ÖZCAN TÜRKMEN

Keyifleri tartışmayacağız. Zira her birimizin keyfi, bir diğerimizinkinden daha güzel…
Güzel olmasına güzel ama, elbette, her şey de olduğu gibi keyifte de sınır var. Ortak alanlarda birimizin keyfi, bir diğerimizin keyfini bozmayacak… Keyfimize göre yaşayacağız ama bu yaşayışımızla keyfimizin bozulmasına müsaade etmediğimiz gibi kimsenin keyfini de bozmayacağız. Herkesin en az bizim kadar rahatına, keyfine düşkün olduğunu aklımızdan çıkarmayacağız.
Keyiflere dikkat ederken 'Eşeğin keyfi yerindeyse buz üstünde gider ve bir ayağını kırar.' diyen Alman atasözündeki ironiye de dikkat edeceğiz elbette.
Kimine göre demli bir çay kimine göre bir orta kahve; kimine göre bir kitap okuma kimine göre bir film seyretme; kimine göre sohbet muhabbet, kimine göre …. Herkese göre bir keyif var esasında. Herkesin keyfi de kendine keyifli esasında. İşin esası da aşağıdaki kelamda gizli bence:
'Gönül ne kahve ister ne kahvehane
Gönül bir dost ister kahve bahane.'
Evet; en büyük keyif, dostlarla yaşanan keyif…
Evet; ortak keyifler, dostlukları artırıyor. Arkadaşlığı da dostluğu da keyfi de abartmayacağız bu yüzden.
Mutluluğun, rahatlığın keyfini abartmadan yaşayacağız. Birilerinin keyfi için birilerinin keyfini bozmayacağız. Hal hatır soracağız, keyiflerin sürekliliği için gerekli imkan ve fırsatı elimizden geldiği kadar arttırmaya çalışacağız. 'Her şeyi hallettin de sıra hastanın keyfini sormaya mı geldi?' sorusuna muhatap olmamaya çalışacağız.
'Canım nasıl isterse, nasıl hoşuma giderse öyle hareket ederim, kimse işime karışmasın; 'Keyif benim; köy Mehmet Ağa'nın' diyen olursa da ne yapalım beladan kaçıvermek adına sabredeceğiz.
Sabretsek de sabretmesek de keyfimiz kaybolur bazen.
Keyifsiz ve hasta gibi olduğumuz, neşesiz olduğumuz, kendimizi iyi hissetmediğimiz; bir hoşluğumuzun (tuhaflığımızın) olduğu anlar var. Rahatsız eden, keyif kaçıran, keyif bozan, hoşa gitmeyen; can sıkan işler var. İşimizi bozup, keyfimizi kaçıranlar dalgamıza taş atanlar var. Neşemizi kaybettirenler, neşemizi kaçıranlar, keyfimiz kaçıranlar, keyfimizi bozanlar, canımızı sıkanlar var. Bizi dama taşı gibi oynatanlar var. Rahatımızı bozanlar, rahatımızı kaçıranlar var.
Özellikle böyle zamanlarda süngüsü düşük kalıveriyoruz; durgunlaşıyoruz; keyifsizleniyoruz; ağzımızın tadı kaçıyor ve öylece yaşayıveriyoruz (!) işte.
Çoğu zaman pek üzerinde durulmayan, önem verilmeyen; insanın canını sıkıp neşesini kaçıran önemsiz şey(ler), keyfe keder hallerimiz de var işte.
Olsun; ne olursa olsun cana can katmaya çalışacağız. Yılmayacağız. Yapılan veya söylenen şeyden çok memnun olduğumuz her halimizden belli olacak. Felekten bir gece çalamasak da zevkli günlerin geleceğini bekleyeceğiz. Havailiğe kaçmadan, hep kendi keyfine gitmeden, istediğimiz gibi at koşturmadan (oynatmadan) keyif ve arzumuza göre de hareket edeceğiz.
Keyfî davranmadıkça daha mutlu olacağız.
Keyfimiz yerine gelecek elbet. Biz de 'Gel keyfim gel.' diyeceğiz bir gün elbet. Keyfi yerinde olanlar da bizi bulacak bir gün. 'Değme keyfine!' de diyecekler bize bir gün.
Dilediğimizce yaşayacağız, güzel vakit geçireceğiz; hoşumuza giden şeyi yapmaya devam edeceğiz. Keyfimize diyecek olmayacak. Keyifli keyifli yapacağız işimizi. Şevk, sevinç, neşe ile karşılayacak bizi şakrak insanlar. Keyfini sorduklarımız bir bir dönecek bize.
Keyifleneceğiz, keyiflendireceğiz; keyif çatacağız, keyfîni çıkartacağız, keyfini süreceğiz bu hayatın. Keyif vereceğiz yanımıza yöremize. Ehl-i keyfler daha da keyif alacaklar bizimle olduklarında.
Dokunmayacağız kimsenin keyfine; dokunmayacaklar bizim de keyfimize.
Hasılı Mahzuni Şerif (1940-2002)'in dediği gibi işte.
Dokunma keyfine yalan dünyanın
İpini eline dolamış gider
Gözlerimin yaşı bana gizlidir
Dertliyi dertsizi sulamış gider

Kimi hızlı gider uzun yol yutar
Kimi altın satar kimi pul yutar
Kimi soğan bulmaz kimi bal yutar
Kimi parmağını yalamış gider

Mahzuni bu nasıl yazı Mahzuni
Bazı Şerif olur bazı Mahzuni
Yurdunda anasız kuzu mahzuni
İnsanlık ardından melemiş gider