Ticaret hayatı hiç şüphesiz hayatın kaçınılmaz esaslarından biridir. Yaşam adeta alışveriş üzerine kuruludur. Her konuda esas ve usulleri olan Yüce Dinimiz İslam da, helal ve meşru yollardan rızık kazanmayı emreder. Gösterilen gayreti, harcanan emeği, dökülen alın terini mukaddes görür. Allah rızası gözetilmeyen, helal-haram çizgisine riayet edilmeyen, yalan, aldatma ve haksızlık içeren her türlü iş ve ticareti de yasaklar.
İslam’ın iş ve ticaret ahlakının temeli doğruluktur, dürüstlüktür, helal-haram duyarlılığıdır. Emeğe ve alın terine saygıdır. İnsan haysiyetini, kişi ve kamu hukukunu korumaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) daha peygamberlik gelmezden önce Mekke’de ticaret yapmış, zaman zaman ülke dışına ticarî amaçlı seferlere çıkmış ve hayatının her alanında olduğu gibi, ticarî alanda da doğru sözlü ve dürüst kişiliği nedeniyle, “el-Emîn” yani “en güvenilir kişi” diye anılmıştır. Peygamber olduktan sonra da ticarî hayata ölçüler getirmiş ve “Doğru sözlü ve güvenilir tüccar, (ahirette) peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraberdir” (Tirmizî, Büyû’, 4) buyurarak, müminlerden dürüst ticaret yapmalarını istemiş; kendisine hangi kazancın daha üstün olduğunu soranlara ise; “Kişinin elinin emeği ve dürüst yapılan alışveriştir” (Ahmed b. Hanbel, IV, 141) şeklinde cevap vermiştir. Mekke’den Medine’ye hicret ettiklerinde de yaptıkları en önemli icraatlarından biri, daha sonra “Medine Pazarı” adını alacak olan bir pazar kurmak olmuştur.
Dinimize göre, kişinin bir başkasına muhtaç olmadan hayatını sürdürmesi ve aile fertlerinin nafakasını temin etmesi esastır. Allah rızasının, kul hakkının ve helal-haram hassasiyetinin gözetilmediği her türlü alışveriş dinimizce yasaklanmıştır. Peygamberimiz pazarda üstü kuru altı ıslak olan çuvalda tahıl satan birini görünce “Bizi aldatan bizden değildir” (Müslim, İman, 164); “Bir Müslümanın kusurlu bir malı, kusurunu açıklamadan satması helal değildir” (İbn Mâce, Ticaret, 45) buyurmuştur. Bu meyanda Yüce Rabbimiz (c.c.) de şöyle buyurmaktadır: “Ölçü ve tartıda (alışverişte) hile yapanların vay haline!” (Mutaffifîn 83/1).
Müslüman esnaf, işçi ve memur işini sağlam ve güzel yapar, dini ve ahlaki kurallara titizlikle riayet eder, verimli ve kaliteli iş üretir. Mümin, helal kazanç uğruna ter dökerken, attığı her adımda ibadet bilinci taşır. İşte bu bilinçle hareket eden ecdadımız “Ahilik” geleneğini oluşturmuş, çarşı pazarlarda hukuka riayet kadar, ahlaka da uygun davranılmasını temin etmiştir. Her bir ustayı, zanaatkârı ya da tüccarı, meslekî becerilerin yanı sıra güzel ahlak ve maneviyatla da donatmıştır. Tarihte Müslüman tüccarların ticaret ahlakından etkilenerek İslam ile müşerref olan nice topluluklar vardır. Müslüman, sadece dünya kârına değil, çok daha önemli olan ahiret yatırımına ağırlık verir ve kazancına haram bulaştırmamaya özen gösterir. Çünkü ticaret hayatındaki haramların çoğu aynı zamanda kul hakkına da tekabül eder. Müslüman, Yüce Allah’ın haram kıldığı şeyleri alıp satmaz. Helal olmayan yollardan servet edinmez. Haksız kazançtan, faizden, karaborsacılıktan, kamu malına el uzatmaktan ve vergi kaçırmaktan uzak durur. Ötekini yok eden, rakibini ortadan kaldırmaya çalışan tekelci ve fırsatçı bir anlayışı asla kabul etmez. Bencilliği değil, diğerkâmlığı şiar edinir. Kardeşim de kazansın anlayışıyla hareket eder. Sevgili Peygamberimiz, “İyi insanlar için helal mal ne kadar güzeldir (Ahmed b. Hanbel, IV, 197) buyurur.
Ticari hayatımızda dikkat etmemiz gereken önemli hususlardan biri de alışveriş meşgalesinin Allah’a karşı kulluk görevlerimize engel olmamasıdır. Nitekim Yüce Rabbimiz şöyle buyurur: “Öyle kimseler vardır ki onları ne bir ticaret ne de alışveriş Allah’ı zikretmekten, namazı dosdoğru kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoyabilir…” (Nur 24/37).
Kazancımızı doğruluk ve samimiyet üzerine inşa edelim. Helale, iyiye ve temiz olana yatırım yapalım. Harama, kötülüğe ve sahteliğe giden yolları kapatalım. Allah Teâlâ’nın rızası için kazanan ve kazancını hayır yoluna harcayan müminler olalım. Mal, mülk, kazanç, servet büyük bir nimet, aynı zamanda da birer imtihan vesilesidir. “Her ümmetin bir fitnesi (imtihan vesilesi) vardır. Benim ümmetimin fitnesi maldır” (Tirmizî, Zühd, 26) buyuran Efendimizin, ticaret hayatında da İslami esaslara uymayı titizlikle ve ısrarla emrettiğini unutmayalım…
Yahya DEMİRÖRS
Vaiz