Bu bayramın ilk iki gününü ailece Eskişehir’in şirin ilçesi Sarıcakaya’da geçirdik. Uzun süredir kayınpederimin sağlık sorunları nedeniyle gidemediği bu güzel beldeye, onunla birlikte gitmek ve biraz olsun moral vermek istedik. Amacımız, birlikte zaman geçirip rahatsızlığını bir nebze olsun unutturmaktı. Çok şükür, öyle de oldu.
Arefe günü, Bozdağ’ın sarp ve kıvrımlı yollarından geçerek, dağların koynunda gizlenmiş; Sakarya Nehri’nin bereketiyle can bulan, yeşilin binbir tonuna boyanmış o güzel ilçeye vardık. Sarıcakaya’nın Sarıkaya Mahallesi’ndeki Bahçe Sokak, sanki bir tabloyu andırıyordu. Her köşe, adeta doğanın paletinden fırlamış renklerle bezeli; yediveren güller kırmızıdan mora salınırken, hemen yanlarında zakkumlar beyaz ve pembe dokunuşlarla onlara nazire yapıyor, rüzgâr ise bu güzellikleri gül kokularıyla taçlandırıyordu.
Akşam güneşi, sokakların üstüne altın sarısı bir huzur seriyor; gölgeler uzuyor, renkler daha bir belirginleşiyordu. Gece ilerledikçe, gökyüzü yıldızlarla süslenirken, odanın penceresinden içeri süzülen kuş cıvıltıları, Sarıcakaya gecesine masalsı bir dinginlik katıyordu.
Kayınpederimin bahçesinde, kışın soğuklarına direnerek ayakta kalmayı başaran kayısı ağaçları meyveye durmuştu. Hemen yanı başındaki yenidünyalar sararıp olgunlaşmış, “Ben buradayım” dercesine dikkat çekiyordu. Bahçedeki her detay, bayramın sevinciyle birleşip gönlümüzde ayrı bir yer ediniyordu.
Bayram sabahı, yeşilin binbir tonuna bürünmüş dağlar eşliğinde esen serin rüzgar, sanki “Bayramınız mübarek olsun” diyordu. Zeytin ağaçlarıyla bezenmiş yollar, nar ve incir çiçeklerinin kokularıyla sarhoş edici bir güzellik sunuyordu. Kapı kapı dolaşan çocukların sevinci, bastonuna yaslanarak gelen yaşlıların mahcup tebessümüyle bütünleşiyor, Sarıcakaya’da bayram bir başka yaşanıyordu.
Bayram boyunca dostlarımızdan, takipçilerimizden birçok kutlama mesajı aldık. İçlerinde yazılarımı düzenli takip eden, toplumsal meseleler üzerine sohbet ettiğimiz değerli dostlarımız da vardı. Hatta uzun süredir görüşemediğim bir hemşehrimin araması içimizdeki bayram sevincini katbekat artırdı.
Telefonla arayan bir dost, yeni yürürlüğe giren trafik cezalarına duyduğu öfkeyi dile getirdi. Özellikle radar cezalarının yüksekliğinden yakındı. "Bölünmüş yollar güzel ama hız limitleri sürücüler için tuzağa dönüşüyor," dedi. Bu sitem, aslında toplumun ortak vicdanının sesi gibiydi. Gerçekten de bayram öncesi Meclis’ten geçen trafik cezaları, vatandaşın günlük hayatını doğrudan etkileyen bir mesele haline geldi.
Bir başka tanıdığımızla bayram ziyareti sırasında yaptığımız sohbette, ekonomik sıkıntılar öne çıktı. “22.500 TL emekli maaşıyla 29 bin TL’lik kurban aldım. Bir maaşla bir kurban alamıyoruz,” diyerek emeklinin geçim sıkıntısını dile getirdi. Bayram ruhu ne yazık ki bazı evlerde yerini geçim derdine bırakmıştı.
Bayramın ikinci günü, Kütahya’dan arayan başka bir arkadaşım, köylere yapılan büyük ve gösterişli evlerin kaderine dair sitemkâr bir gözlemde bulundu. “Yıllar sonra o güzelim evler harabeye dönmüş. Kimse uğramıyor, çocuklar miras yüzünden küs...” dedi. Bu sözler, geleneksel aile yapımızda çözülmeye başlayan bağlara dikkat çekiyordu.
Bayram boyunca aktarılan bu gözlemler, bir yazar olarak bana “elçiye zeval olmaz” düşüncesiyle notlar aldırttı. Köşemizde hepsine yer vermemiz mümkün değilse de, dile getirmek bir görevdi.
Eskişehir’den bayramlaşmak için gelen aile dostumuz Behçet Bey ve ailesini de Zeytin Bahçemizde ağırladık. Kuş cıvıltıları arasında yeşilin her tonuna boyanmış bahçede yaptığımız sohbetler, zamanı adeta durdurdu.
Neticede Sarıcakaya’da bayram, sadece tatil değil; birliktir, vefadır, ziyarettir, gönül almaktır. Bayram ziyaretleri, eş dost ve akrabayla geçirilen vakitler, bize bayramın ne demek olduğunu bir kez daha hatırlattı.İyi ki bayramlarımız var.
Bayramdan geriye kalan ne mi oldu? Rüzgarla dans eden gül kokuları, yaşlı gözlerin şefkatli tebessümü, İlçenin en kıdemlisi Lütfiye teyzemizin duası, bayram çocuklarının neşesi ve kalbimizde yeşeren umut...
Mevlam, bayramın ruhunu sadece birkaç gün değil, yılın her günü gönlümüzde yaşatmayı nasip etsin.