Son günlerde İstanbul’da meydana gelen üst üste gıda zehirlenmeleri insanları dışarıda yiyecek yemekten korkutmuş…
İstanbul’da bir otelde yaşanan ve Almanya’dan tatil için Türkiye’ye gelen 4 kişilik Böcek ailesinin hayatını kaybetmesine yol açan talihsiz olay ilk önce dışarıda yediklerinden zehirlendikleri diye iddia edildi…
Ülke genelinde derin üzüntüye neden olan zehirlenerek hayatlarını kaybeden anne, baba ve iki çocuğun kaldıkları otelde yapılan böcek ilacından dolayı öldükleri belirlendi…
Ardından yine İstanbul ve başka illerde de zehirlenme vakalarının olması, birisinin dışarıda yediği yemekten kaynaklandığı TV, internet ve yazılı basında haber olması insanlarbırakın açıkta satılan yiyecek içecekleri artık lokanta ve fastfoodlardan yemek yemekten çekinir oldu…
Geçtiğimiz pazartesi günü öğleden sonra saat: 15.30’da eşimle birlikte çarşıya indik…
İşlerimizihallettik, eve döneceğiz;
“Güler, evde yemeğin var mı? Yoksa eve dönüşte aperatif birşeyler mi hazırlayacaksın?”diye sordum…
“Kuru fasulye haşladım. Yağını, tuzunu koyup pişireceğim. Yanına bir de pilav yaparım” dedi…
Saat: 19.00 olmuş…
Eve gidiş ve yemek hazırlamak bir saati geçecek…
“Sen kuru fasulye yemeğini yarın yap. Kahvaltıyı saat: 11.00’de yaptık. Karnım açıktı. Bugün akşam yemeğini dışarıda yiyelim” teklifinde bulundum…
Eşim, “Günlerden beri televizyonlarda ‘dışarıda yedikleri yemekten zehirlendiler’haberlerini birlikte izledik. Artık dışarıda bir şeyler yemekten korkar hale geldim. Ben yemem” dedi…
Tam önünden geçerken, “Bak burası Türkiye genelinde şubeleri olan fastfood. Buralar sık sık denetlenmekte. Hem iç hem de dış denetimleri sık sık yapılan yerlerden birisi. Bir sıkıntı olmaz” diyerek zorla ikna ettim…
Ayda bir ya tek başıma ya da eşimle gidip karnımızı doyurduğumuz mekân…
Geçmişte içeriye girdiğimde masa bulmak için 10-15 dakika beklerdim…
Bir müşteri karnını doyurup masadan kalkacak diye gözüm masalarda idi…
Pazartesi günü içeriye girdiğimizde masaların nerede ise yarısı boştu…
Şaşırmadım dersem yalan olur…
Selfservis idi…
Yiyecekleri hazırlayan çalışanlardan birisine;
“En son bir ay önce gelmiştim. Kasaya siparişimi verdikten sonra sıra gelmesi ve boş sandalye bulmak için 10-15 dakika bekledim. Bugün baktığımda masaların yarısı boş, iki-üç dakika geçti geçmedi sıra geldi. Fiyatlarınız değişmemiş. Benzer yerlere göre sizin fiyatlarınız daha ekonomik. Neden içerisi boş?” diye sordum…
“Beyefendi İstanbul’da 4 kişilik aile ile birkaç kişinin daha dışarıda yediklerinden dolayı zehirlendiler haberleri televizyonlarda günlerce haber oldu. İnternet sitelerinde ve yazılı basında nerede ise bir hafta üst üste haberler yer alınca insanlar ‘bizde zehirlenebiliriz’ korkusu yaşamaya başladı. O nedenle dışarıda karınlarını doyurmak yerine özellikle kamuda çalışanların bazıları öğlen yemek için çantalarına, poşetlere evlerinde yaptıkları pasta börekleri koymuşlar. Hatta kamuda çalışan bir arkadaşım anlattı evden sefer tasıyla yemek getirenler bile varmış. Oysa sonradan Almanya’dan gelen 4 kişilik Türk ailenin yedikleri yemekten değil, otelde yapılan ilaçlamadan zehirlendikleri kesinleşti. Bizim gibi özellikle Türkiye genelinde şubesi bulunan fastfood işyerleri en az hafta bir-iki kez hem iç denetleme hem de Tarım Bakanlığından bağlı denetçiler gelip denetlerler. İçiniz rahat olsun. Bugüne kadar bir olumsuzluk yaşanmadı.”
EMİRDAĞLILAR TEK ÇATI ALTINDA TOPLANDILAR
Emirdağ, Afyon’un ilçesi…
Nüfus Cüzdanlarında doğduğu yer “Emirdağ/Afyon” yazsa da Afyonluluğu kabul etmezler…
“Nerelisin?” diye sorulduğunda “Emirdağlıyım” yanıtını verirler…
“Emirdağ nereye bağlı?” sorusuna da “Eskişehir’e” derler…
Emirdağlıların yüzde 90’ı Eskişehir’de yaşıyor…
Yüzde 5’i Belçika, Fransa, Hollanda ve Almanya’da çalışıp ikamet ediyor…
Yüzde 4 veya 5’i de Afyon da…
Emirdağlılar alış veriş yapmak için kendi illeri olan Afyon’a gitmek yerine Eskişehir’e gelirler…
Nüfus kayıtlarını Eskişehir’e aldırmamış olanlar resmi işlerini yaptırmak için zorunlu olarak Afyon’a giderler…
Hatta geçmişte Emirdağ’ın Eskişehir’e bağlanması için talepleri de oldu…
Eskişehir’de 150 bin civarında Emirdağlı var…
Ancak birlik-beraberlik içerisinde olmadıklarından bir araya gelmezler…
Oysa güç birliği yapmış olsalar her dönem destek verdikleri partiden bir Emirdağlı ismi milletvekili, ağırlıklı oldukları mahalle Emek ve 71 Evler olduğundan Odunpazarı Belediye Başkanı bile çıkarırlar…
Herkes bir birinin nasırına basıyor…
Canı yandığında bağırıyor, sesi ta Emirdağ’dan bile duyuluyor!
Ama acı geçtikten sonra “sepeti koluna herkes yoluna” diyorlar…
Yıllardır Emirdağlıların içerisindeyim…
Emirdağlı değilim ama çok sayıda dostum,yakın arkadaşlarım var…
Bunların başında Türkiye Gazeteciler Federasyonu ve Eskişehir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Yılmaz Karaca, gazeteci kardeşim Ali İhsan Sarıçoban, yıllarca Mali Müşavir ve Muhasebeciler Odası Başkanlığını yapan İlker Özokcu, Tornacılar ve Oto Tamirciler Odası Başkanı Adnan Karamanlı, Esnaf Kefalet Kooperatifi Başkanı Suat Er, Avrupa Türkleri Kültür ve Eğitim Dayanışma Platform Başkanı Sebahattin Tetik ve Emirdağlılar Platformu Başkanı Habib Umutoğlugeliyor…
10 DERNEK TEK ÇATI ALTINDA TOPLANDI
Yıllardır Emirdağlıları izlerim…
Hemen hemen her seçimde ya milletvekili ya da belediye başkanı aday adayı olurlar…
Ancak birlik-beraberlik içerisinde olmadıklarından güçlerini birleştirmediklerinden dolayı ne aday gösterirler ya da milletvekili aday sıralamasında en altlara yazılırlar…
Buna rağmen “gelin bir çatı altında toplanın, güç birliği oluşturun” denmesine rağmen kimse taşın altına elini sokmadı…
Nihayet Avrupa Türkleri Kültür ve Eğitim Dayanışma Platformu Başkanı Sebahattin Tetik ile Emirdağlılar Platformu Başkanı Habib Umutoğlu, hemşeri dernekleri başkanlarını bir araya getirerek, “Herkes kendi derneğini yaşatsın. Ancak güç birliği içerisinde olmamız şart. Bu nedenle 10 dernek Emirdağlılar Birlik Beraberlik Platformu adı altında çatı oluşturalım. Bu çatı altında tek yumruk olalım. Masaya yumruğumuzu vurduğumuzda daha yüksek ses çıkartmalıyız” teklifinde bulundular…
Teklif kabul gördü ve isimlerinde Emirdağ yazan 10 dernek, çatı kuruluşları olan Emirdağlılar Platformu altında toplandılar…
“BAŞARAMAZLAR DEDİLER AMA BAŞARDIK”
Emirdağlılar Birlik ve Beraberlik Platformu Başkanı Habib Umutoğlu’na dün telefon ederek, kurulan platformu hayırlayarak kendisini de kutladım…
“Nasıl başardın?” diye sordum…
“Bir yıl önce Emirdağlılar Platformunu kurdum. Hedefim Emirdağlıların çatı kuruluşunu oluşturmaktı. O zamanlar bir tek Avrupa Birliği Platformu vardı. Ancak adında Emirdağlılar olan hemşehri dernekleri vardı. O dernekleri de platformun çatısı içerisinde sokmak gerekirdi. Dernek başkanlarını tek tek ziyaret ederek güç birliği yapmamız gerektiğini söyledim. Ancak birleşe birleşe büyüyebileceğimizi anlattım. Dernek başkanları bana ‘haklısın’ diyerek destek verdi. Şimdi 10 dernek bir çatı altında toplandık. Bir daire kiraladık. Burada hem toplantılarımızı yapacağız. Hem de Avrupa’dan veya Emirdağ’dan gelen hemşehrilerimizin kamu da veya özelde yapılacak işlerini takip edeceğiz. Özlemini çektiğimiz birlik-beraberliği sağladık. Hedefimiz 1-2 yıl içerisinde Federasyon olmak. Bize destek veren tüm hemşehrilerimize teşekkür ediyorum. Bundan sonra arkamızda 10 dernek olduğu için arkamızda büyük bir güç oluştu. Bu güç sesimizin daha yüksek çıkmasını sağlayacak. Eskişehir’de yaşayan tüm Emirdağlı hemşehrilerimizinplatforma destek vermelerini bekliyorum” dedi…
* * *
Hayırlı olsun…
Habib Umutoğlu’nu zoru başardığı için kutluyorum…
Eskişehir’de ikamet eden 150 bin Emirdağlı, Emirdağlılar Birlik Beraberlik Platformu çatısı altında birleşirlerse çok ciddi bir güç oluşturmuş olacaklar…
İşte o zaman gerek siyasette gerekse başka kurum ve kuruluşlara ‘bizde varız’ diyebilirler…