Bir konunun özünü anlamayı az sayıda insan başarabilir. Oysa öz çoğu zaman çok basittir. Yine de konunun özünü yakalamak çoğu kişi için ileri derecede zor olabilir. Kimi zaman yeterince sabırlı veya ilgili anlamaya çalışılmıyor olunabilir. Kimi zaman o konuyu anlayacak temel bilgilerden yoksun olunabilir. Kimi zaman doğru yöntemler kullanılmıyor veya tembellik yapılıyor olunabilir. Bunlar kişilerin anlamaları üzerinde engeller oluşturabilirler.
Ülkemizde uzman unvanını almış kimi kişilerin bile konuların içindeki temel anlamı hiç kavrayamadıkları çok sık görülen bir durumdur. Kendileri anlayamadıkları için ondan yardım bekleyenlere de anlatamazlar. Konunun uzmanının bile konunun özünü anlayamamasının bir önemli sebebi de ülkemizdeki eğitim sisteminin sorunlarıdır. Bizde anlayan öğrenci yetiştirmek esas değil verilenleri öğrenmesini istemek esastır. Öğrenmiş gözükecek kadar ucundan öğrenip becerikli davranan sınıfını geçer. O sebeple bizim üniversitelerimizde bile eğitimden söz edilemez. Yapılan öğretimdir.
Ben yaşamım boyunca anlamaya çalışan taraf oldum. Hala öyleyim. Anlamaya çalıştıkça anladıklarımı biriktirdim. Aile yaşamımda, gündelik yaşamımda ve iş yaşamımda her geçen gün daha büyüyen miktarda anladığım konu biriktirdim dağarcığımda. Anladıklarım biriktikçe bu kez ben de anlatmaya başladım. İşte sorun o zaman başladı. İnsanlar çoğu zaman kendilerine değişik, bilinenden farklı gelen konuları anlamıyorlar, belki de anlamak istemiyorlardı. Oysa ben insanlara bildiklerini değil bilmiyor olabileceklerini anlatmak istiyordum. Benim anlattıklarım başkalarının anlattıklarına benzemiyordu. Bilimsel gerçekler er veya geç beni hep doğrulasa da ben hep farklı kalıyordum. Vazgeçemezdim.
Sebeplerini araştırdım. Dilimi son derece sade kullanıyor, kısa cümleler kuruyor anlaşılır olmaya çalışıyordum. Bunlar sorunları azaltmıyordu. Ülkemizde insanlar uzman konumundaki kişilerin anlaşılmaz cümleler kurmalarına alışıktı. Oysa çoğu zaman uzman unvanlı kişi de konuyu yeterince öğrenememiş olduğu için bu anlaşılmaz cümleleri tercih ediyordu. Ben çok basit bir cümle kurunca karşımda ? ne demek istedi ? diye bana bakan insanlar görmeye başladım. Dediklerimin içinde daha derin anlamlar arıyorlardı. Oysa onlara kimi zaman nerede ise hiçbir zaman erişemedikleri temel gerçekleri göstermeye çalışıyor kimi zaman da konuya farklı bir açıdan bakmalarını sağlayacak yeni bir bakış yolu göstermeye çalışıyordum. Yani güncel gerçeğin kendisini sunuyordum. Kimi zaman en basit bir bilgiyi aktarabilmek için en doğru cümleyi seçtiğimde insanların kelime dağarcıklarının ve temel eğitim eksikliklerinin anlamalarına engel olduğu da sık oldu. Kaç kişiye milimetre dediğimde onun aklında santimetre kaldığını hayal bile edemezsiniz. Çok yüksek bir oranda böyle oluyor.
Anladım dediğim bir konuyu yeniden yazabilecek, hiç bilmeyene anlatabilecek kadar kavramış oluyorum. Anlatmak ayrı bir zordur. Anlatılacak konuyu en doğru haliyle şekillendirip doğru kelimeleri kullanarak anlatmak gerekir. Karşıdakinin ne anladığı da önemlidir. İstediğin kadar doğru ve güzel anlat karşıdaki anlamak istemedikten sonra konu anlaşılmaz olur.
En sonunda senin ne anlattığım değil karşı tarafın ne anladığı kalır akılda. Bakalım bu yazı aklılarda ne bırakacak? Ne dersiniz?