Hz. Mevlana, insanın mal ile olan ilişkisini gemi ve deniz misaliyle anlatır: “Su geminin içinde olursa gemiyi batırır. Ama dışında olursa gemi suyun üstünde yüzerek menziline ulaşır. İnsanın gönlünde mal değil de aşk ve muhabbet varsa dünya denizinde batmadan seyreder” der.

İnsanlık bugün, belki de tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar huzur ve mutluluğa, sevgi, saygı ve kardeşliğe, dostluk ve barışa, yardımlaşma ve paylaşmaya muhtaçtır. İşte dünyayı bu erdemlere, hasret kalınan huzura ve adaletli bir gelir dağılımına kavuşturacak olan, İslam’ın hayat yüklü mesajlarıdır.

İslam dininin ana gayelerinden biri de sosyal ve ekonomik adaletin sağlandığı, insan haklarının değer bulduğu, toplumsal barışın, yardımlaşma ve dayanışmanın yüceltildiği huzurlu, müreffeh toplumu oluşturmaktır. Bu hedefe ulaşabilmek için servetin tek elde toplanmaması, gelirin toplumun tamamına yayılması, insan onuruna yaraşır bir ekonomik adaletin sağlanması için, zenginden fakire ulaşan hayır köprüsü olan zekât ibadeti emredilmiştir. Zekât, kişinin isteğine bırakılmış bir yardım değil, fakirin zenginin malındaki hakkıdır ve aynı zamanda zenginin yerine getirmek mecburiyetinde olduğu bir görevdir.

Zekât, kişiyi cimrilik hastalığından koruyup cömertlik erdemine kavuşturur. Gönlü manevî kirlerden, serveti de ihtiyaç sahiplerinin haklarından arındırır. Zengin ile fakir arasında gönülden sevgi, saygı ve kardeşlik köprüleri inşa eder. Kalbin duyarsızlaşmasını önler. Zekât fakire karşı şefkatin anahtarıdır.  Zekât cennet yolunda malı ebedîleştirir, vereni cennete ulaştırır. 

Zekât, Kur’an-ı Kerim’de namaz ile birlikte otuz yedi yerde geçmektedir. Bunlardan birkaçını hatırlatmak istiyorum:

“Müminler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir ki onlar, namazlarında derin bir saygı içindedirler; anlamsız, yararsız söz ve davranışlardan uzak dururlar ve zekâtı verirler” (Mü’minûn 23/1-4).

“...Siz Allah için verirseniz, Allah onun yerine (daha iyisini) verir...” (Sebe 34/39).

Her kim (elinde bulunandan) verir, Allah’a karşı gelmekten sakınır ve en güzel sözü (kelime-i tevhidi) tasdik ederse, biz de onu en kolay olana kolayca iletiriz. Fakat kim cimrilik eder, kendini Allah’a muhtaç görmez ve en güzel sözü (kelime-i tevhidi) yalanlarsa, biz de onu en zor olana kolayca iletiriz. Kabir çukuruna düştüğü zaman da malı kendisine hiçbir fayda vermez” (Leyl 92/5-11).

Allah’ın kendilerine lütfundan verdiği nimetlerde cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır! O kendileri için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır...” (Âl-i İmrân 3/180).

“(Sadakalar) kendilerini Allah yoluna adayan yoksullar içindir ki, onlar yeryüzünde (dilencilik için) dolaşmazlar. Durumlarını bilmeyen onları hayâlarından dolayı zengin sanır. (Ey Muhammed) sen onları yüzlerinden tanırsın. Onlar yüzsüzlük edip insanlardan bir şey istemezler. Yaptığınız her hayrı muhakkak Allah bilir (Bakara 2/273).

“Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının peşinden (bunları) başa kakmayan ve gönül incitmeyenlerin, Rableri katında mükâfatları vardır. Onlar için korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir. Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırmanın geldiği bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah her bakımdan sınırsız zengindir, halimdir (Bakara 2/262-263).

Rahmet, yardımlaşma ve dayanışma ayı olan Ramazanda yaptığımız ibadetlerin makbul olmasını; bu ayın, oruçlarımız, dua ve namazlarımızla manevi kirlerden, sadaka ve zekâtlarımızla maddi kirlerden arınmamıza vesile olmasını temenni ediyorum. Ramazan ayının tüm insanlığın kardeşliğine, huzur ve mutluluğuna vesile olmasını Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum. Allah’a emanet olun...

Raşit ERTUĞRUL

İl Vaizi

MEAL OKUYORUM

Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve rukû edenlerle beraber siz de rukû

edin.

(Bakara / 43)

HER GÜNE BİR HADİS

Allah nezdinde en hayırlı arkadaş, arkadaşına karşı en hayırlı olandır. Allah nezdinde en hayırlı komşu ise komşusuna karşı en hayırlı olandır.

(Tirmizî, "Birr", 28)

GÜNÜN DUASI

Allah’ım! Verdiğin nimetin yok olup gitmesinden, lütfettiğin afiyetin bozulmasından, ansızın vereceğin cezadan ve senin gazabını üzerime çekecek her şeyden sana sığınırım.

BİR SORU-BİR CEVAP

Önceki yıllara ait zekâtını vermeyen bir kimse daha sonra zekât borçlarını nasıl öder?

Zekât vermekle yükümlü olduğu hâlde önceki yıllarda zekâtını vermemiş olan kimse, elinde malı varsa zekâtını vermediği geçmiş yılların zekâtını da verir. Mesela iki yıl zekât vermeyen bir kişi, ilk yılın zekâtını verdikten sonra ikinci sene için kalan paranın % 2,5’unu zekât olarak verir (Mevsılî, el-İhtiyâr, I, 329-333, 391). (Fetvalar,DİB Yay.syf.249)