Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası,13 Eylül’de gerçekleştirdiği özel konserle Millî Mücadele ruhunu müzikle sahneye taşıdı. Atatürk Kültür Sanat ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen konserde, “Yankılı Tepeler Senfonik Şiiri” ilk kez Eskişehirli sanatseverlerle buluştu.
Muhteşem bir üst düzey senfoni orkestrası. Muhteşem ses sanatçıları. Hikâye anlatımı mükemmel..
Salon full doluydu. Dikkatimi çeken belli bir yaş gurubunun üstünde olması.
Eskişehir kurtuluş savaşının en önemeli direnç noktalarından biri. İnönü savaşları bu direncin en önemli noktası..düzenli ordular ile düşman kuvvetleri burada durdurulmuştu.
SAKARYA MEYDAN SAVAŞI
Mustafa Kemal’in en önemli liderliği ise, Sakarya meydan savaşı… Zira düşmanın top sesleri Ankara’dan duyulmaya başlandığında Mustafa kemal ve arkadaşları taktiksel olarak geriye çekilmişti.
Sakarya meydan savaşı subayların savaşı da sayılır. Gencecik kahramanlar şehit olmuştur. Bize vatan hediye etmiştir.
Mustafa Kemal’ in savaşta düşman birliklerinin kat kat fazla olmasını bilerek yanındaki kurmay arkadaşları ile birlikte savunma taktiklerinin dâhiliği burada görülmüştür. Yabancı askeri tarihçiler bunları askeri harp okullarında ders olarak okutmaktadır.
Orkestra şefi Rengim Gökmen’in Sakarya meydan savaşını özetlemesi ise çok anlamlıydı. Hani anlatılardan insanların gözyaşlarını sildiklerini görebilirdiniz. Bu önemli şiirsel anlatım ancak bu kadar güzel bir kompozisyonla anlatıla bilinirdi.
ESKİŞEHİRDE YAŞAYYANLAR ESKİŞEHİRİ VE TARİHİNİ İYİ BİLMELİ..
Bir kurtuluş müzesini çok önemserim.. Her Eskişehirlinin bu müzeyi ziyaret etmesi gerekir diye düşünüyorum. Hatta okullardaki öğrenciler bu müzeyi program doğrultusunda ziyaret etmeliler. Görmeliler..
Tabii bizim nesil bu konularda daha hassas. Dedem, babam bu savaşların çilesini çekmişler. Yokluklar içinde milli mücadelenin bu gün bizlere bayrak, istiklal marşını emanet ettikleri vatan vermişler.
.Bestesi Oğuzhan Balcı’ya, librettosu ise Prof. Dr. Yavuz Demir’e ait olan “Yankılı Tepeler Senfonik Şiiri” gerçekten beni büyüledi.
Namazgâh Tepe ile Dua tepe arasında geçen destansı direnişi konu alan eser, Millî Mücadele döneminin kararlılığını, acılarını ve kahramanlıklarını müzikle güçlü bir biçimde yansıtmış…
GÖRKEMLİ BİR SAHNE PERFORMANSINI İZLEDİK
Eskişehir’in Millî Mücadele yıllarında gösterdiği direniş ruhuna bir saygı duruşu niteliğindeki bu özel konser, Sakarya Meydan Muharebesi’nin zaferle sonuçlandığı anlamlı bir günde gerçekleştirilmesi çok daha anlamlıydı. Zaman zaman es TV de yayımlanan yazı işeri programında Eskişehir’in kahramanlık destanı yazdığı bu topraklarda neden kahraman unvanı verilmedi diye hayıflanır bunu sıkça dile getirmişimdir.
Maalesef politik figürle bu önermeyi dikkate bile almamışlardır. Maalesef bu konuda milletvekillerimizin belediye başkanlarımızın hassasiyetle bir yaklaşımda bulunmalarını çok arzu ederdim.
YILMAZ BÜYÜKERŞEN GELMİŞTİ
Atatürk ve kültür sanat merkezini yapmıştır. Burası eskiden mezbelelik halinde olan bir itfaiye merkeziydi. Büyükerşen şehrin belli stratejik merkezlerine çağdaş ve teknoloji ile itfaiye merkezlerini donatırken bu yerde, Avrupa ölçeğinde Eskişehir’i bir kültür sanat merkezi yapmıştır. Rengim Gökmen’in ve orkestrası ile birlikte büyük alkış aldı..
Başlamadan önce istiklal marşını hep birlikte tek yürek söyledik.
AHDE VEFA
Rengim Özmen’in ahde vefası vardır ve Büyükerşen’i görünce ona gani, gani selam ederken yaptıkları eserleri hatırlatarak, teşekkürler ederken salondan büyük bir alkış koptu. Dakikalarca alkış sesleri susmadı. Âdeta salon dua tepe için inledi. Orkestranın finalin sonunda o sabah ezanın derinden ses gelmesi çok anlamlıydı. Yılmaz Hoca gönüllerdeki tohumların seslerini duymuştu o alkışlarla.
Ayağa kalkarak, defalarca onları selamladı.
Sahneye şimal yıldızın ışıkları ile aydınlandı. Bu topraklarda kök saldı..
Adı da Atatürk’tür.. . Atatürk Kültür Sanat ve Kongre merkezidir..
ESKİŞEHİR’ DE BİR SANAT GERÇEĞİ VARDIR
Eskişehir de hayat var. Bu yaşam Yılmaz hocanın, barakalardan oluşan akademiyi dünya çapında bir üniversite yapmaya kadar gider. Eskişehir’ de sanat hani yok gibiydi. Pavyonların, düğün salonların yer aldığı kente, çağdaş fikri sanat tohumlarını üniversitede atmıştı.
Üniversitede sanatın her dalında bölümler açarak, binlerce öğrenci yetiştirdi. İstanbul ve Ankara dukalığına son vererek Anadolu’nun bozkırındaki topraklarda sanat tohumlarını ekti..
Hepsi yeşermeye başladı..
Yeterli miydi?
Elbette hayır…
18 Nisan 1999’ da büyükşehir belediye başkanı olduğunda şu andaki Necati bey parkının hemen yanındaki belediyenin kullandığı boş sayılabilecek bir arazi vardı. Bir önceki dönemde düğün salonu olarak planlanan ve başkaca hiçbir fonksiyonu olmayan projeleri iptal etti.
SONRASINDA…
Ve sanat tohumlarını alt yapısını projelendirerek atmıştı. Üniversitede yeşermeye başlamıştı. Salonu amacına yönelik projeler yerini dünya çapında sanat ve opera sarayına dönüştürülüyordu..
Eskişehir’de hayat, küçücük bir sanat tohumuyla gençler kanlarını satarak başlamıştı..
Yüzlerce Atatürk’ün izinden giden aydınlığın tohumları, bu bozkırın topraklarına serpildi..
Toprağa ardından, medeniyetler büyüdü kök saldı el verdi. Bir sonraki zamana çiçek oldu. Emek oldu, ekmek oldu, sanat oldu..
Geçmişi geleceğe taşıyan köprü oldu. Bu ruh kimi zaman bir sır oldu, toprakla insan arasında, en karanlık en kuytu yerlerde saklandı, korundu. Bir bilgeye denk geldi. 19 nisan 1999’ da.. Bin birler çiçekler açtı şehirde. Sanat çiçeklerini serdi, sanat merkezlerinin sahnelerine. Belki de içindeki bu aşkı yeryüzüne bütün sırrı ifşa oldu Koskoca sanat çınar ağacının da minicik bir sanat tanesinin de, hepsinin ortak adı oldu… İşte yankılı tepelerin hikâyesi oldu. Namazgâh Tepe ile Dua tepe arasındaki şiir olmuş bunu senfoni ile süslediler. Bu tarihi anı müzikle yaşatmak büyük bir gurur, hepimizin gururu olmalı..
“Kahraman” unvanını hak eden bir şehir olarak, bu sese kulak verelim..”
Bu gün Sakarya zaferinin 104.yılında başta Gazi Mustafa kemal Atatürk olmak üzere Eskişehir’den Polatlı’ya uzanan bu zafer yolculuğunda canlarını feda eden tüm şehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz..
Mustafa Kemal Atatürk;
Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur. Bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki fennin gerektirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur. Bir milletin sanat yeteneği güzel sanatlara verdiği değerle ölçülür.