Eskişehir’de kent merkezinin nüfusu her geçen yıl artıyor…

İlçeler yeterince gelişemediği için ve sosyal donatıları şehir merkezinden çok çok az hatta bazılarında hiç olmaması nedeniyle insanlar daha kaliteli bir yaşam için kent merkezini tercih ediyorlar…

Bu da Eskişehir’in kentleşmesinin önündeki en büyük engel…

Kentteki konut sayısı belli…

Yeni imar alanları açılamadığı için (yeni TOKİ konutları hariç) kent adeta bir çemberin içine sıkıştı…

Allahtan Batıkent, Ihlamurkent, Vadişehir, Sozova ve 75. Yıl Mahalleleri açılınca kent az da olsa nefes aldı…

Hızla nüfusu artan kent merkezine belediyeler haklı olarak hizmet götürmede sorunlar yaşıyorlar…

KENT YÖNETİCİLERİ 40-50 

YIL SONRASINI DÜŞÜNMEMİŞ

Taşra ilçeleri ve mahallelerden (köy) hızla kent merkezine göç olunca haklı olarak Konya, Kayseri gibi 40-50 yıl sonrası düşünülmeden imar ruhsatları verilmesinden dolayı da merkezdeki sözde ana caddeler adeta bir sokak gibi kaldı…

Artan nüfusla birlikte araç sayısının da artması ister istemez ciddi sorunlar getirdi…

Taşra mahallelerinden arabayla kent merkezine gelmek deveye hendek atlatmaktan daha zor hale geldi…

İnsanlar araçlarını park edecek yer bulamadığı için ister istemez ara sokaklara park etmek zorunda kalıyor... 

Mevcut otoparkların ücretleri de astronomik rakamlara ulaşınca çoğu zaman kent merkezine arabayla gelmek yerine toplu ulaşım araçlarını tercih etmek zorunda kalıyorlar... 

Bu da belediye otobüsleri ile tramvaylarda yolcu sayısının artmasına neden oluyor…

İLÇE VE KÖYLERDEN GÖÇ ÖNLENMELİ

İlçe ve köylerde yaşayan özellikle genç nesil, zaman zaman şehre geldiğinde şehirdeki sosyal donatıları, sinema, tiyatro, kafe, v.b gibi eğlence merkezlerini görünce doğup büyüdüğü yerde yaşamak istemiyor…

Çünkü kent merkezindeki gibi sosyal donatılar olmadığından kentte yaşamaya özeniyorlar…

Geçmişte Sivrihisar ve Beylikova Belediye Başkanları Hamid Yüzügüllü ile Özkan Alp ilçelerinde genç kesimin ihtiyaçlarını karşılayacak bir-iki sosyal donatılar yaptı ama yeterli olmadı...

Kent merkezindeki sosyal donatılara benzerleri dış ilçelere hatta büyük köylere de yapılsa, gençleri hatta orta yaşlı erkek ve kadınlar için projeler geliştirilse belki onları doğup büyüdükleri yerlerde tutabiliriz…

YENİ YERLEŞİM MERKEZLERİ AÇILMALI

Eğer kent merkezi dışa yayılmaz, yeni yerleşim yerleri imara açılamazsa, kent içerisine sıkışmış alışveriş merkezleri kentin dışına çıkarılamazsa çok değil yakın gelecekte Eskişehir’in merkezinde yaya yürümek bile mümkün olmayacak... 

Bu nedenle belediyeler şehri dışarıya yayabilmek için yeni yerleşim merkezleri oluşması için imar planları yapmalı…

Şehri ne kadar dışarıya doğru yayabilir, oralarda da halkın ihtiyacını karşılayacak AVM ve ticaret alanları ne kadar açılırsa şehrin merkezindeki yoğunluğu o kadar azaltabiliriz…

* * *

Gelelim yazımın başlığına…

Aslında o söz AK Parti Eskişehir Milletvekili Ayşen Gürcan’a ait…

Bende kendisinden çaldım!

Ayşen Gürcan, ES TV’de ‘Ekstra Gündem’ programına konuk olmuştu…

Ayşen Hoca programda şehir merkezinde yaşanan sıkışıklığı şöyle tarif etti:

“Ben 1980-1981 öğretim yılında geldim Eskişehir'e. Geldiğimde büyüklük açısından 6‘ıncı şehirdi. Gerçekten bu şehir hem coğrafi konumu kavşak olması, doğu batı güney kuzeyin tam ortasında olması hem de göç alabilen ve göçü de seven bir şehir aslında baktığınızda. Ahtapot gibi bir şehir olmuş, şehir merkezi çok büyümüş. Belki Türkiye'de birinci sırada bu şehir merkezi. İstanbul'u, metropolleri bir kenara bırakarak söylüyorum. Yüzde 87-90'a yakını ve de yüz ölçümü değişmeksizin, yeni alanlar açılmaksızın buraya sıkışmış...”

Ayşen Hocamdan sonra Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’da herhalde AK Parti Eskişehir Milletvekili Ayşen Gürcan’ın “ahtapot” sözü hoşuna gitmiş olacak ki, bir süredir gündemine almadığı İBB soruşturması hakkındaysa dikkat çeken şu cümleleri sarf etti:

“Çünkü bu karanlık organizasyon İstanbul'la sınırlı kalmamış, ülkedeki pek çok belediyeyi, kurumu, kişiyi içine alan, kolları çok farklı yerlere uzanan, hatta uluslararası ayağı da olan bir ahtapota dönüşmüştür…"

Gerçi Ayşen Hoca, farklı anlamda kullansa da “Ahtapot” sözünü AK Partililerden herhalde önümüzdeki günlerde sıkça duyacağız…

HAZİNE ARAZİLERİ İMARA AÇILMALI

Ayşen Hocam güzel bir teşbihte bulunup şehri Ahtapota benzetmiş…

Doğru bir benzetme... 

O zaman yaşanan bu sorunu gidermek, kent merkezindeki yığılmayı önlemek için şehre yakın alanlarda hazineye ait araziler var…

Organize Sanayi Bölgesi şehrin o tarafa doğru büyümesine engel…

Batıkent’ten sonra ticaret merkezi var…

Kuzeyde Bozdağ…

O zaman şehrin Seyitgazi yönüne doğru genişlemesi gerekir…

O bölge de imara kapalı…

Odunpazarı Belediyesi ile Büyükşehir Belediyesi, Seyitgazi Karayolu üzerindeki arazilerde imar planları yaparak o bölgeyi imara açmalı…

Seyitgazi Karayolu üzerindeki araziler imara açılır, devlette hazine arazilerinden belediyelere yer verirse o zaman yukarıda da belirttiğim gibi şehir biraz daha kenarlara yayılır ve nefes alır…

* * *

Bunun önümüzdeki 4 yıl içerisinde gerçekleştirilmesi gerekiyor…

Neden kent merkezindeki üç belediye başkanı CHP’li…

Uyumlu çalışıyorlar…

4 yıl sonraki seçimlerde belediye başkanları farklı farklı partilerden seçilmesi halinde bu sorunun çözüme kavuşturulması zor, hatta mümkün olmayabilir…

Tabi buna Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının da onay vermesi gerekiyor…

Eğer Odunpazarı ve Tepebaşı Belediyeleri bu konuda belediye meclislerinden bu kararı çıkartırlarsa AK Parti İl Başkanı ve milletvekilleri şehrin nefes almasına katkı vermek için bakanla görüşerek onamasını isteyebilirler...  

* * *

"BAZEN KANUNU DEĞİL 

İNSANLIĞI UYGULAMAK LAZIM"

Kadının biri markette hırsızlık yapar ve tutuklanması için polis çağırılır.

Olay yerine gelen polis tutuklamak yerine, yaklaşır ve kadına sorar:

"Ne çaldın?"

Kadın cevap verir:

“Çocuklarımın karnını doyurmak için 5 yumurta."

Herkesin şaşkın bakışları arasında polis kadını tekrar markete sokar ve kendi parasıyla ona alışveriş yapar…

Dışarıya çıktıklarında kadın ağlamaya başlar ve polise:

"Efendim bu çok" der…

Polis ise kızgın kalabalığa dönüp şu tarihi ders niteliğindeki cümleyi kurar:

"BAZEN KANUNU DEĞİL İNSANLIĞI UYGULAMAK LAZIM…”

Bu paylaşımdaki amacım hırsızlığı meşrulaştırmak değil elbette…

İnsanları bu acımasız çaresizliğe iten nedenleri ve sebep olan düzeni sorgulamak…

Umarım bir nebze faydalı olur…

* * *

Yukarıdaki yazıyı bir sosyal medya platformunda gördüm…

Hoşuma gitti…

Hem içinde bulunduğumuz ve yaşadığımız ekonomik sıkıntıyı anlatıyor…

Hem de son günlerde yaşanan öğrenci olaylarında görevini yaparken ‘öğrencilere şiddet uyguladılar’ iddiasıyla yıpratılmaya çalışılan polisin de bir baba, aile reisi ve ne kadar duygusal ve insancıl olduğunu da anlatıyor…

* * *