Uzun bir süredir sesi çıkmayan Eskişehir Ticaret Odası (ETO) Başkanı Metin Güler, ETO mayıs ayı meclis olağan toplantısında gündemi değerlendirerek sessizliğini bozmuş.

ETO tarafından yapılan açıklamada Başkan Metin Güler, kongre turizmi, asgari ücret, enflasyon, alım gücü, tasarruf tedbirleri ve Eskişehir’in sosyal konut ihtiyacı üzerine görüşlerini açıklamış.

Madde madde konuşmasından satır başları:

1.      Mayıs ayında ETO TÜYAP Fuar Merkezi’nde düzenlenen Eskişehir Kitap Fuarı’nı 150 bin kitapsever ziyaret etti.

2.      Fuar Merkezi, Eskişehir’in kongre turizmi vizyonuna büyük katkı sağlıyor.

3.      Maaş artışı yerine alım gücünün artırılması gerekiyor.

4.      Çalışanların mutlu olmaması ve geçim zorluğu yaşaması halinde üretimin ve ekonominin bir ayağının eksik oluyor.

5.      Çalışanlar üzerindeki vergi diliminin azaltılması alım gücünün artırılmasına katkı sağlayabilir.

6.      Maaş zamları piyasaya fiyat artışı ve enflasyon olarak yansıdığı için maaş zamları kısa sürede eriyor.

7.      Çalışanların refahını artıracak ek adımlar atılması gerekiyor.

8.      Dünyada gıda fiyatları azalırken Türkiye’de artmaya devam ediyor, dolayısıyla üretimin desteklenmesi gerekiyor.

9.      Konut kiralarındaki yükseklik devam ediyor, çalışanlar için sosyal konutların üretimi önem taşıyor.

10.  Bunun için uygun maliyetli arsa üretimi ve yeni imar alanlarının açılması gerekiyor.

Başkan Güler’in değerlendirmeleri kısaca böyle. Görüşlerine katılırsınız katılmazsınız ama ticaretin, iş dünyasının ve ekonominin kalbinde yer alan otoriterlerin düzenli olarak ekonomik ve sosyal hayat üzerine görüşlerini açıklamaları büyük önem taşıyor. Hem yerel hem de ülke genelinde önerdikleri çözüm yollarını tartışmak da gerekiyor.

Örneğin, konut kiralarının yüksekliği ve sosyal konutların inşası için önerilen uygun maliyetli arsa üretimi ve yeni imar alanlarının yaratılması fikri uzun uzadıya tartışılmalı. Ben bu noktada farklı düşünüyorum. Çünkü, her yeni inşaatın ve konutun mevcut sistemde konut piyasasını aşağıya çekmektense yukarıya doğru çıkardığını gözlemliyorum. Çünkü inşaat maliyetlerindeki artış ve inşaat malzemelerinin neredeyse tamamının dövize endeksli olması ve ithal kalemlerden oluşması yeni konutların fiyatını yükseltiyor. Evinin karşısına daha yüksek maliyetli bir konutun satış ya da kira fiyatının da yüksek olması nedeniyle de fiyatlar ister istemez yukarı doğru çıkıyor. Bu yüzden sorunun konut arzı yani konut eksikliğinden mi yoksa yeni konutların yüksek maliyete mal olması nedeniyle mi oluştuğunu iyi tespit etmek gerekiyor.

Yani konut piyasasındaki bu yükselişin tek nedeninin arz-talep dengesinden kaynaklı olduğunu düşünmek bence hatalı kararlar alınmasına neden olabilir.

***

NE RUANDA MI? HADİ CANIM!

Bugün biraz Eskişehir dışına çıkalım. Avrupa ve Doğu Afrika arasında bir beyin fırtınası yapalım istiyorum. Tarihler 22 Nisan 2024’ü gösterdiğinde gazetelerin dünya gündeminde bir haber yayınlandı. Benim BBC News’ten aldığım Haberde; İngiltere hükümetinin ülkeye yasa dışı yollarla giren bazı sığınmacıları Doğu Afrika ülkesi Ruanda'ya göndermek için iki yıldır geçirmeye uğraştığı plan Avam Kamarası'nda onaylandı, diyordu.

Hükümetin planı kapsamında;

·        İngiltere'ye yasa dışı yollarla giren bazı sığınmacılar Ruanda'ya gönderilebilir ve sığınma başvuruları orada değerlendirilebilir.

·        Başvurusu başarılı olanlara mülteci statüsü verildikten sonra Ruanda'da kalmalarına izin verilebilecek.

·        Başvurusu başarılı olmayanlar, Ruanda'ya başka bir sebeple yerleşmeyi talep edebilir veya "güvenli bir diğer üçüncü ülkeye" sığınma başvurusunda bulunabilir.

İfadeleri yer alıyordu. Son satırdaki başvurusu başarılı olmayanların "güvenli bir diğer üçüncü ülkeye" sığınma başvurusu ifadesi dikkat çekiyordu.

22 Nisan’dan önceki güne geçelim. 29 Mayıs 2024 tarihli Resmî Gazetede "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ruanda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm Alanında İş birliği Anlaşması”nın onaylanmasına ilişkin karar yayımlandı.

Karara göre; tarafların yani Türkiye ile Afrika kıtasının orta bölümünün doğu kısmında yer alan ve denize kıyısı bulunmayan, Uganda, Tanzanya, Burundi ve Kongo arasında yer alan kahve ve çay dışında hiçbir ekonomik değere sahip olmayan, kendi vatandaşlarının bile kabileler halinde yaşadığı Ruanda arasında eşitlik ve karşılıklı menfaat ilkelerine bağlı kalarak kendi yetki sınırları içerisinde turizm alanında iş birliğinin artırılması, geliştirilmesi ve teşvik edilmesi amaçlanıyormuş.

Yani hiçbir Türk vatandaşının turistik tatil planlarının arasında yer alamayacak Ruanda ile imzalanan karşılıklı turizm anlaşmasının amacı ne ola ki?

İngiltere’nin Mülteci Sığınma Planı ile ilgisi yoktur diye düşünüyorum!

Var mıdır? Yoktur, yoktur…