Çocukluk ve gençlik yıllarımın geçtiği tarihi Odunpazarı Bölgesinin turizm merkezi olacağı hiç ama hiç aklıma gelmezdi…
O yıllarda tarihi ve tescilli yapı olmalarından dolayı evlerimize bir çivi dahi çakamıyorduk. Küçük bir tadilat yapmaya kalktığımızda Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’ndan tadilat için projesi çizdirip izin almamız gerekiyordu. Bu yüklü bir maliyet getirdiğinden birçok ev sahibi evlerini yok pahasına satıp Odunpazarı’ndan göç ettiler…
40-50 yıl önce çok küçük rakamlarla evlerini satanlar bugün bin pişman ama yapacak bir şey yok. O günün şartlarında yıkık dökük evler o paralar ediyordu. Satmayıp kaderine terk edenler ise bugün çok büyük rakamlarla satışa çıkarmışlar…
Bugün tarihi Odunpazarı Eskişehir’in en önemli turizm merkezi oldu. Turist yağıyor. Özellikle hafta sonları hem Odunpazarı’nda hemde şehirde nerede ise adım atacak yer kalmıyor. Buda şehir ekonomisine önemli katkı sağlıyor. Ekonominin durma noktasına geldiği bu dönemde esnaf adeta hafta sonlarını iple çekiyor…
* * *
Geçen yıl mayıs ayında bacanaklarla eşimin yeğenin yaşadığı Afyon’a gittik…
Giderken Seyitgazi-Kırka güzergâhını tercih ettik, dönüşte ise Kütahya üzerinden şehre giriş yaptık…
Afyon’un şehir merkezinin girişinde çok sayıda alışveriş yerleri var…
Çoğunlukla sucuk ve lokum satıyorlar…
Dükkanları öylesine süslemişler alışveriş yapmayı düşünmeseniz bile sizi adeta çekiyor…
Bir kilo lokum veya bir halka sucuk almak için girdiğiniz dükkanlardan en az yarım saatte ancak çıkabiliyorsunuz…
Lokumların çeşit bolluğundan dolayı “anneme, ablama, ağabeyime, dedeme, anneanne veya babaanneme de alayım” derken elinizde 5-6 paket olmuş…
* * *
Kütahya çıkışında ise seramik, çini, porselen fabrikalarının satış mağazaları önünüze çıkıyor…
İhtiyacınız yoksa bile gezmek için girdiğiniz satış mağazalarından “girmişken bir kahve fincanı takımı veya çinilerin üzerine işlenmiş güzel motifleri görünce bir tanede şundan alayım” derken eliniz dolu çıkıyorsunuz…
Kütahya’dan Eskişehir’e gelinceye kadar Eskişehir çevre yolunun görüntüsünü konuştuk. Bu görüntü tarihi ve turistik şehre hiç ama hiç yakışmıyor. Doğrusu Afyon ve Kütahya’ya imrendik…
Eskişehir çevreyolu üzerinde maalesef işletmelerimiz yok. Araçlar, şehir ekonomisine katkı sağlamadan geçiyor. Çevreyolu üzerinde sadece akaryakıt istasyonları bulunuyor. Kütahya çevreyoluna baktığımızda porselen ve çini fabrikaların satış mağazaları, Afyonkarahisar da ise lokum, sucuk ve yeme-içme tesisleri var…
İstanbul yönüne giden araçlar Bozüyük'te, Antalya yönüne gidenler ise Afyon'da duraklamayı tercih ediyor… Eskişehir'de durmak isteyen araçları ağırlayacak akaryakıt istasyonları dışında tesis veya alış veriş yapacak işyerleri yok. Bu nedenle Eskişehir’den İstanbul, Bursa veya Ankara yönüne giden araçların duraklama yapmadıkları için şehrin ekonomisine bir katkısı yok…
Ülkemizin 15’e yakın iline gittim…
Çoğunun şehre giriş ve çıkışlarında çok güzel, tertemiz tesisler var…
Şehre giriş yaptığınızda Eskişehir gibi kasabayı andırmıyor…
* * *
Ankara’dan gelirken şehre girdiğinizde Organize Sanayi Bölgesi ile karşılaşıyorsunuz. İstanbul veya Bursa’dan gelip şehir merkezi güzergahına doğru ilerliyorsunuz çevre yoluna giriyorsunuz. Bir tek insanların durup karınlarını doyuracak lokanta bile yok…
İstanbul ve Bursa’dan gelip Ankara’ya gidiyorsunuz çevre yolundan transit geçerken sağ ve sol tarafta yıkık dökük evleri görüyorsunuz…
İlk kez Eskişehir’e gelen misafirlerimiz şehri gezmeden önce, “Ballandıra ballandıra anlatılan, İç Anadolu’nun turizm merkezi denilen Eskişehir bu mu?” diyerek hayal kırıklığına uğruyorlar…
Şehrin tarihi, turistik yerlerini, müzelerini gezdikten sonra “gelmeye değer bir şehir” diyorlar ama şehrin giriş ve çıkışındaki o çirkin görüntü yine de hafızalarından çıkmıyor…
İNEGÖL’E “KÖFTE” YEMEĞE AFYON’A
“LOKUM-SUCUK” ALMAYA GİDİYORUZ
Eskişehir’den İnegöl’e köfte yemeğe, mobilya, Afyon’a lokum ve sucuk, Kütahya’ya seramik ve çini ürünleri almaya gidiyoruz…
Şehrin giriş veya çıkışlarındaki dükkanlar ve küçük alış merkezleri İnegöl, Afyon ve Kütahya’nın ekonomisine çok büyük ekonomik katkı sağlıyor…
Eskişehir’in meşhur ciböreği, Dünya’da Başta Türkiye rezervinin yüzde 85'i Eskişehir'de bulunan ve yerin yaklaşık 100 metre altından çıkarılan usta ellerde işlenip pipo, tespih, biblo, küpe, bilezik, satranç takımı gibi süs eşyaları haline getirilerek, Çin ve Amerika başta olmak üzere birçok ülkeye ihraç edilen deniz köpüğü veya beyaz altın diye de adlandırılan lüle taşımız var…
Eskişehir'e özgü met helvası…
İstanbul ve Ankara başta olmak üzere diğer illerden Eskişehir’e gelen turistler özellikle met ve tahin helvası alıyorlar…
İşte şehrin giriş ve çıkışına alışveriş merkezleri veya küçük küçük butik alışveriş merkezleri yapılmış olsa cibörek, helva ve lületaşından yapılmış süs eşyaları oralarda teşhir edilerek satılsa şehir ekonomisine çok ciddi bir canlılık getirir hem de göze hoş görünmeyen çirkin görüntü de ortadan kalkar…
Şehrin giriş ve çıkışlarına dinlenme tesislerinin yapımı için yer tahsisi önemli…
Bu bölgelerde hazineye ait yerler varsa devlet, belediyelerin yeri varsa belediyeler tesis yapılması için “yap-işlet-devret” modeli ile girişimcilere tahsis etmeliler…