Tribünler doluydu. Heyecan dolu bir maçtı. Eskişehir spor mersinde tarihi tekrar yazdı. Taraftar maç bitimine kadar takımını yalnız bırakmadı.
Yüzler gülüyordu.
Eskişehir aşkı böyleydi..
Eskişehir spor. Gençliğimizin aşkı. Bursa deplasmanında yediğimiz sopalar. Taraftarlık böyle bir şey.
Tribün orkestra şefi amigo Orhan.
Eskişehir dediğin yer ne kadardı ki. Stadyum bile şehrin çeperinde kalıyordu. Vişnelik mahallesi falan yoktu. Motor sanat enstitüsü karşısındaydı.
Atatürk adı çok yakışmıştı. Anadolu yıldızı. Bir devrimci takım. İstanbul dukalığına başkaldırmıştı.
İstanbul takımları Eskişehir sporun adını duyduklarında ayakları titriyordu. Öyle Anadolu’dan bir yıldız parlıyordu. Bu takım Kuvayı millîye ruhuydu.
Farkında bile olamadılar.
Geldikleri bile gibi gittiler.
O kadar çok ayak oyunları yapıldı ki.
O kadar çok masa başında oyunlar yapıldı ki. Eskişehirliler bunu biliyordu.
Hiçbir zaman moralleri bozulmadı. Kaygılanmadılar..
Çünkü Eskişehir spor milliydi.
Üzerinde bu misyonu taşıyordu.
+++++
Zaman içinde gelen dürüst yöneticiler Eskişehir spora destek verdiler. Onlar dava insanlarıydı.
Kimisi de egolarını tatmin etmek için geldi. Kimisi de, Eskişehir spor üzerinden geçindi.
O kadar çok entrika içinde kaldı ki!.
Siyaset kurumu Eskişehir spor üzerinden oy devşirme çabası güttü. Amaçları belliydi. Eskişehir spor bir reklam aracıydı. Bir aparat olarak kullanılmalıydı..
Kimisi, Ceplerinden beş kuruş harcamadan asalak gibi geçindiler. Yani geçim aracıydı.
Gözleri doymadı. Eskişehir spor dan geçinen akbabalar kulübü borçlandırdılar. Onlar, ceplerini doldururken yaptıkları inşaatlarla, sattıkları futbolculardan, aldıklarından komisyonlardan ye babam ye diyerek göbekleri şişti. Göbeklerini hep kaşıdılar.
Besleme spor yazarlarını da hiç unutmadılar sembolik menfaatlerle onları da avuttular. Ara sıra elma şekeri yalattılar.
Nasiplendirildiler.
Eskişehir spor mali problemler yaşarken gözümüzün önünde bu oluyordu. Nedense? net bir şekilde borcu belirlenemiyordu. Bakkal defteri gibi işlemlerle yol alınamazdı.
Çözüm için toplantılar, toplantılar yapıldı. Öneriler geldi. Yıllar öncesinde Eskişehir spor şirketleşsin diyen Yılmaz hocaya karşı akıl dışı eleştiriler yapıldı.
Ama, Eskişehir sporun kaderi çizilmişti bir kere. AKP’ nin kadrolu çığırtkanları nerede Büyükerşen? Neden kulübe yardım etmiyor diye çığırtkanlık yapıyorlardı.
++++++
Sevdiğim bir iş adamı kardeşim yönetimdeydi. İstememesine rağmen onu listeye almışlar. O da hatırlarını kırmamıştı.
Bir gün araçla Ankara’daki işin takip için tam yola koyulmuştuk. Bir telefon geldi. Durum acil diyordu..
Neymiş takımların kahvaltı malzemeleri bitmiş.. Futbolcuların kahvaltısında bir şey kalmamış mış.. Hayda.! Yahu dedim daha geçen hafta fazlasıyla almadık mı? Aldık.. Bu hayatın olağan akışına aykırı değil mi?
Ne yapalım mecburuz dedi.
Biraz sonra cep telefonuna liste geldi. Bana dönerek ne yapalım dedi. Dönelim dedim metroya gidelim. Metroya geldik akşamüstü. Bende kocaman bir sepet, onda kocaman bir sepet. Daldık gıda reyonuna. Düşünün o büyük sepeti.
Doldur babam doldur. Reçeller, ballar, konserveler, kaşarlar, peynir, zeytinler çeşit çeşit. Tereyağları çeşit çeşit. Sanki büyük bir lokanta işletiyoruz. Öyle böyle değil. Meyve suları, maden suları Allah ne verdiyse, ne varsa doldurduk.
İki sepet full doldu. Öyle gramla kiloyla değil. Ulan dedim memlekete kıtlık gelecek. Ödeme bandında ben malzemeleri bant’ a koyuyordum kardeşimizde onları poşete yerleştiriyordu. Tam 18 tane büyük poşet.
Yazar kasada Fiş uzayıp gidiyordu..
Kredi kartını çıkardı ödemeyi yaptı. O rakam hala aklımda. Ne bu ya dedim bunlar kıtlıktan mı çıktılar.. Bana dönerek dedi ki bu ne ya. Ben daha neler ödedim!
Birlikte tesisler giderek poşetleri teslim ettik. Tam bir aylık erzak. Bir haftada biter mi?
Bitermiş?
Hiçbir maça eşantiyon girmedim. Aydın Arat döneminde çok önemli kaynak aktarımlarda katkım olmuştur. Hiç kimse bilmez. Daha sonra bu konuda mülkiye müfettişin denetimlerinde savunma da vermiştim.
Ne yazık ki böyle. Vahim bir durumu yaşadık..
Hani attıkları zaman mangalda kül bırakmayan odalar nerede. Lafa gelince kaynak aktarılıyordu, maddi yardımlarda bulunuyorlardı. Amma ve lakin Eskişehir’de önemli bir maç olduğunda protokolde hemen yerlerini alıyorlardı.
Takım bir de galip geldi ise TV kameralarını önüne geçip pozometrik demeç vermeyi de ihmal etmezlerdi..
Kazım Kurt çok güzel bir laf söylemişti. Ne Esnaf odası başkanı Ekrem Birsen’in ne de Ticaret odası başkanı Metin Güler’in 5 kuruşluk faydası olmamıştır.
Tam tersi festival alanına denetimler göndermiş.
En büyük katkıyı Odunpazarı belediye başkanı Kazım KURT yapmış durumda.. Gerisi hikâye.
Kanlı kavakta kurduğu dev ekranla es es taraftarları ve vatandaşlar birlikte maçı büyük bir heyecanla izlediler.
+++++
Çocukluğumuz, gençliğimiz Eskişehir sporun kupa şampiyonluklarına denk gelmiş jenerasyonların güzelliklerini görmüş bir Eskişehirliyiz.
En azından mutasyon geçirmemiş kimliğimizi koruduk..
En azından şampiyonluk kutlamaları görmeden büyümüş, okullarında, işyerlerinde, başkaları Galatasaraylı, Beşiktaşlı, fenerli olurlarken tek başına kalsalar da sevdalarından asla vazgeçmemiş jenerasyonların gözyaşlarını kim görebilir ki?
Eskişehir spor amatör bölgeden 3.lige çıkmış diye nasılda sevinçliyiz değil mi?
Nasıl bir şampiyonluk yazısı yazmalıyım diye çok düşündüm. Anılar bir film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden.
Futbolu, sporun bir branşı olmanın ötesinde hayatın ta kendisi gören bir şehrin hikâyesidir.
Eskişehir spor, mevzusu her açıldığında ağzı olan herkes konuşur. Konuşanlar bunu tabii bir hak gibi görürler..
Eskişehir ve Eskişehir spor deyince aklıma her zaman Osman Cemoğlu gelir. ES TV ekranlarında program yaptığı dönemlerde, müthiş analizler yapıyor bunları Anadolu gazetesindeki köşesinde yazıyordu.
Bende birçok konuyu onun yazılarından öğrendim. Benim için bir şehir spor filozofu. Ne yazı ki! Şimdi elini eteğini çekmiş gibi. Mesela Vişnelik’te yapılan stadyumun nasıl yapıldığını, isim tartışmalarının o günlerde nasıl yapıldığını belgeleriyle bilir..
Bildikleri Eskişehir spor ile de sınırlı değildir. Bir de Eskişehir’in bir müessese takımı olan, Eskişehir demir sporu vardı. Hemen her branşta sporcu yetiştiren, önemli şampiyonlukları olan bir kurum gibiydi. Sanki şimdi unutulmuş gibi.
Eskişehirspor markamız haline gelmiştir. Bu markayı yaşatmak çok önemliydi..
Anadolu yıldızı olmak aynı zamanda bir sorumlulukta yüklemişti Eskişehir’e..
Sürdürebilirlik önemliydi.
Bu bayrak gençlerde şimdi. Eskişehir’in dar, tozlu, kaldırımsız sokaklarında, dinmeyen yağmurunda, sert geçen kış günlerin kömürlü, sobaların çevresinde ısınan, kendini bulan, kırmızı-siyah rengine sevda gibi tutulan, en önemlisi de aşık olanların şehrin takımıdır ES ES.
Şu soru da sorulmadı? Süper ligden bölge amatör lige kimler nasıl düşürdüler. Bilenler samimi olarak bunları yazsa..
Evet… ES ES Mersin’de emeğin ve alın terinin hikâyesini yeniden yazdı. Elbette sevinçliyiz, mutluyuz.
Bu hikâye yazılırken ES TV maçı çok zorlanarak canlı yayımladı. Evden maçı izledim.. Heyecanlandım. Spor sevisi ve teknik yayın ekibi tam kadro oradaydı. Bu başarını hiç kuşkusuz ES gurubun tüm olanaklarını seferber ederek yaptığı katkılarını unutmamak lazım.
3.Lige çıktı. Bu yarım kalan hikâye azimle yeniden bizleri süper lige taşıyacaktır.
Bu inanç Eskişehirlinin asil kanında mevcuttur..