Eskiden mahalle/köy bakkallarında vardı veresiye ve defterleri...

Bakkal Hasan emmiden sınırsızca her türlü ihtiyaçlar alınır, harmanda, pancar da vb. Belirlenen günlerde ödenirdi…

Bakkalı, çakkalı ve küçük esnafı yedi(k) bitirdi(k) zamanla...

Geriye koca koca AVM’ler, süper, hiper 3 harfli marketler aldı...

Ne bakkal kaldı, ne veresiye, Hasan emmiyi ara ki bulasın!

Gerçek şu ki, ne harman kaldıracak, ne de pancar ekecek çiftçi kaldı!

Günümüzde bazı 3 harfli market ve mağazalarda kişiye özel bir limitle veresiye uygulaması bile başlatmışlardı bir ara, ‘Şimdi al 2 ay sonra öde’ diyorlardı...

Devam ediyor mu bilmem…

…/…

Al, al, al,

Tüket, tüket, tüket,

Harca, harca, harca…

Nereye kadar hiiiç düşünen yok!

Cebinde var mı yok mu sormuyorlar!

Sormak sisteminde işine gelmiyor aslında,

İşin aslı alanında pek umurunda değil!…

Çok değil, yakında etsiz kıyma, buğdaysız ekmek, sütsüz yoğurtta yedirir bu sistem bize…

Neler yemedik ki!

Sistem kim mi? Heee, valla onu bilen yok, merak edende!

Nasıl olsa yırtılan Hacı Bekir’in yakası!

…/…

Ve diğer yandan büyük büyük abiler insanoğlunu evirdi, çevirdi, kulağından girdi, dilinden çıktı ne yazık ki zayıf yanını buldu… İnsanoğlunun mutlu olabilmesi için tüketmesi gerektiğine inandırdı…

O günden bugüne tüketmek ve mutluluk ikiz kardeş gibi oluverdi!

Hiiiç uzağa gitmeyin, misal ad günü, sevgililer günü derken, tanışma günü, söz, nişan, nikâh, düğün günleri başta olmak üzere hemen her günü özel kıldık!

…/…

Elbette her gün özel, hatta her an değerli! Lakin bizi bugünlerde de tüketmelisin, seviyorsan almalısın minvalinde kandırdılar, bizde gönüllü kandık! Almazsak, tüketmezsek mutsuz olacağız sandık, aldık, tükettik! Neyi tükettiğimizi bilmeden, umursamadan!

Tüketmek kör bir kuyuya atılan taş misali sonsuz bir döngü! Ve hemen her gün bizi tüketirsek mutlu olursunuzla kandırmaya deva ediyorlar…

…/…

Telefon alıyorsunuz, hemen arkasından yeni modeli çıkıyor onu enjekte ediyorlar beyinlere! Aldığınız telefonun şarş aletini ayrıca satıyorlar üstelik… Allah’tan aldığınız aracın motorunu üzerinde, ayrı satmıyorlar!

Araç alıyorsunuz aynı dert! Son modern hatta ‘Otonom araba bilinen diğer adlarıyla robot araçlarımız bile var lakin amaçlarımız yok!

Ev eşyaları ha keza!

Ev alıyorsunuz aynı senaryo! Köylerdeki 2 katlı çok odalı evleri ‘tü kaka’ diye gösteren sistem şimdilerde modern köy evlerini milyonlarca TL’ye alıcısına kasıyor! Üstelik alan çocuklar gibi mutlu olup bir ömür mutlu olacağını sanıyor, son nefese dek borç ödüyor…

Sosyal medyada olmadığımız gibi görünmek zaten moda! Ne yediğimizi, ne içtiğimizi, ne üflediğimizi paylaştığımızda kimlik kazandığımızı sanıyoruz, aslında azalıyoruz farkında değiliz!

…/…

İnsanlar giderek aynılaşıyor…

Biz çocukken sadece Japonlar ve Çinliler aynı gibiydi yakından uzaktan! Şimdilerde sosyal medyada ağız-burun, dudak-çene, kaş-göz, kol-bacak birbirinin kopyası hatta aynısı gibi…

Sanal gerçek âlemde bir kişi birine benzemek için çırpınıyor… Eskiden kapı kenarlarına ve inşaatta yalıtım için kullanılan silikonvari şeyler, şimdilerde insanlarda dolgu malzemesi olarak kullanılıyor ve insanlar kendi olmaktan uzaklaşıyor, benliklerinden uzaklaşıyor, olmadıkları başka kimliklere bürünmeye çalışıyor, güzelleştim sanıyor! Heba oluyor!

Ki bu insanların anneleri, ebeleri birkaç kuşak öteleri tamamen doğal, tamamen saf bir güzellik içindeyken giyimden kuşama, boyadan cilaya başkalaşıyor, nesiller kayboluyor… Tüketimin orta-uzun vadede zararlarından birisi de budur!

…/…

Hemen her şey için bu örnekleri çoğaltabiliriz…

Bizden, tüketiciden istenen şu;

Lütfen düşünme, çalış, çabala, düşünme ve sınırsızca tüket!

Evet, şu andaki konforumuzu yarında da devam ettirmemiz için daha fazla çalışmalıyız ve tüketmeliyiz bu net!

Beyinlerimize dibine kadar soktular bu fikri, insan tüketmediğinde mutlu olamayacağım hissine kapıldı, tüketince rahatlıyorum sanıyor, yanılıyor… İşi aslı bu büyük bir hastalık, Allah cc şifa versin!

Ve maalesef salgın günleri de bunu ciddi manada tetikledi, artık önüne dahi geçilemiyor!

…/…

Her birimiz istemediğimiz bir yoldayız, sonu olmayan bir yolculuğa çıkmışız direnemiyoruz bile… Markalı diye aldığımız kıyafetlere sıktığımız markalı parfümler benzetmek gibi olmasın ‘Cennet ferahlığı verecek sanıyoruz’ her sıktığımız parfümde kazancımızı üflüyorlar haberimiz olmuyor…

.../…

Bizleri fıtratımıza uygun olan köyden, doğadan, ormandan koparan zihniyet ile beton ormanlara / Kent’lere yığan ve soluksuz bırakan zihniyet tek yumurta ikizi / öz kardeş!

…/…

Bilmem kaç kameralı telefonları aldıran, üst modelini kovalatan, araçların hayaliyle yakıp kavuran, kredi kartlarını ceplere koyduran, olmayan paraları harcatan, etsiz köfte, buğdaysız ekmek yediren, çiftçileri öcü gibi gösteren de bunları diğer canavar kardeşi!

Ve bunların babaları doğum kontrolüne de hiç inanmayan bir zihniyet! Demem odur ki bunlar çok kardeş lakin her biri birbirine benzeyen insan düşmanı!

Biri tüketin derken diğeri de üretmeyin diyor, biri araba peşinde koştururken diğeri bakkalı öldürüyor, avm’ler kuruyor… Biri interneti beyinlere sokarken diğer telefon satıyor!

Dedik ya azizim; Yırtılan heeep Hacı Bekir’in yakası oluyor!

Lafın tamamı da bilirsiniz çocuğa söyleniyor!

Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davulun tokmağı…

Ves’selam…