17 Ağustos 1999’da meydana gelen ve Kandilli Rasathanesine göre 7.4 şiddetinde USGS verilerine göre 7.6 olarak duyurulan depremde resmi rakamlara 18 bin 373 kişi hayatını kaybederken 48 bin 901 kişi ise yaralandı…

Bazılarına göre can kaybı daha fazla…

30-40 bin diyenler oldu…

1999 Marmara depremi, afetlere karşı bir dönüm noktası olarak kabul edilerek, bu tarihten sonra pek çok kurum, kuruluş, üniversite ve meslek odası her yönüyle depremi inceleyip ve alınması gereken önlemlere ilişkin pek çok rapor hazırlandı. Bu raporlar, 2011 yılında AFAD tarafından hazırlanıp Bakanlar Kurulunca karar altına alınan Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planına dönüştürüldü…

Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı, açıkça devlet kurumlarının, yerel yönetimlerin, üniversitelerin, meslek kuruluşlarının, sivil toplum kuruluşlarının görevlerini tanımlamış ve yapılması gerekenleri takvimlendirerek 2023 yılına kadar Türkiye’nin depremlere karşı hazır hale getirilmesini hedeflemişti…

Ancak ne yazık ki 6 Şubat 2023 depremleri, aradan geçen onca yılda hiçbir sorunun çözülemediğini, Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı dahilinde atılması gereken adımların pek çoğunun atılmadığını gözler önüne serdi…

6 Şubat 2023'te Türkiye, tarihinin en yıkıcı ve ölümcül felaketini yaşadı…

Kahramanmaraş merkezli iki depremde, resmi verilere göre 53 binden fazla kişi hayatını kaybetti. 11 ilde ağır yıkıma neden olan depremler, 13 milyon kişinin hayatını doğrudan etkiledi…

Bu ne demek?

1999’da yaşanan Marmara depreminden gereken dersi çıkarmadığımızın göstergesi

24 yıl sonra 6 Şubatta 11 ilde ağır yıkıma neden olan Kahramanmaraş merkezli depremde 53 bin kişi hayatını kaybetmesi…

Oysa Kahramanmaraş merkezli depremden ciddi etkilenen ve ağır hasar gören illerin hemen hemen hepsi deprem bölgesiydi…

Birçok deprem uzmanı, yer bilimciler bu bölge için kaç kez uyarmışlardı…

O uyarılar dikkate alınıp fay hattı üzerindeki binalar 24 yıl içerisinde yenilenmiş olsaydı bu kadar büyük yıkım ve can kaybı yaşanmayabilirdi…

ESKİŞEHİR İÇİN NE GİBİ ÖNLEM ALINDI?

Marmara depreminden İstanbul’da büyük yara aldı…

Resmi rakamlara göre Merkez üssü İstanbul'a yaklaşık 120 km uzaklıktaki bu depremde İstanbul'da 981 vatandaşımız hayatını kaybetti. İstanbul genelinde yaklaşık 4000 bina ağır hasar gördü…

İstanbul için büyük depremin takviminin yaklaştığı konuşuluyor…

Tarihini, saatini bilmemiz elbette mümkün değil…

Aradan geçen 26 yılda özellikle varoşlarda, sıvılaşmış zeminler üzerine ve 1999 öncesi yapılan binaların kaçı yenilendi?

Allah korusun İstanbul’da bugün deprem olsa yıkılacak bina ve enkaz altında kaç kişinin kalacağını uzmanlar aşağı yukarı tahmin edebiliyorlar…

Bu binaları İstanbul Büyükşehir Belediyesi yenilesin diye beklersek yenilenmeleri herhalde 20 yıl belki daha fazla sürer…

Belediyenin bütçesi belli…

O zaman iki koldan yenilenmeli…

Keza Eskişehir için de öyle…

Marmara depreminin üzerinden 26 yıl, Kahramanmaraş merkezli 11 ili vuran büyük depremin üzerinden iki yıl geçti…

Belediyelerin talebi üzerine İMO Eskişehir’de binaların yapı stoklarını inceledi…

Riskli binalar belirlendi…

Belediyeler bu konuda ne yapıyor? Kentsel Dönüşüm için harekete geçilip geçilmediğini bilmiyorum…

Geçilmedi ise belediyeler neyi bekliyor?

O kadar binanın yenilenmesi yıllar sürer…

Ama bir yerden de başlanması gerekir…

Gerek Jeoloji Mühendisi eski Anadolu Üniversitesi Uydu ve Uzay Bilimleri Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Can Ayday, AÜ ve ESOGÜ’nün hocaları, İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Orkun Kılıç, zaman zaman yaptıkları açıklamalarla Eskişehir’in olası büyük depreme hazırlıksız olduğuna dikkat çekiyorlar…

Bu konuda atılmış bir adımda yok…

Var ise biz gazeteciler bilmiyoruz…

Atılmış bir küçük de olsa adım varsa bizde kamuoyu da bilgilendirilmeli…

6 MİLYON RİSKLİ BİNA VAR

Kılıç, Türkiye’de 6 milyon civarı yapının riskli olduğuna da dikkat çekerek şöyle devam etti:

“Gerek TBMM’de kurulan araştırma komisyonlarının raporlarında gerekse Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının açıklamalarında 6 milyon civarı yapının riskli olduğu ifade edilmektedir. Bu sayı toplam yapı stoku içerisinde yüzde 60’lara denk düşmektedir. Yani yetkili kurumlar tarafından bile açıkça yapılarımızın çoğunun depreme karşı hazır olmadığı itiraf edilmektedir. Kaldı ki bu sayılar hesaplamalara dayalı tahmini bir tespittir. Yani devlet, Türkiye’de 6 milyon civarı yapının olası bir depremde ağır hasar alabileceğini tahmin etmekte ancak bu yapıların hangileri olduğunu bile bilmemektedir.
1999 Marmara depremi, afetlere karşı bir dönüm noktası olarak kabul edilmiş, bu tarihten sonra pek çok kurum, kuruluş, üniversite ve meslek odası her yönüyle depremi incelemiş ve alınması gereken önlemlere ilişkin pek çok rapor hazırlamıştır. Bu raporlar, 2011 yılında AFAD tarafından hazırlanıp Bakanlar Kurulunca karar altına alınan Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planına dönüştürülmüştür.

Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı, açıkça devlet kurumlarının, yerel yönetimlerin, üniversitelerin, meslek kuruluşlarının, sivil toplum kuruluşlarının görevlerini tanımlamış ve yapılması gerekenleri takvimlendirerek 2023 yılına kadar Türkiye’nin depremlere karşı hazır hale getirilmesini hedeflemiştir Ancak ne yazık ki 6 Şubat 2023 depremleri, aradan geçen onca yılda hiçbir sorunun çözülemediğini, Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı dahilinde atılması gereken adımların pek çoğunun atılmadığını gözler önüne sermiştir. Hatırlanacağı üzere 17 Ağustos Depreminin ardından, ‘Depremin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpları Gidermek Amacıyla Bazı Mükellefiyetler İhdası ve Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’ ile bazı yeni vergiler çıkarılmış, bunlardan Özel İletişim Vergisi kalıcı hale getirilmiştir. Bu kalem altında 2025 yılı başına kadar toplamda 40,2 milyar dolar vergi toplanmıştır. Oysa 2012 yılında başlayan kentsel dönüşüm çalışmalarında, 2024 yılına kadar merkezi bütçeden yalnızca 480 milyar TL

harcanmıştır. 2012 yılından bu yana tespit edilen riskli yapılardan yalnızca 238 bin civarında yapının dönüşümü tamamlanmıştır. Yani en yetkili ağızlardan dile getirilen 6 milyon riskli yapının yalnızca yüzde 4’ü bugüne kadar dönüştürülmüştür.
Öte yandan kentsel dönüşümler sadece rantı yüksek bölgelerle sınırlı kalmış, çoğu riskli bölgelerde çivi bile çakılmamışken rant değeri yüksek bölgelerde yeni sayılabilecek binalar bile yıkılıp yeniden yapılmıştır.”

DEPREM VERGİSİ YOL, SAĞLIK

HAVALİMANI İÇİN KULLANILMIŞ

Deprem vergilerinin nereye gittiği konusunda Maliye Bakanı Mehmet Şimşek 2011 Van depreminden sonra yaptığı açıklamada toplanan paraların duble yollar, havalimanları ve sağlık harcamalarında kullanıldığını söylemişti. Şimşek şu ifadeleri kullanmıştı: “Sonuçta bunlar 74 milyonun servetidir…”

Oysa o paralarla kaç milyon bina ile okul, hastane yenilebilirdi…

Depremin vurduğu 11 ilde yıkılan o binaların yerlerine yenileri yapılabilirdi…
“650 BİN KONUT VADEDİLDİ

206 BİN KONUT TESLİM EDİLDİ”

6 Şubat depremlerinin üzerinden 30 ay geçmesine rağmen verilen sözlerin hiçbiri tutulmamış, vaatlerin çok uzağında kaldığını da belirten Orkun Kılıç, “Depremin ardından 319 bini 1 yıl içinde olmak üzere toplam 650 bin yeni konutun depremzedelere teslim edileceği duyurulmuştu. Ancak son verilere göre bugüne kadar 206 bin 97'si konut, 4 bin 838'i iş yeri ve 39 bin 701'i köy evi olmak üzere toplam 250 bin 636 bağımsız bölüm teslim edilmiş. Bir yılda ulaşılması vaat edilen konut sayısına 30 ayda ulaşılamadığı gibi toplam vadeliden konutların yalnızca yaklaşık yüzde 32’si teslim edilmiştir” diyerek önemli bir konuya da dikkat çekti…
* * *

Eskişehir’de üç belediye Eskişehir İnşaat Mühendisleri Odası’na şehirdeki binaların yapı stoklarının incelenmesi için yetki verdiler…

İMO’da yapı stoklarını ve riskli binaları belirleyerek raporunu belediyelere teslim etti…

Belediyelerin İMO’nun belirlediği riskli binalar konusunda herhangi bir adım atıp atmadıklarını bilmiyorum…

Eğer atılmış bir adım olsaydı bu hem basına hem de kamuoyuna duyurulurdu…

Ellerinde veri var. Daha neyi bekliyorlar?

Herhalde mahallelerdeki riskli binaların sahiplerini çağırarak eğer “Kentsel Dönüşüm” uygulanacaksa bunu uzlaşıyla yapmayı mı planlıyorlar…

Yoksa “bu kadar çok binayı dönüştüremeyiz mi?” diyorlar…

Devlet toplanan deprem vergilerini adil olarak ‘sadece depreme dayanıksız binaların yenilenmesinde kullanılır’ şartıyla belediyelere dağıtmış olsaydı bugün Türkiye’de milyonlarca bina yenilenmiş olabilirdi…

Yol da, havalimanı da lazım…

Ancak öncelik insan canı olmalı…

* * *