Yaşamın getirilerine ayak uydurmak, onunla gerektiğinde dost, sırdaş ve arkadaş olmak çok fazla sabır ve donanım isteyen bir karakterdir.
Bizler o özü içimizde taşıyabildiğimiz sürece hayatın zor ve çetrefilli yollarında yürüyebileceğiz elbet.
İnsanın kendine ters düşmesi, işini, eşini ve dostunu kaybetmesi de anlık bir olay. Bütün bunları yaparken, yani hayatın getirilerine ayak uydurmaya uğraşırken farklı bir yola da sapabiliyorsunuz ve o yol sizin bir anlamda kaderiniz olabiliyor.
Örneğin yıllarca yaptığınız bir işten ayrılmak, bir müddet inzivaya çekilmek ve sonrasında başka bir işe adapte olmak.
Veya eşinizi dostunuzu yanlış seçtiğiniz kanısına kapılarak, onların vefasızlıklarından kendinizi tamamen arıtarak yeni dostlara, yeni arkadaşlara ve yeni bir çevreye kendinizi motive etmek gibi.
Hayat iki kapılı bir han. Giriyorsunuz ve çıkıyorsunuz.
Bunun tersini yaşayan olmamıştır. Tek gerçek doğum ve ölüm ise bizler de aynı yoldan gelip geçeceğiz, iyimizle, kötümüzle, zenginimizle ve fakirimizle. Bu yolculuk esnasında yaptıklarımız, yaşarken hayata miras bıraktıklarımız ve ardımızda bırakacaklarımız kesin bir dil kullanmak gerekirse;
'İyi Gün Dostları' siz kapıdan çıktığınız andan itibaren zafer naraları atmaya başlamışsa, bir kez bile 'Nasılsın dostum, arkadaşım. Neler yapıyorsun' deme erdemini kendi silik yüreğinde bulamamışsa elbet suç onun değil, biraz da yaşamın gereği.
Yani sistem bu şekilde çalışıyor ve insan kadar nankör bir yaratık hiçbir evrende inanıyorum ki yoktur ve onun yerini doldurmayacaktır.
Sizi orada burada veya bir yerlerde gördükleri an, 'Aaa. Nasılsın dostum. Görüşemiyoruz, neler yapıyorsun' diyerek sahte insanlık pozlarına bürünenler, 'Ciğeri beş para etmez haysiyetsizlerin uşaklığına, yalakalığına soyunanlar' elbette ki bizler gibi bu dünyanın gelip geçici yolcuları ve onlar sizin yaşadıklarınızı çok fazla yaşamadıkları için, hatta bir zamanlar 'açlıktan nefesiniz koktuğu anlarda sizi aralarına aldıkları için' asla pişman olmayanlar ve onlar ile kendinizi karıştırmamaya özen gösterin lütfen.
'İyi gün dostu' olmak da aslında maharet.
Meydanı boş bulduğu anları değerlendirmek, birlikte olduğu mesai arkadaşlarını bir kalemde silmek, farklı versiyonlar edinerek kendini o kirli aynalarda izlemek de bir maharet.
İnsan olabilmek için öncelikle özünü, yani geldiğin yeri bileceksin. Ekmek yediğin yere nankörlük etmeyeceksin ve etrafa yaydığın pis kokularla ömür sürmeyeceksin.
Özetle İNSAN olmak da, ERDEM'Lİ olabilmek de hayatın getirilerinden.
Bizler o yolun her kademesinde yürüdük ve o sözünü ettiğimiz doğruları kendimize ülkü edindik.
Eğriler ise onlara, yani İNSAN olamayanlara, ERDEM'İ taşıyamayanlara kalsın.
Gün olur sözümüz onlara payidar kalır.
Sevgi, sağlık ve dostlukla.