Gıdım, atık, artık, katık… Çorba ettik hepsini!
‘Bi gıdım ekmek yi de öyle git guzum, aç galma’ derdi annem çocukken…
Oyun oynamaya giderdik hâlbuki!
‘Gıdım gıdım iç suyu, birden dikme oğlum’ da derdi…
Yöremizde dair şive, ağız ve dahi kelime zenginliklerini de birer birer kaybeder olduk günümüzde…
Hâlbuki ‘gıdım’ın geçtiği her kelime, cümle halen kulaklarımızda, ne denildiğini anlarmışız iliklerimize dek…
GIDIM…
‘Küçük bir parça, bir miktar’ demekmiş…
N. Meriç’in ‘Sığındığım, bir gıdım gönül hoşluğu aradığım bu yerde birden çıktı ortaya.’ Cümlesinde olduğu gibi gönül işlerinde de kullanılırmış…
Anlıyoruz ki ‘bir gıdım sevgi’ bile değerliymiş, heba edilmezmiş! Eskiden… Şimdilerde vıcık vıcık ayağa düşen!
‘Çift sürerken sabana dokunan taş… Dokunan halıdaki ilmik, düğüm’ dahil daha birçok anlama da geliyor gıdım…
Sadece bizim yöremizde değil, eskiden bir gıdım çok daha fazlasıymış, onu da sonra anladım!
Bir gıdım ekmek bir tekne, hatta bir fırın ekmekten daha da değerliymiş onu da çok sonra anladım!
HAYAT DENİLEN YER VE ARTIK…
‘Ekmek /yimek artığı galmasın yimekte, galanları toplan heba etmen, kedilere, köpeklere, gazlara, tavuklara dökem guzum, olmadı gurtlar guşlar yir’ de derdi annem…
Hem eğitir, hem de guzum diye severmiş bizi annem…
Şaka gibi geliyor olabilir, lakin ortakmış tüm canlılarla soframız… Halen de öyle elhamdülillah…
Hayat denir bizim yörede ev önlerine, daha evvel yazmıştım…
Evimizin önünde yani hayat dediğimiz bölgede halen kediler, köpekler, civcivler, tavuklar sofradan kalan artıklardan nasibini alırlar yöremiz / Malıçta… kimin kedisi, köpeği denmeden tavuklara kışşş denilmeden komşu tavuğuda beslenir halen!
Öyle şimdilerde ki gibi kedi, köpek maması ne gezer, nasipleri yemek / ekmek artıklarıdır köyde, ilçede…
Mekânları da hanelerin içi değil, hayatlardır… Yani kapı önleri, tavan araları, sokaklar, bahçeler… Elbette ki evlerde besleyenlere karşı değiliz, sadece olanı/yakın geçmişi yazıverelim derdindeyiz…
ARTIK…
Yenilip, içildikten ve/veya kullanıldıktan sonra geriye kalan/demek…
Diğer bir ifadeyle ‘bir şeyin harcandıktan veya kullanıldıktan sonra artan bölümü’ de denilebilir…
Birkaç örnek vermek gerekirse;
‘Kumaş artığı.’ ‘Dibinde bir yudumluk kararmış çay artığı vardı.’ ‘Ekmek / yiyecek artığı’ vb.
Her türlü ekmek ve dahi unlu mamul artığı da bu kapsama girdiğini söylemeye gerek yok sanırım…
KATIK (GATIK) NE DEMEK?
Eskilerin en iyi bildiği kelimelerden…
Yöremizde bazlama başlı başına katığın ta kendisi desek yalan olmaz…
Katık (gatık): Ekmekle, karın doyurmak gerektiğinde, ekmeğe katılan peynir, zeytin, helva vb. yiyecek, hatta yağı alınmış yoğurt, ayran anlamına gelse de eskiden ekmek ‘Çarşı ekmeği, bazar ekmeği’ diye daha farklı bir sınıfa koyula gelir…
Ve yine eskiden Malıç yöremizde her evde bazlama varken, bazar /çarşı ekmeğini alanalar ya zenginler, ya memurlar gözüyle bakılırdı… Kısaca herkes alamazdı çarşıdan ekmeği…
Şimdi bazlamaya ulaşabilmek zenginlik göstergesi oldu… Bugünleri de gördük yani! Allah cc aratmasın!
Halikarnas Balıkçısında diyor ya hani ‘Birkaç günlük ekmeğini, katığını köyden getirirdi.’ Diye… İşte katık öyle değerli br şeydi…
Ya günümüzde?
ATIK TERİMİNİ İRDELEYELİM…
İşte zurnanın zart dediği yer tada burası… Ne vakit girdi edebiyatımıza, ne ara sızıverdi hanelerimize bilemiyorum… Bildiğim bir şey var ki ‘ATIK’la beraber azaldı bereketi insanlığın…
Ekoloji - Çevre Terimi Olarak Atık:
Çevrede başkalaşmaya yol açacak miktarda çevreye boşaltılan, sıvı, katı, gaz ya da radyoaktif istenmeyen her tür madde.
Fen Bilimleri: Üretim, tüketim ve benzeri faaliyetler süresince ortaya çıkan ve çevreyi kirleten, kullanılamayacak kadar eskimiş, yıpranmış veya çöp durumuna gelmiş, hastane, ev, fabrika vb. yerlerde kullanılmış, artık, işlenemez veya çevre için zarar oluşturan her türlü madde.
Biyoloji: Çevreye atılan ve doğal dengeyi bozan zararlı maddeler…
Coğrafya: Ekonomik olarak ömrünü tamamlamış, işe yaramayan, çevrenin doğal yapısını bozan ve çevreye bırakılmış olan katı, sıvı, gaz veya radyoaktif maddeler.
Genel Türkçe: Atılmış, atılan.
Turizm: Çevrede olumsuz etkiler meydana getiren…
Sunuculuk-Televizyonculuk: Üretimden tüketime kadar olan tüm aşamalarda ortaya çıkan ve kullanıcının artık işine yaramayan ve çevre için zarar oluşturan her türlü madde.
Belediyecilik-Kamu Yönetimi: Herhangi bir faaliyet sonunda çevreye atılan veya bırakılan zararlı maddeler…
EKMEK ATIĞIMIZ DEĞİL, KATIĞIMIZ OLMALI…
Her yıl milyonlarca insan halen açlıktan hayatını kaybediyor…
Diğer yandan ekmek israfı her yıl katlanarak artıyor, üstelik çöpe atılıyor…
Çocukluğumuzda ekmeğin nimet olduğu hatta kutsal olduğu öğretildi bize, şükür… Yere düştüğünde hemen alıp öpüp 3 kere alnımıza koymamız gerektiğini de bilirdik, bu şekilde de öğrettik çocuklarımıza…
Çocukken ekmek hep başımızın üstündeydi, şimdi ise israf ediliyor, hatta çöpe atılıyor…
Ne zaman ki ‘ARTIK’lar ‘ATIK’lara dönüştü, şükrü unuttuk belki de o vakit başımızın üstündeki ekmek askıda ekmek şekline dönüştü! Aç kaldık!
Kim bilir!
Lakin bilinmeli ekmeğin yerinin çöp olmadığı, bilinçli tüketim öğretilmeli!
Ekmeğin bir nimet ve uzun bir yolculuğunun olduğu kazınmalı genç beyinlere!
Sorumsuzluk, bilgisizlik, cahillik hatta şükürsüzlük demir atmış gibi gönüllere… Bu hususta 4 maymun olmuş insanlık!
EN ÇOK İSRAF EDİLEN ŞEY!
Ülkemizde hem sosyoekonomik yapı hem de geçmişten günümüze süregelen beslenme alışkanlığı nedeniyle en çok tüketilen besin ekmek. Ancak en çok israf edilen de ekmek! Yani insanlık!
ATIK VE ARTIK ARASINDA BİR HARFTEN FAZLA FARK VAR!
‘Artık’ ve ‘atık’ kelimeleri arasında tek bir harf fark var.’ Diye bir paylaşımda bulunmuştu eski M.E.B Bakanı Ziya Selçuk… (Ki yazımızın ilham kaynağı) Bana göre son dönemlerin tartışmasız en iyi bakanı ve göreniydi!
‘Artık’ ve ‘atık’ kelimeleri arasında tek bir harf fark var.’
Keşke sadece öyle olsaydı. Çünkü Dünyayı yok eden bir fark var. Geri dönüşüm diye bir şey çıkardılar. Yani dediler ki “Biz tüketimden, doğayı kirletmekten vazgeçmeyiz ama günah çıkarmak için “geri dönüşüm” diyoruz” Nasrettin Hocam bu insanlar neden hala anahtarı kaybettiği yerde değil de ışık olan yerde arıyorlar?
İstirham ediyorum, çocuklarımızı büyütürken sadece akademik konuları önemsemeyelim. Bir dilim ekmeğin ne demek olduğunu aç bir çocuğun gözleriyle öğretelim. Bir dilim ekmekle başlayan bu yolculuk, belki de çocuklarımızın dünyaya, insana, doğaya olan bakışını değiştirebilir. Ama lütfen önce siz inanın ve yaşayın. Ekmek sadece karnımızı doyurmaz, ruhumuzu da besler. Artık artıkları kıymetlimiz olarak görelim.
Ben çocukken atık yoktu ‘katık’ vardı. ‘Artık’ çocuklarımıza ‘katık’ olarak neyi miras bırakacağımızı yeniden düşünmenin zamanı hoş geldi.
Gününüz güzel olsun.
Ves’selam…