanın, dinlemenin ve de anlatmanın tek yolu iletişim; iletişimin esası da empatidir. Hayat yolundaki arkadaşımızla iletişim sağlıklı olursa mutluluk ve başarının bizimle beraber olacağını biliyoruz. Bu bilgiyi gündelik hayatta kullanabilmek için öncelikle problem çözmeyi değil problemi önlemeyi öğrenelim.
Eleştirmeyelim. Hep eleştirirsek sevmeye zamanımız kalmayabilir. Daima olumsuzu görmeyelim. Olumsuzun olumluyu hep aşağıya çektiğini bilerek olumsuzluklardan uzak duralım.
Anne- baba herkesin yerini alabilir ama kimse, anne babanın yerini alamaz. İletişimde ailenin eğitici rolü yadsınamaz. Anne babalar, çocuklarına öncelikle ve sadece 'anne - baba' olmalıdır. Çocuk, anne babayı aramak zorunda kalmasın. Bilelim ki bu, bir sabır işidir.
Kendi amaçlarımız ile çocuğumuzun amaçları birbirine karışmasın. Hedeflerimizi belirlerken objektif olalım; açık davranalım. Hedefi olan, hedef belirleyen insan olmanın çok zor olmadığına inanalım.
(Devamı bir sonraki yazımızda)