Yüce dinimiz İslam’ın en temel gayesi erdemli birey, faziletli toplum ve huzurlu bir dünya inşa etmektir. Allah (c.c.)’ın vahiy ve peygamberler vasıtasıyla koyduğu bütün hükümler, gönderdiği bütün değerler, bu idealin gerçekleşmesine matuftur.
Yüce dinimiz İslam’ın en temel gayesi erdemli birey, faziletli toplum ve huzurlu bir dünya inşa etmektir. Allah (c.c.)’ın vahiy ve peygamberler vasıtasıyla koyduğu bütün hükümler, gönderdiği bütün değerler, bu idealin gerçekleşmesine matuftur. Bu yolda olmanın en önemli göstergesi de iman ve istikamettir. Sözlükte “doğru, düzgün, dengeli, sabit ve kararlı olma” gibi anlamlara gelen istikamet, ayetler ve hadisler doğrultusunda “Dinî ve ahlâkî hükümlere uygun bir hayat sürme, her türlü aşırılıktan sakınma, Allah’a itaat edip Hz. Muhammed (sav)’in sünnetine uyma” şeklinde açıklanabilir.
İstikamet diğer bir ifadeyle iman ettiklerimizi hayat tarzı haline getirmektir. Bu doğrultuda Hz. Peygamber; “Size iki şey bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar, Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir” (Muvatta’, Kader, 3) buyurarak bizlere takip edeceğimiz iki ana unsuru işaret etmiştir. Varlık gayemizin kitabı Kur’an-ı Kerim, Allah’a imanı ve sadece O’na kul olmayı emretmiştir. Hayatı boyunca Allah’tan başka hiçbir kudretin önünde eğilmeyen, her şart ve durumda izzetli ve onurlu bir duruş sergileyen Peygamberimiz de gerçek imanı bize göstermiştir.
Kur’an-ı Kerim, imanımızı diri tutan ve bizi Allah’a yaklaştıran ibadetleri emretmiştir. Namazı nasıl kılacağımızı, orucu nasıl tutacağımızı, zekâtı nasıl vereceğimizi, haccı nasıl yerine getireceğimizi, Rabbimize nasıl ibadet edeceğimizi ise bize Peygamberimiz yaşayarak öğretmiştir. Kur’an, iyiliği emredip kötülüğe karşı çıkmayı, hak ve hakikati savunmayı, güvenilir olmayı, şefkat ve merhameti, hâsılı ahlak ile yücelmeyi emretmiştir. Bu erdemleri yaşayarak nasıl iyi bir mümin olunabileceği konusunda ise Peygamberimiz hepimize örnek olmuştur.
Rabbimizin; “İşte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın…” (En’âm 6/153) buyurduğu bu dosdoğru yolun dinî ve ahlaki ilkelerinden bazıları Kur’an’da şu şekilde ifade edilmiştir: “(Ey Muhammed!) De ki: ‘Gelin, Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne babaya iyilik edin. Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin; biz, sizin de onların da rızkını veririz. Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Haklı bir sebep olmadıkça Allah’ın yasakladığı cana kıymayın. İşte bunları Allah size emretti; umulur ki düşünüp anlarsınız. Rüşdüne erişinceye kadar yetimin malına, onun iyiliğine olmadıkça el sürmeyin. Ölçü ve tartıyı adaletle yapın. Biz herkese ancak gücünün yettiği kadarını yükleriz. Söz söylediğiniz zaman, yakınlarınız hakkında bile olsa, adaletli olun. Allah’a verdiğiniz sözü eksiksiz yerine getirin. İşte düşünüp öğüt alasınız diye Allah size bunları emretti” (En’âm 6/151-152). Kısacası Allah’ın bütün emirlerine uyup yasaklarından sakınmak, sırat-ı müstakîm üzere olmanın bizzat kendisidir.
Tarih şahittir ki; bizler, daima yüce kitabımıza gönülden bağlandık. Rasulullah Efendimize derin bir muhabbet duyduk. Kur’an-ı Kerim’in huzur veren mesajlarını, Peygamberimizin sünnetini doğru anlayıp yaşadığımız müddetçe insanlığa örnek, aziz bir ümmet olduk. Ancak ne zaman ki bu bağlılık ve muhabbetimizi davranışlarımıza yansıtamaz hale geldik, Kur’an’ın ve Peygamberimizin bizden istediği ilim, irfan, azim ve gayretten uzaklaştık, işte o zaman gücümüzü kaybettik, zayıfladık. Ne zaman ki Kur’an ve sünnetin bize kazandırmak istediği yüce ruh ve ideali ihmal etmeye başladık, işte o zaman cehalet bataklığına saplandık.
Bugün yaşadığımız acı ve sıkıntılardan kurtulup yeniden insanlığa huzur, barış ve medeniyet takdim eden bir ümmet olabilmemizin tek bir yolu vardır. Bu yol, yüce kitabımızın müminleri ve Sevgili Peygamberimizin ümmeti olarak Kur’an’a ve sünnete sımsıkı sarılmaktır. Dinimizi doğru öğrenme ve yaşama konusunda bu iki kaynaktan taviz vermemektir. Kur’an ve sünnetin arasına mesafe koymaya, bu en mukaddes değerlerimizi istismar ederek güç ve çıkar devşirmeye çalışanlara karşı uyanık olmaktır. Allah’ın son kitabıyla, Hz. Peygamberin nezih sünnetiyle hayata bakan, dinine ve milletine vefa ile bağlanan nesiller yetiştirmek için emek vermektir.
Ne mutlu, Rabbimizin emrettiği, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in yaşayarak öğrettiği istikamet üzere bir ömür sürenlere… Ne mutlu, hayatını iman, ibadet ve ahlak ile süsleyenlere… Ne mutlu, ömrünü hayırlı işler ile bereketlendirenlere…
Celalettin MERT
İl Vaizi