İl Vaizi Betül Öztoprak'ın yazısı...

Bir imtihan dünyasında yaşamamız hasebiyle insanoğlunun zaman zaman zorluklardan geçtiği malumdur. Bu durum, hem birey hem de toplum olarak yaşanabilmektedir. Ülkemizin bugünlerde geçirdiği deprem süreci de böyledir. On ilimizde yaşanan yıkım, birçok kardeşimizin ölümüne, birçoğunun yaralanmasına; annesiz, babasız, kardeşsiz, evsiz, barksız kalmasına vesile olmuştur. Bu, gerçekten katlanılması, sabredilmesi çok zor bir acıdır. Rabbim, deprem bölgesindeki kardeşlerimize, yakınlarına ve milletimize yardım eylesin.

Zor zamanlar, birlik ve beraberliğin yaşatıldığı dönemlerdir. Bir vücudun azaları gibi her türlü fedakarlığın kardeşlerimizle paylaşıldığı dönemlerdir. Bu konuda Rabbimiz, 'iyilikte ve kötülükten sakınmakta birbirinizle yardımlaşın; günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın' (Maide5/2) şeklinde buyururken Allah Rasûlü (s.a.v.)de'Mü'minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar' (Buharî, 'Edeb', 27) buyurmaktadır.

Kardeşlerimizin başına gelenler başka bir zaman bizim de başımıza gelebilir. Bu konuda hiçbir kimsenin garantisi yoktur. Bir binanın tuğlaları/bir vücudun azaları olmak böyle günlerde ortaya çıkar. Her bir Müslüman, kardeşlerinin hallerini empati yaparak/kendini onların yerine koyarak hareket etmek durumundadır. İmkanımız neye el veriyorsa o çerçevede hareket etmek, zorluğun bir ucundan tutmak gerekmektedir. Çünkü zorluklar paylaşılarak hafifler. Müslüman bilir ki;Allah Rasûlü'nün 'Veren el alan elden üstündür' Buharî, 'Zekat', 18) buyruğu, insani, İslami olmanın bir gereğidir. Bu noktada,yardımların ulaştırılması ve kurtarma çalışmaları hususunda,imkanı ve eğitimi olanların, AFAD ve başkanlığımız başta olmak üzere,kamu kurumlarının ilgili birimlerine, bizzat giderek katılmaları gerekmektedir.

Her depremden sonra, yapıların geldiği nokta açısından bazı değerlendirmelerin yapıldığı malumdur. Bu depremde de görüldüğü üzere, yapılarımızın ne kadar sıkıntılı olduğu görülmektedir. Malzemeden çalarak, olduğundan farklı gösterilmek suretiyle satılarak, üzerinden çok uzun yıllar geçmesine rağmen daha fazla menfaat elde etmek için kentsel dönüşüme tabi olmayarak, ilgili görevlilerin işlerini tam yapmayarak meydana gelen sorumluluktan pay sahibi olduklarını belirtmek gerekir. Rabbimizin, 'Allah işini güzel yapanları sever'(Bakara 2/195) buyurması, yaptığımız işler açısından ne kadar da mühimdir. Ülkemiz insanının bu noktada, hem eğitim hem de yapıları daha sağlam hale getirmek açısından daha da bilinçli hale gelmesi gerekir.

Depremde meydana gelen kayıplarımız hepimizin ciğerini dağlamaktadır. Elbette ateş düştüğü yeri yakar lakin, her bir Müslümanın da o ateşi yüreğinde hissedeceği malumdur. Kayıplarımız açısından, yüreğimizi bir inanan olarak serinleten onların şehitlik mertebesinde olmalarıdır. Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır:'Siz kimleri şehit sayıyorsunuz?' diye sormuştu. Sahabîler: 'Ya Rasûlellah! Kim Allah yolunda öldürülürse o şehittir!' dediler.Peygamberimiz: 'Öyleyse ümmetimin şehitleri oldukça azdır.' buyurdu.Ashab-ı Kiram: 'O halde kimler şehittir ya Rasûlellah!' dediler. Allah Rasûlü: 'Allah yolunda öldürülen şehittir; Allah yolunda ölen şehittir; bulaşıcı hastalıktan ölen şehittir; ishalden ölen şehittir; boğularak ölen şehittir.' buyurdu.' (Müslim, 'İmare', 165).Bir başka hadiste 'göçük altında kalan şehittir' eklemesinde bulundu (Buhari, 'Cihad', 30).Bu hadisler, depremde vefat eden kardeşlerimizin hükmi şehit olduklarını göstermektedir.

Zor zamanlar, sabrın çok fazla yaşanacağı anlardır. Sabretmek, kolay değildir. Aynı zamanda oturup 'ben sabrediyorum' diye bir şey yapmamak da değildir. Acılar, imtihan hayatının bir parçasıdır. İmtihan, kelime olarak başlı başına 'sıkıntı' demektir. Böyle zamanlarda bir mümin, konuşmasından, sosyal medyada yayımladığı mesajlara kadar itinalı bir sorumluluk içinde olmalıdır.Yalan haberlere itibar etmemeli, araştırmadan yazmamalı, konuşmamalı, toplumun moralini bozucu, dinamizmini etkileyici herhangi bir tutum içinde olunmamalıdır. Belki de elimizden geleni yaptıktan sonra bol bol şöyle dua edilmelidir: 'Rasûlüm, şöyle de: Ey mülkün sahibi Allahım! Sen dilediğine mülkü verirsin, dilediğinden de mülkü çeker alırsın; dilediğini aziz edersin, dilediğini de zelil edersin. Hayır, senin elindedir. Muhakkak ki sen her şeye kadirsin' (Âliİmran 3/26). 'Rabbimiz, üzerimize sabrı yağdır ve ayaklarımızı sabit kıl…' (Bakara 2/250).

Rabbimiz, ülkemizi her türlü afetten her daim muhafaza eylesin. Bizlere de, afetlere karşı hem dayanmahem de gerekenleri yapma gücü versin.
Sabır ve dua ile…