Ey, Dolar! Neden? Bu kadar çıktın...
Neden? Bana haber vermedin çıkıp giderken.
Aldın başını, nereye gidiyorsun?
Bize sormadan.
Eyyyyyy dolar!
Eyyyyyy euro..
Ey kökü dışarıda mihraklar. Çıkıp giderken ne yapmak istiyorsun?
Biz güçlü bir ülkeyiz.
Senin çekip gitmenle biz çökmeyiz! Bize diz çöktüremezsiniz?
Bize diz çöktürtemezler.
Bunu bil.
*****
Ey! Milletim...
Yastık altında, kaslarında dolarların olabilir.
Ayakkabı kutularında dolarların olabilir.
Unuttuklarınız var ise, gizli kasalarınızda,
Şimdi bozdurmanın tam zamanı.
Mesele vatan.
Mesele beka.
Hadi getirin bunları devlete, “kur” koruma hesabı açalım sizlere..
Baksana biz hem yerli hem milliyiz.. Paranı getir kur korumalı hesaplara yatır.
Hem sen para kazan, kazan.
Bozdur vatan için, bozdur milletin için.
Milli paramıza geçin ve altın alın ev alın ,araba alın veya bankaya hesaba yatırın..
%42 faiz.
Nas falan kalmadı artık..
Efendim duymadım..
Kazanacaksın dedik ya..
Merak etme...
Garanti.
*****
Milletimiz bu sese kulak verdi.
Döviz büfelerinin önüne koştu.
Dolarını, Euro’sunu bozdurmak için sıraya girdi.
Döviz büfelerin önünde dolar bozdurma kuyrukları oluştu.
Kur korumalı hesaplar açtı.
Hem faizden, hem de kur artışından faydalandı.
Ohhhhhh! Kaşı göbeğini kaşı…On dönüm bostan, yan gel Osman.
Hem yerli hem milli.
Her şey vatan için.
Ne varsa.
Eskiden insanlar, maaşlarını aldıklarında dolar-Euro almak için Döviz büfelerinin önünde kuyruk olurlardı.
Ne varsa.
50,100 dolar.
Çıkısından ne çıktıysa.
Şimdi, satmak için sıradalar.
Maşallah!
Ama bozduran da yok sadece ekrana bakıyorlar..
Neden?
Ey... Milletim...
Yüklenin... Dolarlarınızı, EURO’ larınızı satın
******
Milletimiz satıyor, satıyor satıyor.
Ama ne yapsın daha!
Yükleniyor, yükleniyor.
Daha ne yapsın.
Son dolarına kadar..
Son ata lirasına kadar.
Her şey vatan için...
Satıyor.
Doların ateşi bir türlü düşmüyor?
Ne olacağı da belli de değil.
Cari açık problemi çözülemiyor.
Sabah kalk zam…
Akşam yatarken zam.
Neden?
Heterdoks ekonomik model böyle.
Siz istediğiniz kadar gözünüzü açın.
Çünkü bu iş 50,100 dolarlar bozdurmalarla olmaz. Bankalardaki milyon dolarların devreye girmesi lazım.
İsviçre bankalarındaki dolar hesapların TL’ye dönmesi lazım.
Zenginlerin, saklı kasalarındaki dövizlerin dolaşıma girmesi lazım.
Dolar Garantisi ile yapılan bütün sözleşmelerin yerini TL dönmesi lazım..
Velhasıl ülke için herkes bir şeyler yapması lazım.
Zaman fedakârlık zamanı.
Bu bir seferberliktir.
Neden dolarlar bozdurulmuyor?
Neden?
Çünkü iktidara güven duyulmuyor.
Piyasalar da tedirginlik var.
Piyasa bu güvensizlik üzerine oynuyor.
Ekonomide ki veriler hiç de parlak değil.
Makroekonomideki bozulmalar insanları olumsuz etkiliyor.
Yatırımcıyı bekletiyor.
Üretimi etkiliyor.
Hukuksuzluk, insanları çok ciddi ürkütüyor.
Umutlar gün geçtikçe sönüyor.
Doların ateşi sönmüyor.
Yarın öbür gün reyting kuruluşları devreye girecek.
Yine notumuz durağan olacak büyük bir ihtimalle.
Yatırım riski taşıyan ülkeler kategorisin de yer alacağız.
Ama biz sabah akşam ey! Dolar düş diyeceğiz.
Dolar düşmeyecek.
Hayıflanacağız.
Bana soruyorlar ne olacak bu ekonominin hali?
Ben bilmem ŞİMŞEK bilir!
Emekli sürünüyor. Bir de diyorlar ki enflasyona ezdirmeyeceğiz. Ne diyelim! İnsan biraz utanma duygusu olur.
FİNCANCI KATIRLARI
Nasrettin Hoca ahirette ne var ne yok çok merak edermiş. Bir gün mezarlıkta boş bir mezar gören Nasrettin Hoca, eve gidip karısına demiş ki:
- Hanım, ahirette ne var ne yok merak ediyorum. Bugün boş bir mezar gördüm, gidip içine yatacağım; bakalım ne olacak?
Hanımı, "Etme, eyleme!" diye yalvarsa da Hoca, mezarlığa gidip, yol kenarındaki boş bir mezara yatmış. "Acaba ne olacak?" diye başlamış sağı, solu dinlemeye. Gece saat dörde doğru "Haldırt!. Huldurt!.." diye sesler duymaya başlayan Hoca, boş mezarın içinde ansızın ayağa kalkıp sormuş:
- Ne oluyor yahu?
O anda, yoldan geçmekte olan “fincancı katırları” da Hocayı o vaziyette görünce ürkmüş; katırlara yüklenen fincanlar da kırılmış.
Fincancılar birbirlerine sormuş:
- Bu deli ne arıyor burada?
Kırılan fincanlar yüzünden zarara uğrayan tacir sahipleri, Nasrettin Hocayı bir güzel dövmüşler.
Sabah olmuş, Hoca ağzı burnu kan içinde eve gelmiş. Karısı, ağzı yüzü kan revan içinde Hoca’yı bu vaziyette görünce telaşlanmış:
- Hoca Efendi, ne oldu sana böyle?
- Ah hanım! Başıma gelenleri bir bilsen!
Bu söz üzerine, Hocanın karısı çok merak etmiş:
- Hocam Efendi, “ahirette” ne var ne yok?
Hoca da cevap vermiş:
- Fincancı katırlarını ürkütmezsen, hiçbir şey yok!
Kıssadan hisse…
Fincan taşıyan katırları ürkütmedikçe sorun yoktur.