Bilindiği gibi Kur’an-ı Kerim, yirmi üç yıllık peygamberlik süresince muhtelif vesîlelerle Peygamberimiz(s.a.v)’e  Allah katından Cebrâîl aracılığıyla indirilen ilâhi kelâmın adıdır. Kur’an, ilâhî koruma altında bulunmaktadır. “Doğrusu bu Kitâb’ı biz indirdik, onun koruyucusu da elbette biziz.” (Hicr, 15/9)

Kur’an kendisine ait bâzı özelliklere vurgu yapmaktadır. “Kur’an’ın kendi diliyle nitelikleri” diyebileceğimiz bu hususlardan bazıları şunlardır:

1 –Kur’an mu’cizedir.Lâfzıyla ve rûhuyla insanların bir benzerini getiremeyecekleri bir mucize; az lâfzıyla çok mânâ anlatan mûciz bir beyandır. Nitekim Kur’ân bu konuda insanlara ve cinlere meydan okumaktadır;“De ki: İnsanlar ve cinler, birbirine yardımcı olarak bu Kur’an’ın bir benzerini ortaya koymak için bir araya gelseler, andolsun ki yine de bir benzerini ortaya koyamazlar,”(İsrâ, 17/88)

2 –Kur’an şifâdır:Kur’an mânevî hastalıklara, rûhi dertlere bir şifâdır. Hattâ onun lâfız ve mânâsının bereketiyle maddî hastalıklara uğramış insanlar rûhî dirilik kazanarak şifâ bulmaktadır. Kur’an şifâ olma özelliğini şöyle ifade etmektedir:

Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt ve kalplerde olana bir şifâ, inananlara doğruyu gösteren bir rehber ve rahmet gelmiştir.”(Yûnus, 10/57)

3 – Kur’ân hidâyettir.Kur’an Allah tarafından geldiğinde şüphe olmayan müminlere ve takvâ ehline bir hidâyet rehberidir. Nitekim Kur’an’ın ikinci sûresinde:“Bu, doğruluğunda şüphe olmayan ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara yol gösteren; hidâyet kaynağı bir kitaptır.”(Bakara, 2/2-3) buyurulmaktadır.

4 –Kur’an nûrdur ve insanlığı nûra çıkarır. Nitekim:“Ey Muhammed! Bu, Allah’ın izniyle insanları karanlıklardan nura  çıkarman için sana indirdiğimiz Kitaptır.”(İbrâhim, 14/1) ve“Sizi karanlıklardan nura çıkarmak için kulu Muhammed’e apaçık âyetler indiren O’dur.”(el-Hadîd, 57/9) âyetiyle de karanlıklardan nûra çıkarma özelliğine işaret edilmektedir.

Kur’an insanlık târihinin en büyük inkılâbını gerçekleştirmiş Câhiliyye toplumundan insanlığın mefâhiri önderler çıkarmıştır.

Kur’an, İslâmî hayatın temel kaynağı olarak inanan insanlara bir takım sorumluluk ve görevler yüklemektedir.

Kur’an’ın Mânâsını ve Mesajını Anlamaya Çalışmak:

Kur’an’la tanışan onu orijinal harfleriyle okumayı öğrenen bir müslümanın onun ilâhî nasihatlarını ve öğütlerini de anlayıp öğrenmesi gerekir. Çünkü Kur’an anlaşılsın; tebligatı bilinsin diye indirilmiştir. Hattâ Hz. Peygamber’in üsve-i hasene ve tebliğci olarak en büyük fonksiyonu Kur’an’ın daha iyi anlaşılmasını sağlamaktır. Nitekim şu âyet bu konuya işâret etmektedir.“Kur’an’ı sana insanlara gönderileni açıklayasın diye indirdik. Belki düşünürler.”(Nahl, 16/44)

Şu âyetler de özelde müslümanların; genelde topyekün insanlığın Kur’an’ı anlama görev ve sorumluluklarına işâret etmektedir.

a –“Anlayabilesiniz  diye  biz onu Arapça bir Kur’an  olarak indirdik.”(Yûsuf,12/2)

b –“Böylece Allah dünya ve âhiret konusunda düşünesiniz diye size âyetlerini açıklar.(Bakara 2/220)

Kur’an’ı anlamak için tefsirini okumak, sünnetteki uygulamalarını görmek ve islâmî tatbîkattan haberdar olmak gerekir. Gerekir ki hayatımızı ona göre dizayn etmemiz lazımdır.

Hz. Osman’ın şu sözü Kur’an ile olan ilgiyi teşvik etmektedir: “Seven sevgilisinin kelâmından doymaz”. Kur’an sevgiliden gelen bir mektupsa onu okumak kadar anlamak, anlamak kadar istenileni yapmak da önemlidir. Bu yüzden Kur’an’ı anladıktan sonra üzerimize düşen yapmak yâni onu yaşamaktır.

Kur’an’ın emir ve tavsiyeleri istikametinde müslümanca yaşamak.

Kur’an’ın insanlar için kurmayı hedeflediği güzel dünyanın model insanı Hz. Peygamber (s.a.v) dir. (Ahzâb, 33/21) Kur’an nizâmını onun uyguladığı üslûb ile rahmet ve şefkat unsurlarıyla yaşamak gerekir. Kur’an:“Yüce bir ahlâk üzeresin”(Kalem, 68/4) ãyetiyle onun ahlâkını övdüğü gibi, Hz. Âişe valîdemiz kendisine onun ahlâkını soranlara;“O’nun ahlâkı Kur’an’dı.”

Allah Teâla, onun uygulamalarının model olduğunu, dolayısıyla emir ve yasaklarına uyulması gerektiğini vurgulamaktadır:“Peygamber size ne verirse alın; sizi neden sakındırırsa geri durun.”(Haşr, 59/7)

Kur’an ne ölü kitaptır. Ne de ölüler kitabı. O dipdiri, mesajları ile bir hayat kitabıdır. Nitekim  Mehmet Akif:

Kâh açar bakarız nazm-ı celîlin yaprağına
Kâh üfler geçeriz bir ölünün toprağına
İnmemiştir hele Kur’an şunu hakkıyla bilin
Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için

ifâdeleriyle bu gerçeği anlatır.

Kur’an bir deryâdır. Herkes ondan elindeki kap kadar istifâde eder. Kur’an bir güneştir her toprak ondan kabiliyeti ölçüsünde yararlanır.

Kur’an’ın mesajını insanlık âlemine duyurmak.

İnanan insanların Kur’an’a karşı en önemli görevlerinden biri de insanlığı onun gerçekleriyle tanıştırmaktır. Kur’ân’ın korunması, aslında Allah’ın teminat altına aldığı bir husustur. Ancak onun mesajının insanlığa ulaştırılması insânî bir görevdir. Allah Teâlâ bu görevi öncelikle Peygamberimiz’in omuzlarına yüklemiştir.“Sana Kitabı, ayrılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için, inanan kimselere de doğru yol rehberi ve rahmet olarak indirdik.”(Nahl, 16/64)

Peygamber’in açıklama, anlatma ve tebliğ görevi, peygamberden sonra vâris-i nebî olma özelliğine hâiz ulemâ ve ehlullah topluluğuna âiddir. Nitekim:“Sizden iyiye çağıran, doğruluğu emreden ve fenâlıktan sakındıran bir topluluk bulunsun.”(Âl-i İmrân, 3/104)

Kur’an’a dil uzatanlar her dönemde olmuştur. Bunlar Kur’an’ın hakikatine asla gölge düşüremez. Güneş balçıkla sıvanamaz. Kur’an’ın kalıcı ve kuşatıcı mesajına zarar veremez. Çünkü herşeye rağmen dünya dönüyor. Kuranı okumak ve yaşamak.anlatmak şarttır. Önemli olan kuranı anlayarak hayatında uygulamaktır. Kuranın emirleri doğrultusunda yaşamaktır.

Dilaver Şahin/İl Müftü Yardımcısı