Türkiye gibi tarım ülkelerinin günümüzde tohum için bile söz konusu ülkelere bağımlı hale gelmesi bir tesadüf olabilir mi?

Eğer buna tesadüf diyebiliyorsanız kusura bakmayın ama tamamen hayal dünyasında yaşıyorsunuz demektir. Dünün patates, şeker pancarı, mısır gibi ürünlere getirilen üretim kotalarını hatırlamayanlar bugün Türk tarımı nereye gidiyor? Sorusuna cevap aramakla meşgul olup bu dış bağımlılığın yıllar öncesinden atılan adımlar olduğunu ve hükümetlerin de uyguladığı politikalar ile buna tuz biber ektiğini görmezlikten gelmiş olur.


Diyarbakır Karpuzunun tohumunun Meksika'dan, hatta karpuzun bile Diyarbakır Karpuzu adı altında İran'dan ithal ettiğimiz gerçeği bir tokat gibi yüzümüze çarptıkça buna önlem almayanlar, ülkenin geleceğini yabancı-dış ülkelere ipotek ediyor demektir.

Eskiden Alpu'da karpuz olurdu. Şimdi var mı? Yok. Çünkü üretici maliyetini karşılayacak fiyat düzeyinde satamıyor. İşte tarımın neden bittiği buradan bile anlaşılabilir. Yerli malı pazara bile giremiyor.


Dün Alpu'da üretilen karpuz bugün hem pazar sorunu hem de tohum sorunu nedeniyle üretilemiyorsa Türk tarımının çok ciddi sorunları olduğunu ifade edersek sorunu da teşhis etmiş oluruz.

Var olan sıkıntıların üzerine bir de çiftçinin pazar yeri ve denetlenmeyen piyasa sıkıntısı eklenince Türk tarımının tamamen kaderine terk edildiği görülüyor. Üstüne üstlük hububat ve kırmızı ette gümrük vergisi ithalat oranlarının düşürülmesi buna eklenirse sorunun daha da artacağı ve piyasanın tamamen ithalat şirketlerine bırakılacağı gün gibi ortadadır.

Bu sorunların ortadan kaldırılması için Eskişehir'de 'Gıdaya dayalı gruplaşma olmalı've 'Gıda Organize Sanayi Bölgesi kurulmalıdır'
Üstüne Bilişim Gıda Kurulu oluşturulmalıdır. Bu kurul, tarımsal ürünler üzerine üreticilerin kullanımına açık şekilde çalışmalar yapmalı.Odalar, Belediyeler, kooperatifler, Birlikler bir araya gelmeli ve bu kurul bir an önce çalışmalarına başlamalıdır.