TV 100 Taksim Meydanına katılan İdris Nebi Hatipoğlu stüdyoya koltuğunun altındaki dosyalara girerken neredeyse dosyaları düşürürken, akrobatik bir hareketle düşürmeye neden olmadan programın yıldızı ben olacağım demişti.

Eğer dosyaları düşürseydi gerçekten “yıldız” olurdu?

Öyle bir girişi vardı ki. Sanki “el nino” fırtınası estirecekti.

Ekranlarda gazeteci diye kendilerini tanımlayanların, ne siyasetten, nede belediyecilik konularında hiçbir bilgileri olmadığı gibi soru sormasını da bilmiyorlar..

Eveleyip geveliyorlar.

*****

Yılmaz hocamızın programa katılım arzusunu program yöneticisi Gürkan Hacır güzelce açıklama yaparak görevini yaptı. Maalesef Yılmaz Hocamızın engellenemediği böyle garip huyları var.

Belliki Nebi Hatipoğlu’na kim danışmanlık yapıyorsa “Z” takımından değil iseler,  büyük bir kötülük yapıyorlar.

Ankara’dan gelenler ise seçimleri kazandırmamak için gelirler… Bu güne kadar gelen danışmanlar hep seçimleri kaybettirdiler.

******

Siyasette şunu gördüm;

Kim kime kazık atarsa…

Yerel siyasette, denklem adı altında kurulan kumpaslar var. Sözde bu zevat kendilerini şehrin kanaat önderi zannediyorlar.

Adaylara bakıyorum?

Bir de mukayese ediyorum.

Naçiz bendenizde analiz yapıyorum.

Sonra kendi 25 yıllık özel çalışmalarımı, projelerime ait tüm verileri yapay zekâya yüklüyorum. Çıkan sonuç ilginç.

Büyükşehir belediye başkanlığı yapacak kapasitede ilk sırada çıkıyorum.

Fakat kazanabilir mi sorusuna ise şu yanıtla karşılaşıyorum.

Kazanamaz.

Neden diye sorduğumda ise şu yanıtı alıyorum. Toplumsal yapı sizleri seçmiyor.

Çünkü yalan söylemeyi bilmezsen, kıvırma metotlarını bilmezsen, egoların yoksa adam satmıyorsan kısaca olmuyor.

Birde benim gibi züğürt ağaya neden oy versinler ki? Amma ve lakin kafamın tasını arttırmıyorlar da değil.

Neyse Eskişehirli parlayan bir yıldız görmek istiyorsa efendime söyleyeyim BURADAYIZ.

*****

Siyaset nedir sorusuna kısa bir alaturka cevap vereyim. Tam anlamıyla tulüat…

Direkler arası

Ramazan ayı da geldi. İftar programları ve sonrası Ahmet Mithat Efendi sahnesinde tuluat tiyatrosu başlar.

Sokak iftar sofraları.

Ne diyeyim?

Tiyatro biriminde kadınlarla fotoğraf ve selfi çektirdin mi çok mutlu olurlarmış. Ne güzel…

Aslında onları daha da mutlu edecek projeler lazım.

Çaput Pazarı..

Veya günün modası Ahmet Mithat tiyatrosunda  “hayat var” matineleri… Halk gazinosu… Adı da “İnci taneleri” olsun. Rumeli havalarını güzel oynarlar. 9/8…

*****

Ayşegül Hümmet, vaatlerin denklemini köşesinde yazmış. Son günlerde okuduğum en güzel yazılardan biri… İçinde analiz var.

Fakat siyasette, denklem matematiksel kurallara bağlı değildir.

Hele vaatler…

Hepsi süper palavralardır.

Palavracılığı en güzel atanlar veya bu konuda mahir olanlar toplumu kandırırlar.

Dolayısıyla hepsi birer politika illüzyonistidir.

Aman dikkat!

Palavralara, palavracılara kanmayın.

Palavrasız da kalmayın.

*****

Ajda Pekkan’ın şarkısı geldi aklıma..

 

Aynı sözler, söylediğin hep boş sözler
(Sana nasıl anlatsam, bilmem ki)
Kolay sözler
(Okumaya doyamadığım, bir aşk öyküsü gibisin)
Bu her günki, sudan sözler, boş vaatler

Daha neler!
(Geleceğim, tek gerçeğimsin)
Bitsin artık, sus hiç konuşma
Anlamam hiç kendini, yorma boşuna

Belki tatlı, tatlı bu yalanlar
(Bi' dakika seni anlamıyorum)
Gül kokan rüzgârla nasıl geçermiş gelecek yıllar?
Yere iner mi gökteki yıldızlar?
Dinleyemem, bunlar hep boş laflar
Aşk bitince, sözler neye yarar?
(İnan bana n'olur)

Palavra, palavra, palavra
(Dinle beni)
Palavra, palavra, palavra
(Yalvarırım)
Palavra, palavra, palavra
(Yemin ederim)
Palavra, palavra, palavra
Palavra, palavra, hepsi palavra
İnanmam sana…

İnanmamakta,  inanmaktır aslında!

Çaterelli…