Yüce Rabbimiz insanı yaratmış, yarattığı kişilere ayrı ayrı ömür vermiş ve mükellef kıldığı her insanı da farklı ama adil imtihanlara tabi tutmuştur. Bebeklikle başlayan ömür yolculuğu, çocukluk, gençlik, olgunluk ve ihtiyarlık dönemleri ile devam ederek her faninin yolculuğu gibi insanın da Rabbine dönmesiyle tamamlanmaktadır.

Yüce Rabbimiz insanı yaratmış, yarattığı kişilere ayrı ayrı ömür vermiş ve mükellef kıldığı her insanı da farklı ama adil imtihanlara tabi tutmuştur. Bebeklikle başlayan ömür yolculuğu, çocukluk, gençlik, olgunluk ve ihtiyarlık dönemleri ile devam ederek her faninin yolculuğu gibi insanın da Rabbine dönmesiyle tamamlanmaktadır. Rabbimizin takdir ettiği ömür ne kadar olursa olsun sonuçta her canlı, yaratıcısı olan Allah(c.c.)’a dönecektir. Kur’an-ı Kerim’de bu gerçek Ankebut Suresi 57.ayette şöyle buyurulmaktadır; “Her canlı ölümü tadacak ve sonunda dönüp huzurumuza geleceksiniz.”

Gençlik; çocukluk ile yetişkinlik döneminin arasında olup genellikle de bir yaş grubu veya kendi başına bir yaşam aşaması olmaktan ziyade bir geçiş aşaması olarak tanımlanır. O sebeple bu geçiş aşaması yetişkinliğimizin kalitesi açısından, dolayısıyla toplumun ve bir ülkenin de geleceğinin kalitesi açısından son derece önemlidir. İnsan bebeklik ve çocukluk evrelerinde hayatı öğrenirken, gençlik döneminde ise öğrendiklerine bir yön vererek yetişkinliğini bu dönemde şekillendirmektedir. Bundan dolayı gençlik iyi değerlendirilmesi gereken ve geriye dönüşü mümkün olmayan bir evredir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in şu sözü bu konunun önemini ne kadar da güzel anlatmaktadır: "Beş şey gelmeden önce şu beş şeyin kıymetini bilin: Ölüm gelmeden önce hayatın, hastalık gelmeden önce sağlığın, meşguliyet gelmeden önce boş vaktin, ihtiyarlık gelmeden önce gençliğin, fakirlik gelmeden önce zenginliğin." (Buharî, "Rikak", 3; Tirmizî, "Zühd", 25)

Peygamberimiz Hz.Muhammed Mustafa (s.a.v.) gençlerin ve gençliğin değerini her fırsatta vurgulamış ve onlara gereken önemi vermiştir. İlk Müslümanların çoğunluğunun genç yaşta olan insanlar olduğu, İslam dininin yayılmasında gençlere peygamberimizin çok önemli ve kritik görevler verdiği göz önünde tutulursa peygamberimizin gençliğin eğitimine önem verdiği ve onlara güvendiği anlaşılmaktadır. Gençlik, kişinin enerji dolu ve hareketli olduğu en dinamik zaman dilimidir. Gençler sahip oldukları enerjiyi harcayabilmek için daha çok harekete ihtiyaç duyarlar. Bundan dolayı, birçok meseleyi çözebilecek güce, heyecana, dinamizme ve fiziksel beceriye de sahiptir; kendilerine fırsat verildiğinde çok önemli başarılara imza atabilecek yeteneğe sahip bulunmaktadırlar. Önemli görevleri yerine getirebilecek kabiliyet, genç insanlarda mevcuttur. Peygamberimiz de gençlerdeki bu kabiliyetleri görüp, onları geliştirmek, bunun için de onlara görevler vererek sorumluluk bilincini kazandırmak suretiyle bizlere gençler konusunda nasıl davranmamız gerektiği konusunda her konuda olduğu gibi en güzel örneği oluşturmuştur.

Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.), gençleri, tebliğ ve irşat faaliyetlerinden, devlet teşkilatının en üst kademelerine kadar birçok alanda görevlendirmiştir. Bu görevler arasında müsteşarlık, valilik, sekreterlik, hakimlik, komutanlık, sancaktarlık, istihbaratçılık, güvenlik görevliliği, maliyecilik, öğretmenlik gibi çok önemli devlet görevleri bulunmaktadır. Görev verilen  gençler de Peygamber Efendimizin güvenini hiçbir zaman boşa çıkarmamış ve kendilerine verilen çok ciddi dini ve idari görevleri hakkıyla yerine getirmişlerdir.

Gençler bir milletin, bir devletin de geleceği demektir. Bu sebeple geleceğimiz olan gençlerimizin eğitimi Peygamber Efendimizin de işaret ettiği gibi çok önemlidir. Bu eğitim ise ilk olarak kişinin ailesi tarafından çocuk yaşta verilmeye başlanır. Gençlerin eğitiminde aileler gence karşı aşırı koruyucu, müdahaleci, aşırı katı, otoriter ve baskıcı olmamalı. Bunun tam tersi aşırı yumuşak, her şeye müsamaha gösteren bir davranış şekli de doğru değildir. Gence belli sınırlar içinde özgürlük ve serbestlik tanımak gerekir. O sınırların içinde ise gencin seçim hakkının bulunması, gence esneklik ve hareket alanının sağlanması gerekmektedir. Tabi ki gençleri özgür bırakırken onları bekleyen tehlikelere karşı da onları hazırlamamız gerekmektedir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in, hayatlarının en fırtınalı ve en hareketli dönemini yaşayan gençler hakkında buyurduğu, “Gençliğin tehlikelerinden sakınınız.” (Kenzü-l Ummâl, 2/ 258) hadisi bizleri bu tehlikeler karşısında uyarmaktadır. Gençlerin eğitiminde bu sebeple dikkatli olmamız gerekmektedir. Genç bir insanın eğitiminde onu başkalarıyla kıyaslamamak, başkalarının yanında onu küçük düşürecek şekilde eleştirmemek önemlidir. Genci, ufak tefek hatalarından dolayı azarlamamalı ve yaptığı yanlışlardan dolayı onu tehdit etmemeli, korkutmamalı ve ona güç gösterisinde bulunulmamalıdır. Anne babalar gence bir şeyler öğretmeye, dayatmaya çalışan değil onlara rehberlik etmeye çalışan bir insan gibi davranmalıdır.

Geleceğimiz olan gençlerimizin eğitiminde Peygamber Efendimiz (s.a.v.) gibi “öğretici, uyarıcı ve müjdeleyici” olmamız, hayatın tuzaklarına karşı onları milli ve manevi değerlerle kuşatmamız vazgeçilmezimizdir. Unutulmamalıdır ki; ancak gençlerimizle daha güçlü ve daha güvenli adımlarla geleceğe yürüyebiliriz. Rabbimizin gençliğimizi her türlü tehlikelerden muhafaza etmesi duasıyla. Allah’a emanet olunuz.

Fetullah YAZICI

Din Hizmetleri Uzmanı