Kadına yaklaşım uygarlık ölçülerinden biridir. Kadını önemseyen, kadını üretim süreçlerine dahil eden, kadına bilim/kültür/sanayi/sanat/edebiyat/yönetim alanlarında yer açan toplumlar uygar, gelişmiş olurken; kadını önemsemeyip, eve kapatan toplumlar çağdışı, gerici toplumlar olarak nitelenir uygarlık arenasında.
Biz bugün bu temel ayrımı yapmaktan ziyade Atlanti-Emperyalizm/Avrasya /Türk toplumlarının ve Cumhuriyet kültürünün kadına bakışı üzerinde duracağız.
Avrasya'da kadın
Avrasya'nın güçlü ülkelerinden Çin'in kadın hak ve özgürlüklerinin artırılmasına yönelik yapmış olduğu çalışmalar dünya gündeminde. Çin bu yöndeki çalışmalarıyla Avrasya ülkelerine de öncülük ediyor.

Çin'in hükümet organı olan Devlet Konseyi, Eylül 2021'de cinsiyet eşitliğini teşvik etmek ve kadını özgürleştirip toplumsal yapıyı güçlendirmek için Çin'de Kadınların Gelişiminin Ana hatlarını (2021-30) açıkladı. 2021-2030 dönemini kapsayan bu çalışma ekseninde 'Kadınlara karşı ayrımcılığı' tanımlamak için 'Kadın Hak ve Çıkarlarının Korunmasına İlişkin Kanun' yenileniyor. Yasa yenilenmesi çerçevesinde kadınlara karşı zihin kontrolü eylemleri yasaklanırken; kadın bedeni ticaretine karşı kesin ve sıkı yasaklar getiriliyor. Revizyonun amacı kadının özgürce düşünmesini sağlamak ve kadının cinsel bir meta olduğu algısını değiştirmek. Temel amaç kadının zihni faaliyetlerinin geliştirilmesinin önündeki engelleri kaldırmak ve kadının iffetini korumak… Her fırsatta Avrasya kültürünü ve yaşam tarzını eleştiren Emperyalist Atlantik sisteminde ise durum bambaşka tabi…

İlgili yasa bir taraftan 'Kadınlara karşı ayrımcılığın' içeriğini belirliyor diğer taraftan kadın hak ve çıkarlarının korunması ve iyileştirilmesi amacına hizmet ediyor. Bu yolla kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığın yapılmasının önüne geçiriliyor, kadınların yasal haklarına yönelik kısıtlamalara son veriliyor, kadınlara hakaret edenlerin cezalandırılmaları ağır bir biçimde sağlanıyor. Yasa taslağının işe hayatına yönelik düzenlenen bazı maddeleri şöyle:
'Taslağa göre, işverenlerin işe alım sürecinde aşağıdakileri yapmasına izin verilmeyecek:
• İşe alımı erkeklerle sınırlandırmak veya onlara öncelik vermek,
• Temel kişisel bilgilere ek olarak, kadın başvuru sahiplerinin evlilikleri, ebeveynlik durumları ile evlenme ve çocuk sahibi olma planları hakkında daha fazla araştırma yapmak,
• İstihdam için yapılan tıbbi muayenelere hamilelik testlerini dahil etmek,
• İstihdam koşulları olarak evlilik ve çocuk sahibi olmaya kısıtlamalar getirmek,
• Kadınları cinsiyete dayalı olarak çalıştırmayı reddetmek,
• Kadın istihdam standartlarını farklı bir şekilde yükseltmek için başka eylemlerde bulunmak.'
Düzenlemeden anlaşıldığı üzere kadının ikinci planda kalmasına sebep olan kriterler imha edilmiş vaziyette.
Kapitalist düzenin büyük sorunlarından biri olan kadına taciz konusunda da 01 Ocak 2021'de yürürlüğe giren Çin'in İlk Medeni Kanunu'nda cinsel tacizin önlenmesi yolunda ilkesel hükümler yer alıyor. Taslakta, kadına yönelik cinsel taciz çok ağır bir suç olarak tanımlanırken, kadına yönelik cinsel çağrışım veya ima içeren sözcükleri ileti olarak yollamak da suç sayılıyor, uygunsuz ve gereksiz fiziksel davranışlar, bariz cinsel çağrışımı olan fotoğraf/resim, metin, bilgi, ses, video göndermek de ağır suç kapsamına alınıyor. Taslakta cinsel tacize mağdur kalan kadınların ilgili birim ve makamlara şikayette bulunma şartının konulması da atlanmamış. Makam ve birimlere intikal eden şikayetler ivedi bir şekilde işleme alınıyor ve ilgililere hızlı bir şekilde yazılı olarak geri dönüş yapılıyor. Taslağa göre kız çocuklarının satışı, yasa dışı yollarla evlat edinilmeleri, kadınların fuhuşa zorlanmaları yolunda ağır cezalar getiriliyor. Çocuk yetiştiren, yaşlılara bakan, kocasına işte yardım eden kadınlara boşanma durumunda ise tazminat talep hakkı da veriliyor…
BM değerlendirmelerine göre de ilgili yasa sayesinde:
41 milyon kadın yoksulluktan kurtarılmış durumda,
İlkokul çağındaki kızların okullaşma oranı %99,9 bandına ulaşmış,
Yüksek öğrenin öğrencilerinin yarısından fazlasını kız öğrenciler oluşturuyor,
İşgücünde kadınların oranı %40'lara çıkmış,
Tarımsal işgücünün %70'ini kadınlar oluşturuyor,
Internet işletmelerinin %55'i kadınlar tarafından kuruluyor,
Covid salgınıyla mücadelede kadınlar ön cephede,
Ücretsiz bakımlarda kadınlar erkeklerle eşit seviyede…'

Evet, Atlantik sisteminin jeopolitik olarak savaştığı Avrasya kültüründe Çin'in önderliğinde kadına bakış yukarıdaki kapsamada. Bu pencereden baktığımızda şu soruyu sormadan geçemeyeceğiz: 'Her geçen yıl kadına yönelik taciz vakalarının arttığı ülkemizde böyle bir yasaya acil olarak ihtiyaç yok mu?'

Türk kültüründe kadın
Kadına bir de Türk kültürü penceresinden bakalım. Emevi/Arap ve yozlaşmış Batı kültürünün etkisine girmeden önce Türk kültüründe ailenin yapıtaşı kadındı. Türk kadını evin direği, eşine büyük destek, sözü son derece güçlü, saygıdeğer/birleştirici unsurdu. M:Ö.' de durum farklı değildi; Avrupa, Afrika kıtaları ve Arabistan'da kadınlar köle olarak satılırken Türk toplumlarında kadın erkekle aynı şartlara sahip, beraber savaşan, üreten/özgür bireydi…
Eski Türklerde kadın siyasi ve ekonomik yaşamda da söz sahibiydi. Kadın kılıç kullanır, ata biner hatta güreşirdi. Hamur yoğuran kadın savaşta da ok atardı… Bir Türk atasözünde geçtiği gibi 'Birinci zenginlik sağlık, ikinci zenginlik iyi kadın'dı.Türk toplumlarında tek eşlilik kadına verilen önemin belirleyici işaretiydi. Hunlarda erkek-kadın farkı gözetilmez; erkek-kadın bir bütünün birbirini tamamlayan parçaları olarak kabul görürdü. Hatta öyle ki; Kağan'ın emirnamesinde 'Kağanın buyruğu' ifadesinin yanına Hatun'un adı kaydedilmezse o buyruk geçerli sayılmazdı. Yabancı elçiler sadece Kağanın değil, Hatunun da huzuruna çıkarlardı.Hatunların Kağan olmadan elçi kabul ettiği de olurdu. Kabul törenlerinde Kağanın soluna oturan Hatun, idari görüşleri dinler, fikir beyan ederdi. Ziya Gökalp bu duruma şu şekilde ifade ediyor: 'Eski ırkların hiçbiri kadınlara Türkler kadar hak tanımamış, saygı göstermemiştir.'
Göktürk ve Uygurlarda ise Kağanın hanımı Hatun, devlet işlerinde eşi ile birlikte söz sahibi olan baş yöneticiydi. Orhun kitabelerinde de Hatun'dan söz edilmiştir.
Cumhuriyet kültüründe kadın

Ne yazık ki son yıllarda kadına yönelik şiddet ve kadının sosyal yaşamdan çektirilmesi hareketi ülke gündeminde. Bazı siyasiler ve sapkın dinciler milli kültürümüzde ve gerçek İslam anlayışındaki kadının ayrıcalıklı konumunu inkar ederek görüş beyan etmekte, siyaset yapmaktadırlar. Milli kültür ve evrensel değerlerle harmanlanmış anlayışla kadına bakan Cumhuriyet kültürüne ise yine bu çevreler tarafından planlı bir şekilde savaş açılmıştır. İşte bu nedenle; kadınlarımızı hak ettikleri konumda görmek istiyorsak Cumhuriyetin kuruluş ayarlarına dönmek zorundayız.

Cumhuriyet kadroları Türk kadınına büyük önem vermişlerdi. Cumhuriyeti dişleri, tırnakları, yürekleri ve beyinleriyle kuran bu kadrolar Türk kadınının Kurtuluş Savaşı cephelerinde Mehmetçik ve erkeklerle beraber omuz omuza nasıl savaştığının yakın tanığıydı. Mehmetçiğe çorap ören, ekmek yapan, mermi taşıyan kadın yeri geliyor göğüs göğse savaşıyordu düşmanla… Mustafa Kemal bu hali yakından görmüş, bu gerçeğin analizini iyi yapmış ve Kurtuluş Savaşı sonrasında Cehalet ile yapılacak olan savaşta da Türk kadını ile beraber yol alınacağına karar vermişti. Türk ve İslam tarihini de çok iyi bilen Atatürk, Türk kadınını 'İkinci sınıf insan' kimliğinden çıkarmanın stratejik önemini biliyordu. 1916'da daha Doğu cephesi kumandanıyken çevresindeki kişilerle savaş atmosferinde bile kadınla ilgili sorunları tartışıyor, kadınların iyi ve doğru yetiştirilmelerinin topluma sağlayacağı faydalara, çalışma yaşamında kadına da yer verilmesi zorunluluğuna dikkat çekiyordu.

Cumhuriyetin ilanından dokuz ay önce kadın hukukunda inkılap ihtiyacı konusundaki düşüncelerini beyan eden Mustafa Kemal şunları söylüyordu: 'Bir toplum, cinsinden yalnız birinin yeni gerekleri edinmesiyle yetinirse o toplum yarıdan fazla kuvvetsizlik içinde kalır. Bizim toplumumuzun başarı gösterememesinin sebebi kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlik ve kusurdan doğmaktadır.... Yaşamak demek faaliyet demektir. Bir toplumun bir organı faaliyette bulunurken diğer organı işlemezse o toplum felç olmuştur. Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını gibi emek verdim diyemez.. .Belki erkeklerimiz memleketi istila edenlere karşı süngüleriyle düşmanın süngülerine göğüslerini germekle düşman karşısında hazır bulundular. Fakat erkeklerimizin teşkil ettiği ordunun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir... Çift süren, tarlayı eken, ormandan odunu, keresteyi getiren, aile ocaklarının dumanını tüttüren, bütün bunlarla beraber sırtıyla, kağnısıyla, kucağındaki yavrusuyla yağmur demeyip, kış demeyip, sıcak demeyip cephenin harp malzemesini taşıyan hep onlar, hep o yüce, o fedakar, o ilahi Anadolu kadınları olmuştur. Bundan ötürü hepimiz, bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı şükran ve minnetle sonsuza kadar aziz ve kutsal bilelim.'

Bu tespit ve fikirlerden hareketle kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmiş, kadın labarotuvarlara, uçak kokpitlerine, ameliyathanelere, dersliklere, fabrikalara, tarlalara, mahkeme salonlarına, hastanelere, orduya, emniyet teşkilatına, kültür ve sanat alanlarına, üniversitelere, toplumun hemen hemen her alanına dahil edilmişti. Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak kadın da erkek gibi eşit imkanlara, üretim haklarına sahip olmuştu. Cumhuriyetin kadına verdiği önem ve haklar birçok Avrupa ülkesinden çok daha önce verilirken Cumhuriyetin genç kadınları muasır medeniyetlerine üzerine erkek-kadın ayrımı gözetilmeksizin beraber üreterek, çalışarak çıkılacağını bilirken, yurtta ve dünyada barışın da erkek-kadın eşitliği ve dayanışmasıyla gerçekleşeceğine inanıyorlardı.

Bugün Cumhuriyetin ruhu ve bakış açısı unutulduğu ve ihmal edildiği için kadın cinayetleri ve kadına yönelik tacizler ülke gündeminde güncelliğini koruyor ne yazık ki…

Emperyalizmin kadına bakış açısı

Ülkemizde yaşanan kadın sorunun temel faktörlerinden biri de ahmakça taklit etmeye çalıştığımız, etkisi altında olduğumuz emperyalist Atlantik kültürünün kadına bakış açısıdır. Bir avuç azınlığın çıkarına hizmet eden emperyalist Atlantik sistemi tüm ezilen sınıfları kontrol alında tutmayı hedeflerken kadına da aynı pencereden bakar. Emperyalizm kadını da ekonomik, sosyal, siyasi ve kültürel açıdan sömürür.. Bu sömürü stratejisinde kadını ikinci plana almak, onu cinsel olarak metalaştırmak da önemli hareket noktalarından biridir. Bu sebeple emperyalizmin olduğu her coğrafyada kadın değersiz, aşağılanan, itilen/kakılan, ikinci sınıf bir varlıktır. Emperyal sınıfların güçlü olması için kadınların da uyuşturulması da şarttır.

Emperyalizm kadına da ucuz işgücü olarak bakar. Özellikle Atlantik dışındaki coğrafyalarda kadını meta olarak gören emperyalizm kadınları çok ağır şartlarda çalıştırır. Sigortasız, sendikasız, sosyal hak mahrumu, iş güvencesi olmayan, düşük ücretli, sağlıksız ve tehlikeli çalışma koşullarında milyonlarca kadın sömürülmektedir. Küçük yaşlarda çalıştırılmaya başlanan kadınlar emperyalizmin yalanları ile avutulur ve çalışma saatleri dışında da dijtal hapishanelerde emperyalizmin köleliğine devam ettrilir.
Kadın emekçilerin alınterlerinin sömürüsü yetmezmiş gibi bu emekçi grup işyerlerinde ve sosyal çevrelerinde cinsel tacize de maruz kalır. Cinsel taarruzları sözlü tacizler de takip eder. Kadınların sex işçileri olarak kullanılmalı ve bu yolda ne yazık ki bir sektör oluşmuş olması da dünya turizminin yüzkarasıdır. Para babalarının sex turizmi kapsamında Singapur, Bangkok gibi destinasyonlara gitmeleri insanlık adına utanılacak bir realitedir. Atlantik cephesi kar için kadın iffetini metalaştırmaktan çekinmez.
Emperyalizmin kadınları uyutma ve pasifize etme eylemlerinden biri de kadınları kalitesi son derece düşük olan tv programları ve sosyal medya ortamlarına kadınları bağlamaktır. Milyonlarca kadın tv ekranları ve dijital ortamlarda insanlıklarının ve kadınlıklarının farkında olmadan bilim/kültür/sanat/spor/üretimden uzak, yalıtılmış bir dünyada ego hapishanelerinde, sanal üstünlüklerle kendilerini avutmakta, kendilerini emperyalizmin sömürü dişlilerine bırakmaktadır.

Çözüm

Evet biz kadın sorununa bu pencerelerden bakıyor; çözümü ise Cumhuriyetimizin kuruluş ayarlarındaki ruh ve uygulamalarda görüyoruz. Kadın erkekle beraber üreten, kazanan, bilim/sanat/kültür/spor/adalet vb. sahalarda aktif olarak yer alan, erkekle eşit toplumsal haklara ve mücadele gücüne sahip, estetik bakış açısıyla dünyayı güzelleştiren, yurdu ve insanlık için çalışan, hayat için aktif, dinamik bir güçtür. O göklere çıkarılmaya layık, cenneti ayakları altına alabilen bir anadır, ünlü bir ozanımızın da dediği gibi 'o insandır bize ise onun oğlu…'

Selam olsun Cumhuriyetin kadınlarına ve de erkeklerine…