Elif okuduk ötürü, Pazar eyledik götürü;
Yaratılanı severiz, Yaratan’dan ötürü.
Yunus Emre
Yunus Emre’nin bu sözleri, asırlardır bizlere bir hakikati fısıldar: Merhamet, sadece bir duygu değil; varoluşumuzun temelidir.
İnsanı diğer canlılardan ayıran en büyük değerlerden biri, başkasının acısını hissedebilmesidir. Bu duyarlılık, insanın kalbinde yer eden merhametle olur. Merhamet acımak, başkalarına yardım etmek ve şefkat göstermek demektir. Bu duygu sayesinde kişi hem insanlara hem de diğer canlılara karşı duyarlı hale gelir. Merhamet başta evlat sevgisi olmak üzere anne-baba sevgisine, toplumda muhtaç konumda bulunan yoksullara, kimsesizlere, hastalara, yaşlılara ve yetimlere yardım etme davranışlarına sevk eder. Kişi içerisinde yaşadığı toplumla dayanışma ve paylaşma içerisine girer. Kısacası merhamet, insanı insan yapan en önemli duygulardan biridir.
Merhametin tohumları, büyüyüp yeşerebilmek ve ürün haline gelip topluma faydalı olabilmek için uygun bir ortama ihtiyaç duyar. Birçok güzel özellikte olduğu gibi merhametin kazanılacağı ortam da aile yuvasıdır. Bu kutlu yuva, başlangıcından itibaren muhabbet ve merhametin harmanlandığı bir imkân verir insana. Bir çocuk şefkati, merhameti, büyüklere saygıyı, elindekileri paylaşmayı hep bu sıcak aile yuvasında öğrenir. Bu yönüyle aile duygusal gelişimin en önemli adımıdır. Merhametin hâkim olduğu bir ortamda büyüyen çocuklar, başkalarının acılarına kayıtsız kalamazlar. Ailede merhamet duygularının gelişmesi için çocuklara hoşgörülü davranmak, onları dinlemek, teşekkür ve takdir etmek, hatalarına karşı sabırlı olmak ve onlarla ilgilenmek gerekir. Evinde sevilmiş, sabırla dinlenmiş, hataları bağışlanmış bir çocuk, büyüdüğünde toplu taşıma araçlarında yaşlı birini görmezden gelmez, düşenin elinden tutar, muhtaçların yardımına koşar. Çünkü bilir ki insan, kendisine ait değerlerini hayatına yansıtabildiği oranda insandır. Sadece kendi arzu ve isteklerinin arkasından koşturan bir kişinin diğer canlılardan farkı kalmaz, bilakis daha da aşağı seviyelere düşer.
Kişilik ve kimliğin gelişmesinde ailesinden bu duyguları kazanamayanlar, sevgi ve merhamet ihtiyaçlarını başka yerlerde gidermeye çalışmaktadırlar. Bu da çocukların fıtratlarının bozulmasına neden olmaktadır. Peygamber Efendimiz (s.a.v); “İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez” (Buhârî, Tevhîd, 2) buyurarak, bu duygunun ne denli önemli olduğunu vurgulamıştır. Oysa sokaklara, caddelere, ekranlara, sosyal medyaya, haberlere hâsılı hayatın her alanına baktığımızda, ne kadar büyük bir merhamet yoksunluğu yaşadığımızı görmemek elde değildir. Bu acı tablo bizim bir yerlerde yanlış yaptığımızın göstergesidir. Bu yüzden tekrar başa, aileye dönmeliyiz. Çocuklarımıza sevgiyi, şefkati, sabrı öğretmeliyiz. Onları sadece doyurmak değil, anlamak için de çaba göstermeliyiz. Ağladıklarında “abartma” değil, “ne oldu?” diyebilmeliyiz. Çünkü merhamet, önce dinlemeyi bilmekle başlar. Unutmayalım: Merhamet, yalnızca insanî bir erdem değil, bir iman göstergesidir. Kur’an’da Rabbimiz (c.c.) aileden bahsederken, “...aranızda sevgi ve merhamet var etmesi O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir” (Rum 30/21) buyurur. Aile, sevgi ve merhametin görünür kılındığı kutsal bir alandır. Eğer bu alan zayıflarsa, merhamet zinciri kopar. Ve zincir kopunca, toplum çözülür. O yüzden bir çocuğun gözlerine bakarken yalnızca onu değil, geleceğimizi de görmeliyiz. Bir annenin kucağındaki sıcaklık, bir milletin sığınağı olabilir. Bir babanın sabrı, bir toplumun direnişi olabilir. Ve bir çocuğun şefkatle büyümesi, yarının adaletli liderlerini yetiştirir.
Merhamet ailede başlar, ama orada kalmaz, dalga dalga yayılır. Bir söz olur, bir davranış olur, bir bakış olur… Toplumu sarar, dünyayı değiştirir…
Dr. Adem CIRIK
Eskişehir Dini İhtisas Merkezi Eğitim Görevlisi