Şükriye Eral
Misafirin yeri bizde bir başkadır.Biz Türkler için misafir, kültürümüz en önemli değerlerinden bir tanesidir.
Evimize gelen misafiri değerli hissettirmek için sofraları en güzel sunumlarla en güzel ikramlarla donatırız. Hatta Türk kültüründe önceleri daha yaygın olan evde her daim düzenli tutulan 'misafir odası' kavramı vardır. Misafir odalarında misafirlik tabaklar, kaşık-çatal takımları, kristal bardaklar vitrinlerde yerini almıştır.
Evet misafir başımızın tacıdır fakat burada şuna da değinmeden geçemeyeceğim:
Hayat en güzel odaları en güzel tabakları sadece misafirlere ayıracak kadar uzun değil maalesef. Unuttuğumuz bir şey var ki en değerli misafir aslında kendimiz ve ailemiz. Yani demem o ki hayatın bize sunduklarının en iyisini, en güzelini önce kendimize ikram etmeliyiz.
Bugün değinmek istediğim asıl nokta ise misafirliklerdeki ikramlıklar…
Türk mutfağı oldukça çeşitli, lezzetli fakat bir o kadar da kalorili. Özellikle özel günlerde misafirliklerde hazırlanan sofralardaki kalori miktarını hesapladığımızda çıkan sonuçlara şaşırmamak elde değil. Örneğin ortalama 2-3 adet yaprak sarması kalori açısından 1 dilim ekmeğe denktir (değişim olarak bahsetmiyorum). Şimdi düşünsenize sizin tabağınıza aldığınız sadece yaprak sarması bile ortalama kaç dilim ekmek ediyor? Çok değil mi? Sadece bununla kalsa yine iyi ana yemek, ara sıcaklar, mezeler, tatlılar, içecekler derken liste uzadıkça kalori miktarları artıyor.
Ben danışanlarımın özel günlerini dikkate alarak programlarını hazırlıyorum.Genelde davetlerde kısmen serbest bırakıp gün içinde veya ertesi gün dengeleyecek şekilde ilerliyoruz çünkü özel günlerde kalori saymalarını değil ana odaklanmalarını istiyorum. Yine de 'Dost sohbetleriyle yenilen yemeklerin kalorisi sayılmaz' demeyi çok isterdim ama maalesef her kutlamayı yemekle yapan bir toplum olduğumuz için aldığımız fazla kiloların nedenlerinden bir tanesi de kesinlikle bu davetler.
'Doğum günü', 'Yeni iş kutlaması', 'Terfi kutlaması', 'Altın Günleri' hatta popüler kültürle gelen 'Cinsiyet Partisi', 'Baby Shower Kutlamaları' , 'Diş Buğdayı Partisi', … derken liste uzuyor. Hatta cenazelerimizde, en üzüntülü anlarımızda, dahi toplu yemekler veren bir toplumuz. Yani hayatın her anında, iyi-kötü her şeyi yemek sofralarında sonlandırabiliyoruz.
Kültürümüze bağlı kalmayı ve güzellikleri yaşatmayı seviyorum fakat günümüzde konuşulan ve daha çok konuşulması gereken 'Sürdürülebilir Beslenme' ye de dikkat çekmek gerek. Bilinçsizce israf ederek tükettiğimiz her kaynaktan gelecek nesillere hatta gezegenimize karşı sorumluyuz.
Yıllardır kaynaklarımızın azaldığı söyleniyordu fakat bu yıl apaçık şekilde bunu gözlemleyebiliyoruz. Yağmur suyuna hasret kaldığımız şu dönemde 'Sürdürülebilir Beslenme'yi özümsemenin hayata geçirmenin tam sırası. Bu konu hakkında başka bir hafta daha detaylı yazmak istiyorum.
Şimdi gelelim misafir sofralarını en sağlıklı, en dengeli hale nasıl getirebiliriz?
Hani en başta 'Hayatın bize sunduklarının en iyisini en güzelini önce kendimize ikram etmeliyiz.' demiştim ya şimdi bu cümleye ekleme yaparak ilerlemek istiyorum.
Kendi sağlığımız için yaptığımız en iyi, en güzel şeyleri en sağlıklı hale gelerek misafirlerimize de ikram edebiliriz. Yağlı yemekler, bol unlu ve şekerli mamüller hazırlamadan da misafirlerimize harika sofralar donatabiliriz. Hem de kalori miktarlarını hemen hemen yarıya indirerek.
Nasıl mı ? Sadece birkaç noktaya dikkat ederek…
*En önemlisi pişirme yöntemimiz yemeklerimizi fırında, haşlama veya ızgara yöntemlerini kullanarak mümkün olduğunca yağsız pişirmeye özen gösterelim.
*Un ile terbiye edilerek yapılan veya kremalı çorbalar yerine daha sade daha az kalorili çorbaları tercih etmeliyiz.
*Soframızı az miktarda çok meze çeşidiyle doldurabiliriz. Türk mutfağında yüzlerce meze çeşidi var. Özellikle çiğ sebzeler ve yoğurtla yapılmış mezelerden yararlanabiliriz.
*Zeytinyağlı sebze yemekleri ve salatalara yer vermeliyiz. Böylece her zaman anlattığımız sağlıklı ve dengeli tabak modelini tabağımızın yarısını salata ve mezelerle doldurarak oluşturmuş olacağız.
* Tatlılara gelince en güzeli meyveler ile yapılmış rafine şekersiz tatlılar (hurma topları, hindistan cevizli kayısı tatlısı, şekersiz tiramisu,…gibi) yine de yok bilindik tatlılar olsun derseniz şerbetli ağır tatlılar yerine sütlü tatlıları tercih etmek daha doğru olacaktır.
*Yemek sonrası porsiyon kontrolüne uyarak büyük meyve tabakları yerine meyve çubukları hazırlayabiliriz. Böylece çeşit çeşit meyvelerden sağlıklı miktarda hazırlamış olacağız.
Bunları uygulayarak hem kendimiz hem de misafirleriniz için sağlıklı tercihler yapmamız mümkün. Hatta tüm bu söylediklerimi hayatımızın her anına her gününe uyarlamak en güzeli.
Tam sağlıklı beslenmeye karar vermişken misafir davetleriyle 'diyeti bozdum' psikolojisine girip pes etmenize gerek yok. Zaten 'diyet' kelimesinin kulağa hoş gelmediği konusunda artık hemfikiriz. Biz buna sağlıklı beslenmeyi yaşam biçimi haline getirmek diyoruz. Davet gibi günlerde ise en önemli noktanın denge olduğunu biliyoruz .
Malum pandemi misafir ağırlama kültürümüzü bir hayli derinden etkiledi ama pandemisiz güzel günlerde, sağlıklı ve daha az kalorili sofralarda yine en sevdiklerimizle ve en önemlisi sağlıkla buluşmak üzere.