Tarihe "Saraysız Başkan" olarak adı yazılmıştı.
Jose "Pepe" Mujica İstanbul'a gelmişti..
Çok derin anlamı olan "Özgür olmak sevdiğimiz şeyleri yapabilmek için daha fazla vakte sahip olmak demektir. Yoğun bir hayatım büyük bir evim ve hizmetçilerim olsaydı, bunlar vaktimi çok alacağı için özgür de olamazdım" demişti.
Kısacası itibar onun için eşitlikçi yaklaşımdı.
Hak ve hukuk, adaletti.
Fakirin olmadığı bir dünya özlemi içindeydi.
Mavi vosvosu onun makam aracıydı. Halk arabası..
DERS NİTELİĞİNDE SÖZLER.
Siyaset para biriktirmek için değildir. Halka hizmet ederek kendini mutlu hissetmek içindir. Basit olmaktır ve halk gibi olmaktır, sıradan bir vatandaş gibi olmaktır"
“Halkın büyük çoğunluğu gibi yaşamaya çalışıyorum. Çünkü karar veren halktır. Çoğunluğun daha iyi yaşadığı gün belki biz de daha iyi yaşarız ve daha fazla harcarız. Hayatta en güzel şey özgürlüktür. Özgür olmak, sevdiğimiz şeyleri yapabilmek için daha fazla vakte sahip olmak demektir. Yoğun bir hayatım, büyük bir evim ve hizmetçilerim olursa bunlara dikkat etmek için çok çalışırım. Bu nedenle de daha az özgür olurum. Benim işlerime dikkat etmesi için başkasını görevlendirirsem, bu kez de onun vaktini çalmış olurum. Bu nedenle hayatta hafif olmak, bagajsız olmak daha fakir olmak değildir, özgür olmaktır.
UZUN BİR CEZAEVİ YAŞAMI.
12 yıl cezaevinde geçiren, Uruguay Devlet Başkanlığına giden uzun bir dikenli yolun efsane insanı.
Halkın Kurtuluşu için destan yazan adam.
Mustafa Kemal’den kurtuluşa giden yolu okumuş bir önder.
Jose Mujica, arkadaşlarının ve halkın dilinde Pepe’ydi. 89 yaşında hayata veda etti. Uzun zaman dan beri hastaydı. “Savaşçının dinlenme hakkı vardır” diyerek tedaviyi reddetmiş, samimiyetle söylemem gerekirse ölüyorum” sözleriyle veda etmişti hayata.
Neo liberal çağın bireyciliğe ve çıkara dayanan toplumu içinde, alçak gönüllü, mütevazı, mülksüz ve saraysız, herkesten farklı bir hayat yaşadı.
Parayla, pulla ilgisi yoktu. Kravat takmaktan nefret ediyordu. Kravatı bir ilmik halkası olarak görüyordu.
Küçük köy evindeki kendi halinde yaşıyordu. Bir devrimciydi Pepe! Sadece 1970’lerde Tupamaro gerillası olduğunda değil, 12 yıllık cunta karanlığına direnirken de, devlet başkanlığı koltuğunda otururken de bir devrimciydi.
Pepe sadece 1970'lerde değil başkanlık koltuğunda otururken de bir mütevazı olmaya devam etti.
Kolektivistti.
Aynı zamanda hayatını topraktan çıkaran bir emekçi olarak onun değerinin kolektif olması gerektiğini savunuyordu.
ÖRNEK BİR LİDER.
Tupamarolar 1968'de Pepe’ ninde önderliğinin parçası olduğu bir hareket olarak kuruldu. Latin Amerika'nın büyülü devrimciliğinin bir parçasıydılar.
Onlar Uruguay'ın yoksul dar sokaklarının devrimcisi olmayı seçtiler.
Uruguay'ın en büyük kumarhanesini basıp 11 milyon dolara el koyarak ilk önce kumarhane çalışanlarına, bir kısmını da yoksul halkın ihtiyaçları için kullanıldı.
Dünyanın en büyük ve en çok okunan dergisi olan Time bu tarihte yaşananları Robin Hood gerillaları manşetiyle kapağına taşıdı. Tupamarolar, yıkmak istedikleri sömürü düzeninin bir avuç soyguncusuna gününü göstermeye o gün başlıyordu. Zenginden alıp yoksula veriyorlardı..
PEPE siyaseti para kazanmak için yapmadığını ve o kadar paranın kendisine çok olduğunu söyleyerek başkanlık maaşını yoksullara bağışlamayı tercih ederken kuşkusuz ki hala o 1970'lerin
Robin Hood ruhunu taşıyordu.
SOSYALİZM ANLAYIŞI
Tupamarolar önderlerinden Rosenc 1990'larda kendisiyle yapılan söyleşide sosyalizm anlayışlarına dair şunları söyler. Gerçek bir sosyalizm dünyada uygulanmış değil. Çağımızda sosyalizmin sorunlarından bahsediliyor ama, ortada sosyalizm krizlerinden çok uygulamaya girişilen yöntemlerin krizleri vardır. Sovyetlerin krizine
Sovyet tipi sosyalizmin krizi demek daha doğru olur. Tupomaroların sosyalizmi KGB' siz olacaktır. Her ülke her halk kendi yolunu bulur. Uruguay sosyalistleri hiçbir ülkeyi taklit etmeyecek kendi yollarını şimdiye kadar olduğu gibi kendi pratiklerinden bulacaklardır." Demiştir.
Şimdi bugüne bakalım.
Dünyaya bakalım.
Müslümanların haline bakalım.
Bir tane PEPE çıkmış mı? Ya da Pepe gibi yaşayan bir Müslüman devlet başkanı gördünüz mü?
İbrahim Ethem hazretleri, İmam-ı azam Ebu Hanife.
Mehmet Akif Ersoy.
Hz Muhammed, Hz.Ali.. Mustafa ve Mustafa Kemal Atatürk.
Ne saray, ne para.
Her şeyini halka bırakmışlar.
Sarayı Emeviler çok sever. Parayı, makamları, koltukları çok severler. Saltanattan tasarruf olmaz derler.
Hayat tarzıyla belki de en dikkat çeken devlet başkanıydı Uruguaylı Lider PEPE Türkiye ziyareti kapsamında Odunpazarı belediye davetlisi olarak Eskişehir'e yüksek hızlı tren ile gelmişti.
Eskişehir’deki vos vos sevenlerin eşliğinde karşılanmış, Odunpazarı belediyesine araçlardan oluşan kortej eşliğinde gelmişti.
TÜRK HALKINI YAKIN HİSSEDİYORUZ.
"Dil ve uzaklığın dışında Türk halkı ile kendimizi çok yakın hissediyoruz. Fark ettik ki, bir değişim süreci içinde bir dünya. Bekliyoruz ki; Avrupa anlasın. Bugüne kadar olduğundan daha çok cömert olsun. Eski yöntemlerle bunları aşmak Türkiye'nin bu bölgede rolünün çok fazla olduğunu fark ettim. Ülkemizde bir kusurumuz var; Suriyeli ve Lübnanlıları, herkesi Türk olarak nitelendiriyoruz. Herkesi ülkemize 'Türk' diye çağırıyoruz. Ama aslında değiller. Böyle bir kusurumuz var. Bütün İspanyollar'a Galestralı dediğimiz gibi onlar da hepsi Galestra'dan değiller. Öğrenmemiz gereken pek çok şey var.
Bir PEPE geçti bu dünyadan. Toprağı bol olsun. Önerim var. Adını bir parka verelim.
Bence hak ediyor..