Türkiye'de alışıyoruz yavaş yavaş alıştırıldık. Çürüme böyle başladı. Eskinin anormalleri şimdi normalleştirildi. Eskiden ayıpladığımız şeyler şimdi normalleştirildi.
Eskiden güven temel unsurdu, şimdi güvenir olmanın hiçbir anlamı yok. Diplere düşürüldü.. Bunu yaşamın her alanında görüyoruz. Derin bir ahlak çöküntüsü var
Nereden nereye geldi Türkiye!.
Her şeyin para ile ölçüldüğü bir derin erozyon yaşıyoruz.
Vicdan, insanlık çoktan tedavülden kaldırılmış durumda.
Dinli, dinsiz, sağcı, solcu, muhafazakâr, mütedeyyin hiç fark etmiyor.
SİYASETTE DURUM DAHADA VAHİM
Siyasal bir yanardağ patlamasını yaşıyoruz.
Her geçen gün, her saat gündem değişen bir Türkiye’de yaşıyoruz. Nedense bir türlü normalleşemedik.
Zaten normalleşmekte istemiyoruz.
Bundan yararlanan siyaset esnafı var..
Hacivat-karagöz orta oyununa döndürüldük.
Daha dün olanları unuttukça, teee Menderes dönemine gidiyoruz. Olmadı vahdettin. Olmadı kuruluşa kadar geriye git, git git. Sonuçta göbekli tepe çıkar karşınıza!
Maşallah herkes siyaset bilimci gibi olmuş..
Sıyır babam sıyır.
İlm-i siyaset sınıfı rüzgârgülü gibi. Bir oyana bir bu yana dönme şaşkın. Tenhalarda, menhalarda gezme şaşkın..
KARELER HAFIZLARDA DURUYOR
Mayıs 2023'te DEM’ lilerin elini sıkan, merhaba diyen vatan haini oluyordu. Teröre destekçi oluyordu.
Hatırlayın, AKP genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın adaylık dönemindeki seçim kampanyasında CHP genel başkanı olan Kılıçdaroğlu’ nun kandildeki teröristlerle birlikte olduğu algısı yaratmak için montaj kurgu kasetleri, videolar oynatılmıştı seçim meydanlarında.. AKP ve MHP tarafından?
Ne diyorlardı İşte DEM e= PKK = CHP e= terör algısıyla neler neler söylediler.
Mayıs 2023
Ben Erdoğan'ın bir cümlesini size okuyayım seçimlerden önce. Kılıçdaroğlu için söylüyor bunu. Halkım, Kandil'den talimat alanlara, ülke yönetimini vermez
Onun için seçmenin bunu iyi değerlendirmesi lazım. Sadece Kılıçdaroğlu için değil,
Erdoğan için, Bahçeli için, Davutoğlu için bir gün ne diyorlar, öbür gün ne diyorlar?
Vatandaş yalan söylediği zaman devlete yalan beyandan içeri atılıyor. Siyasetçi vatandaşa her gün gözlerinin içine baka baka palavra, yalan attığı zaman, devleti yönetenler böyle gerçek olmayan şeyler söyledikleri zaman da onun adı politika oluyor. İşte dün dündür, bugün bugündür oluyor.
Tam bir sosyal oryantalizm.
Maalesef seçmenin bu konudaki duyarsızlığı, ilgisizliği enflasyon olarak patlıyor. Çürümüşlük olarak etrafa yayılıyor, her yerde kokuşmuşluk var. Deodorantlarla bunu kapatmaya çalışıyoruz.
Peki, seçmen ne zaman tepki verecek? Merak etmeyin onunda bir eşref saati var.
Hadi bir seçim hata yapabilirsin. İki seçim hata yapabilirsin ama devamlı sana seçimden önce siyah, seçimden sonra beyaz diyen siyasetçileri de seçmenin tartması, değerlendirmesi sandıkta ona ders vermesi gerekmiyor mu?
O zaman şu soruyu sormalıyız.
Seçmen sandığa gittiğinde rasyonel davranıyor mu?
Türk demokrasisinin temel sorunu bu.
AKREPLE KURBAĞANIN ÖYKÜSÜ
Yüzemeyen bir hayvan olduğunun farkında olan akrep, bir gün nehrin öte yanına geçmek zorunda kalır. Ne yapacağını düşünürken kıyıda pinekleyen kurbağayı görür.
Akrebin kendisine yanaştığını fark eden kurbağa korkudan suya atlayıp uzaklaşmaya başlar. Akrep yalvaran bir ses tonuyla sorar:
“Kurbağa kardeş; karşıya geçmem gerek. Beni sırtında taşır mısın?”
Kurbağa büyüyen gözleriyle cevap verir.
“Daha neler? Beni sokup öldürürsün!”
“Olur mu?” der akrep. “O zaman ben de suya batar, boğulur, ölürüm”.
Kurbağa biraz düşünür ve akrebe hak verir. Kıyıya çıkar, onu sırtına alır ve karşı yakaya doğru yüzmeye başlar. Yolun yarısında ensesinde bir sızı hisseder. Vücudu hızla soğumaktadır. Kolları, ayakları hissizleşir. Beraber dibini boylayacakları suya batarken son nefesinde sorar:
“Hani sokmayacaktın akrep kardeş?”
Akrep mahzun, mahcup, çaresiz cevap verir:
“Ne yaparsın kurbağa kardeş; ben akrebim, huyum bu.”
Günün sözü
MADEM BİLİRDİN HUYUNU, NİYE İÇTİN AYRANIN SUYUNU?