Ekonomik Çöküş Gizlenemiyor
AKP hükümetinin mucizeler yaratan yeni ekonomi modeliyle Türk halkının alım gücü yerle bir oldu. Mucizeler yaratan derken şaka yapmıyorum. Türkiye gibi böylesine büyük ve dinamik bir ekonomiyi bu kadar kısa sürede batırmak gerçekten bir mucize. Bunu el birliğiyle başaranları tebrik etmek lazım.
Fiyatlar artıyor ama üzülmeyin, kısa süre sonra dış ticaret fazlası vereceğiz, ülkeye döviz yağacak dediler. Türk lirası değer kaybettikçe, merak etmeyin, işçilik ucuzlayacak, büyük şirketler bunun için gelip burada iş kuracaklar, üretim kapasitemiz artacak dediler, Çin modeli dediler, faiz sebep enflasyon sonuç dediler, fiyatları gıda teröristleri arttırıyor dediler, dediler, dediler… Aradan geçen kısa süre içerisinde ilk başta bunlara inanan veya inanmak isteyen vatandaşlar çarşıda, pazarda, markette işin gerçeğinin ne olduğunu çok iyi anladı. Gidişat iyice kötüleşmeye başlayınca hükümet doları sabit tutmak için her zaman olduğu gibi merkez bankasının dolar rezervlerini piyasaya sürme taktiğini abartarak devam ettirdi ve doları 19 civarlarında sabitledi ve bakın dolardaki artış durdu, ekonomik istikrar geri geldi dedi. Ne karşılığında olduğunu bilmediğimiz borçlar alınarak piyasaya saçıldı, dolar uzun bir süre sabit kaldı. Ama bu ekranda gördüğümüz dolar kuru sabit kalınca TL değer kaybetmeye devam etmiyor muydu? Tabii ki ediyordu.
Doları suni yöntemlerle sabit tutan hükümet enflasyonu arttıran en büyük yanlışı yapmaya devam etti. Sürekli para bastı. Hem de rekor derecede. Piyasada dönen para miktarı son bir yılda 2.5 kat arttı. Bu piyasadaki fiyatların da en az iki kat artacağı anlamına gelir ve zaten öyle de oluyor. Enflasyon durdurulamıyor. Bir adet soğan 7.5 lira oldu, bakın kilo demiyorum, adet diyorum… Enflasyon artmaya devam ederken dış ticaret açığı da patladı. Dış ticaret fazlası vereceğiz dedikleri mucize modelde 2023'ün ilk iki ayında 26 milyar dolarlık dış ticaret açığı verildi.Açlık sınırı 10 bin liraya dayandı, yoksulluk sınırı 30 bin lirayı geçti. Evet dolar sabit duruyor (şimdilik…) ama fiyatlar sabit durmuyor. Ekonomi artık öyle kötü bir noktaya geldi ki ne deseler, ne yapsalar da ekonomiyi iyi gösteremiyorlar. Artık mızrak çuvala sığmıyor…

İthal Seçmenler
Seçmen listelerinin açıklanmasıyla geçtiğimiz hafta sosyal medyada Arap ve Afgan seçmen listelerini de görmüş olduk. Bazı mahalle ve sokaklarda neredeyse Türk seçmen yok. Yer gök yabancı seçmen. Benim aklım mantığım almıyor. Ömrünü bu ülkede geçirmiş, bu ülkenin her türlü cefasını çekmiş bizlerin ülkenin kaderini değiştirmek için bir oy hakkı var. Ülkeye elini kolunu sallayarak girip hemen vatandaşlık alan mültecinin de bir oy hakkı var. Ülkenin kaderinde bizimle eşit söz hakkı var. Böyle bir saçmalığı kabul etmek mümkün değil. Kim olduğu, ne olduğu belli olmayan adam gelip benim kaderimi değiştirecek bir seçimde oy kullanamaz. Bilmem kaç yüz bin dolar verip vatandaş olan adam da oy kullanamaz. Bu ülke parayla mı alındı? Cumhuriyet parayla mı kuruldu? Vatandaşlık denen kavram önemli bir kavramdır ve her önüne gelene verilemez. Seçimden sonra ilk düzeltilmesi gereken işlerden birisi bu olmalı.

Milletvekili Adayı Nasıl Olmalı?
Son günlerde Eskişehir milletvekili aday listelerine kilitlenmiş durumda. Çıkarılacak milletvekili sayısının ne kadar önemli olduğunu, anayasayı değiştirebilmek için en az 360 vekil çıkartmanın ne kadar kritik olduğunu önceki yazılarımda detaylı şekilde anlatmaya çalışmıştım. Hal böyleyken milletvekili adaylarını seçerken çok dikkatli olmalı ve isabetli kararlar verilmeli. Adaylar halk tarafından tanınan, bilinen, sevilen ve güvenilen isimler olmalı. Bu gerekliliğin herkes farkındadır diye düşünüyorum. Bunlara ilaveten benim bir vatandaş ve bir partili olarak görmek istediğim aday profilini de naçizane olarak belirmek isterim. Her şeyden önce milletvekili olacak kişi AKP'nin uzun yıllardır yürüttüğü yanlış ve baskıcı politikalara karşı yıllardan beri ses çıkartan, en sıkıntılı zamanlarda korkmadan karşı koymuş birisi olmalıdır. Bugüne kadar korkup sesini çıkartmamış insanlar şimdi kalkıp da milleti temsil edeceğim diyerek ortaya çıkmamalı. İkinci önemli nokta ise sahada olmak. Bugüne kadar hiç ortada görmediğimiz insanları milletvekili olarak görmek istemiyoruz. Milleti temsil edecek kişi sokak sokak, mahalle mahalle gezerek insanların dertlerini dinleyen, onlarla iletişim kurarak hallerini birinci ağızdan öğrenen biri olmalı. Bu noktada Kadir Kodak'a bir parantez açarak hakkını teslim etmek gerekiyor. Kendisi binin üzerinde halk ziyareti gerçekleştirdi ve masa başında değil sahada, halkın içinde çalıştı. Dolayısıyla milletvekili olmayı fazlasıyla hak ettiğini düşünüyorum. Kendisinin kesinleşen milletvekili listesinde yer alıp alamayacağı ve listeye girerse kaçıncı sıradan gireceği ise bize parti yönetiminin sahada halkla iç içe çalışmaya verdiği önemi ve değeri gösterecek. Bir diğer önemli husus da Eskişehir'in vekili olacak kişinin uzun yıllardır Eskişehir'de yaşıyor ve bu şehri çok iyi biliyor olması gerekliliğidir. Umarım dışarıdan birileri getirilip de sizin vekiliniz bu denmez. Türkiye tarihinin en kritik seçimine giderken milletvekili adaylarını belirleyenlerin de bunun son derece farkında olduğunu ve yukarıda saydığım üç kritere dikkat edeceklerine inanıyorum.

Kitap Tavsiyesi: İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar (Stefan Zweig)
Haftanın Sözü: İktidarın değişeceğini anladığı gün trafik polisinin bile tutumu değişir. (Süleyman Demirel)