Gençlik, güç ve kuvvetimizin yerinde olduğu bir dönemdir. Delikanlılık çağı olarak da adlandırılan bu dönem; 12 yaştan 25 yaşına dek uzanan, bedensel ve ruhsal alanda önemli değişikliklerin meydana geldiği, hızlı bir büyüme ve olgunlaşma çağıdır. Bu dönemde çocuklarımızın bedensel ve ruhsal gelişimlerini en iyi bir şekilde takip etmeliyiz. Yeme, içme, spor, dinlenme, eğlenme vb. bedenî ihtiyaçlarını karşıladığımız gibi, ruhun ihtiyacı olan manevî hayatın gerekliliğini de en iyi şekilde anlatmalı ve yaşamlarında onlara rehber olmalıyız.

İşte o gençlik... Millî ve manevî değerlere bağlı, geçmişinin kültür mirasına sırtını dayayarak, geleceği yorumlayıp yarınlarımızı en iyi şekilde inşa edecek inançlı, ahlaklı ve çalışkan bir gençlik, gelişmeye açık bir gençlik. Rahmana layık kul ve Rahmanın kullarına ve diğer varlıklara faydalı olmayı amaçlayan bir gençlik... 

İstiklâl şairimiz Mehmet Akif Ersoy, kendini vatanına, milletine, Din-i Mübin-i İslam’a adamış; vatanını, dinini, milletini her şeyden üstün tuttuğunu eserlerinde gördüğümüz büyük bir şair ve büyük bir Müslüman şahsiyettir. Gençlerin de bu şuurda yetişmesi için çalışmıştır. Mehmet Akif’in, Asım’ın nesli dediği; inancıyla yoğrulmuş Türk gençliğinin sembol ismidir. Kişiliği bakımından beden ve ruh sağlığı yerinde, inançlı, milli değerlerine bağlı, bilgili,  şahsiyetli, içi ümitle dolu, heyecanlı, çalışkan, kendisine güvenilir, sorumluluk duygusu yüksek, gönlü vatan ve millet sevgisiyle dolu, kendini ve ülkesini geliştirme azmi ve kararlılığı içinde dört dörtlük bir gençtir. Bu bağlamda o, yüksek duygu ve düşüncelerle önce vatanı kurtaracak, sonra da memleketi ilerlemiş ve yükselmiş bir halde geleceğe taşıyacaktır.

Ecdadımızın yapmış olduğu kahramanlıklar neticesinde Mehmet Akif şu dizeleri yazmıştır: Asım’ın nesli... Diyordum ya... Nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.”

Asım’ın nesli iman, irfan, fazilet ve bilgi ile donanmış; karakterli, ahlaklı, kişilikli; vatanına, milletine ve dinine sahip çıkan, dahası bunları yüceltmek için tüm imkânları seferber eden bir gençliktir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) gençliğini kulluk gayesi doğrultusunda yaşayan gençler hakkında şöyle buyurmuştur: “Gençliğini Allah’a ibadetle geçiren genç, hiçbir gölgenin olmadığı bir günde arşın gölgesinde gölgelenecektir” (Buhari, Zekât,16).

Kur’an-ı Kerim; inançlarını dönemin zalim ve müşrik kralına haykırıp içinde bulundukları toplum yapısının çürümüş değerlerini reddeden “Ashab-ı Kehf”i, güzel ve makam sahibi bir kadın olan Züleyha’nın zina isteğini, hapse atılmayı göze alarak reddeden iffet ve hayâ numunesi Hz. Yusuf (a.s.)’ı, içinde yaşadığı toplumun yanlış ve batıl inançlarını değiştirmek ve tevhidi yani Allah’ın birliğini ikame etmek için ateşe atılmayı göze alan İbrahim (a.s.)’ı, Allah emretti diye kurban olmayı kabullenen ve babasının isteğini kabul eden teslimiyetin zirvesi İsmail (a.s.)’ı, örnek genç şahsiyetler olarak zikretmektedir.

Dünya ve ahiret hayatı için dengeli bir şekilde çalışmak gereklidir. Dünya hayatında çok kazanma hırsı ile ahiret terk edilmemeli, ahireti kazanacağım diye dünya terk edilmemelidir. Bizler Müslümanlar olarak, dünya için de ahiret için de en iyi şekilde çalışmalı, yaptığımız iş ne olursa olsun onu en güzel biçimde yaparak ilim ve fen alanında gençlerimizi yetiştirmeliyiz. Yaptığımız bütün işlerde Allah’a hesap vereceğimizi asla unutmadan muhasebe ve murakabe şuuru ile hareket etmeliyiz

Peygamberimiz şöyle buyuruyor:

“Ademoğlu şu beş şeyden sorguya çekilmedikçe Rabbinin huzurundan ayrılamaz:

1- Ömrünü nerede geçirdiğinden,

2- Gençliğini nerede tükettiğinden,

3- Malını nereden kazandığından,

4- Nereye harcadığından,

5- İlmiyle nasıl amel ettiğinden” (Tirmizî, Kıyâme, 2601).

Salih BİLGİLİ

 Vaiz

MEAL OKUYORUM 

Ölçtüğünüz zaman tastamam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Bu hem daha iyidir hem de sonucu daha güzeldir.

(İsrâ, 17/35)

GÜNÜN DUASI

“Allah’ım! Sen benim Rabbimsin! Beni sen yarattın. Ben senin kulunum; gücüm yettiğince ezelde sana verdiğim sözümde ve vaadimde durmaktayım. Yaptığım kötülüklerin ve işlediğim kusurların şerrinden sana sığınırım. Bana lütfettiğin, üzerimdeki nimetlerini yüce huzurunda minnetle anıp, itiraf ederim. Aynı şekilde günahımı da itiraf ederim. Beni bağışla; çünkü senden başka hiçbir kimse günahları affedip bağışlayamaz.” (Buhârî, De’avât, 2, 15)

HER GÜNE BİR HADİS

“İyi şeyler söyleyerek iyi sözler taşıyarak (küs) insanların arasını bulmaya çalışan kimse yalancı sayılmaz.”

(Tirmizî, Birr, 26)

BİR SORU-BİR CEVAP

  Zekât, vekâlet, havale, EFT vb. yollarla ödenebilir mi?

 Kişi zekâtını, bizzat kendisi elden verebileceği gibi, başkasına vekâlet vermek veya havale yoluyla da verebilir. Burada önemli olan, zekâtın, zekât alacak kişiye ulaşmasıdır (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, 187, 189). (Fetvalar,DİB Yay.syf.247)