Halil Ünal


Değil kardeşim, dal yeşil değil, gök mavi değil,
Bilsen! Ben hangi alemdeyim, sen hangi alemde!
Aklından geçer mi dersin aklımdan geçen şeyler?
Sanmam! Yıldız ve rüzgar payımız müsavi değil;
Sen kendi gecende gidersin, ben kendi gecemde;
Vazgeç kardeşim, ayrıdır bindiğimiz gemiler!
Cahit Sıtkı Tarancı





Dostluk dediğin güzel bir kitap
Hava gibi
Su gibi
Ekmek gibi
Vazgeçilmez bir tad
Sonuna kadar dayanmak şart
Dostluk dediğin eşsiz bir kitap
Sevmediğin sayfaları varsa atla
Sayfayı kökünden yırtmak şart mı
Bedri Rahmi Eyüpoğlu






Bin cefalar etsen almam üstüme
Gayet şirin geldi dillerin dostum
Varıp yad ellere meyil verirsen
Kış ola bağlana yolların dostum
Dostum dostum dostum gelsene canım

İlahi onmaya yardan ayıran
Bahçede bülbüller ötüyor uyan
Kula gölge ise Allah'a ayan
Senden ayrılalı gülmedim dostum
Dostum dostum dostum gelsene canım

Pir Sultan Abdal'ım gülüm dermişler
Bu şirin canıma nasıl kıymışlar
İster isen dünya malı vermişler
Sensiz dünya malı neylerim dostum
Dostum dostum dostum gelsene canım

Pir Sultan Abdal






Dostlar ırmak gibidir
Kiminin suyu az, kiminin çok
Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca
Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya

İnsanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı,
Bulanık bir göl gibi…
Ne kadar uğraşsanız görünmez dibi.
Uzaktan görünüşü çekici, aldatıcı
İçine daldığınızda ne kadar yanıltıcı….
Ne zaman ne geleceğini bilemezsiniz;
Sokulmaktan korkarsınız, güvenemezsiniz!

İnsanlar vardır; derin bir okyanus…
İlk anda ürkütür, korkutur sizi.
Derinliklerinde saklıdır gizi,
Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız;
Yanında kendinizi içi boş sanırsınız.

İnsanlar vardır, coşkun bir akarsu…
Yaklaşmaya gelmez, alır sürükler.
Tutunacak yer göstermez beyaz köpükler!
Ne zaman nerede bırakacağı belli olmaz;
Bu tip insanla bir ömür dolmaz.



İnsanlar vardır; sakin akan bir dere…
İnsanı rahatlatır, huzur verir gönüllere.
Yanında olmak başlı başına bir mutluluk.
Sesinde, görüntüsünde tatlı bir durgunluk.

İnsanlar vardır; berrak, pırıl pırıl bir deniz.
Boşa gitmez ne kadar güvenseniz.
Dibini görürsünüz her şey meydanda.
Korkmadan dalarsınız, sizi sarar bir anda.
İçi dışı birdir çekinme ondan.
Her sözü içtendir, her davranışı candan…

İnsanlar vardır; çeşit çeşit, tip tip.
Her biri başka bir karaktere sahip.
Görmeli, incelemeli, doğruyu bulmalı.
Her şeyden önemlisi insan, önce insan olmalı…

Can Yücel





Üzerine ne çok şiirler yazıldı. Adına şarkılar, türküler, maniler söylendi...
Dedim ya! Güzel şeydir dostluk...
Hal böyleyken dostluk nedir desek! Oldu ya, bir tanım icap etse! Ne deriz, ne söyleriz... Kimi bir sözcükle ifade eder, kimine cümleler yetmez, kimi sadece susar...
Dostluk hadisesi herkese göre özellikle de değişen zamana göre farklı yorumlamalara tabi olur. Kesin olan bir şey var ki Yunus Emre'lerden, Aşık Veysel'lerden günümüze geldikçe yozlaştırılan, yozlaşan, anlamca içi hafifletilen bir kavrama dönüştü dostluk! Evet, dostluk kavramsal olarak değişir, değişecektir de ama özü hiç değişmez, değişemez... Bu hususta söylenecek çok şey var elbet.




Dostluk, iki kişi arasında bir çıkarı amaçlamayan ve sevgi bağı ile kurulan birlikte olabilme halidir. En azından benim için öyle... Dost olabilmek; yaşamın herhangi bir noktasında aynı paydada bulaşabilmektir. Farklı coğrafyalardan aynı gökyüzüne önyargısız bakabilmek bir yerde.
Gelelim, bu yazımın özüne!
Dost dediğin hüznü de paylaşır, sevinci de. Hüznü paylaşmak nispeten sevinci paylaşmaktan daha kolaydır. Bırakın dostu, arkadaşı; hiç tanımadığınız birini bile ağlarken gördüğünüz zaman etkilenir, çoğu zaman da eşlik ederken bulursunuz kendinizi, yaşlanan gözlerinizle. Çünkü şahit olduğunuz bu hüznün sizde çağrışım yaptığı bir dramınız vardır anı belleğinizde. Yani gözyaşlarınızın muhatabı bizatihi sizsinizdir. Oysaki sevinci paylaşmak meşakkatlidir. Farklı bir ruh kimyasının işidir. Olgun ve samimi bir duruş gerektirir. Çünkü mutluluklara konu olan her sebebin kıskanılmak gibi bir kaderi vardır. İşte dost da bunu bertaraf edebildiği noktada vardır. Buradan başlar dostluğun hikayesi...
Gerçek dostu da bu noktada aramak lazım.
Mutluluğunuzu içten bir tebessümle taçlandıran kaç kişi var etrafınızda, hiç düşündünüz mü?
Ben düşündüm...