…
dağarcığına atmak: 1. Her tür bilgiyi gerekli olur diye beynine yazmak 2. Kendine yapılanı kabullenmek
daldan dala konmak: Sık sık iş, konu veya düşünce değiştirmek, sebat etmemek
dalıp dalıp gitmek: 1. Çok dalgın hâl almak, kendini düşünce ve duygulara kaptırmak 2. Kendine hakim olamayıp aralıklarla uyumak
dalıp gitmek: Bir düşünce veya hayal ile bulunduğu ortamdan uzaklaşmak
dediğine gelmek: Birinin düşüncesini önce kabul etmezken sonradan doğru bulup kabul etmek
dem diyenin dümbeleği olmak: Düşüncesizce her işe girmek, her şeye burnunu sokmak
demek istemek: 1. Bir şeyi anlatmak istemek 2. Bir düşünceyi söylemek istemek
demeye getirmek: Düşüncesini dolaylı yoldan söylemek; dediği gibi olmasını, yapılmasını ima etmek
derin derin düşmek: 1. Üzüntülü düşüncelere dalmak 2. Üzerinde durarak etraflıca düşünmek
derinlere dalmak: 1. Konuyu iyice inceleyip araştırmak 2. Üzüntü ile sessizce düşünceye dalmak
duymaz olmak: Bir düşünceye dalarak söylenenleri işitmemek
dünyaya açılmak: Yeni düşünce görüşlerle çağın gereklerine uymak
dünyayı ben yarattım havasında olmak: Çevresinde güçlü olduğu düşüncesini oluşturmak
düşün düşün boktur işin: Bu işin içinden çıkman zor görünüyor. [1]
düşüncesini açmak: Bir konudaki görüşünü, endişesini bildirmek
düşüncesini almak: Herhangi bir konuda bir kimsenin görüşünü öğrenmek
düşüncesini okumak: Birinin ne düşündüğünü anlamak
düşünceye dalmak: Bir konu üzerinde derin derin düşünmek
düşünceye varmak /varmak: Bir görüşe veya karara varmak, bir inanca ulaşmak
düşünüp /düşünmek taşınmak: Bir konuyu her yönüyle iyice düşünmek, buna göre karar vermek
eğri gözle bakmak: Kötü düşünce besleyerek bakmak
el ağzıyla çorba içmek el ağzıyla ayran içmek: Başkalarının sözlerini benimsemek, düşüncelerini savunmak
eli şakağında: Düşünceli, tasalı, kaygılı
eski kafalı: Geçerliğini az ya da çok yitirmiş düşünceleri savunan, eski hayat tarzına bağlı kimse
eski kimliğine bürünmek: Önceki düşüncelerine dönmek
ezber bozmak: Birinin sahip olduğu düşüncenin yanlış olduğunu göstermek
fırıldak gibi: Düşüncesini sürekli değiştiren, sözünden dönen
fikir almak: 1. Bir konuda yetkiliden bilgi almak, düşüncesini sormak 2. O konuda bilgi sahibi olmak
fikir edinmek: Kanaat sahibi olmak
fikir işçisi: Düşünce üreten kimse
fikir vermek: 1. Yol gösterici düşüncesini bildirmek 2. İnsanı bir düşünceye, inanca ulaştırmak
fikir yürütmek: Bir konu üzerine düşüncesini söylemek
gerçek yüzünü göstermek: Sakladığı düşüncelerini sonradan ortaya koymak
geri adım atmak: Başladığı işten vazgeçmek; savunduğu düşüncelerinden taviz verir duruma gelmek
gönlünü oynatmak: Aklından olumsuz bir düşünce geçmek
gönül birliği: Aynı şeyi istemekten gelen birlik, aynı duygu veya düşünce etrafında birleşme
görüş bildirmek: Bir konuda elde edilen düşünce ve deneyimleri vermek
görüş birliği içinde olmak: Aynı görüş ve düşünceye sahip bulunmak
her sakaldan birer tel koparmak: Her türlü düşünceden, kişiden yardım sağlamak
iki eli şakaklarında düşünmek: Derin derin düşünmek.
ileri sürmek: 1. Bir iş/konu üstüne düşüncelerini söylemek 2. Öne doğru yürütmek
ilerisini gerisini düşünmemek: Sonucun ne olacağını hesaplamamak.
işkembesini düşünmek: Öncelikle karın doyurmayı düşünmek.
kafası karışmak: Önceki bilgi ve düşünceleri altüst olmak
kafasına estiği gibi: Sadece kendi düşünce ve isteklerine göre
kafasına girmek: 1. Bir düşünce aklına uygun gelmek 2. Birini bir iş yapmaya kandırmak
kafasına uymak: Bir kimsenin aklına, düşüncesine, sözüne uymak
kamuoyu oluşturmak /yaratmak: Bir düşünceyi yaygınlaştırmak, dikkati onu etrafında yoğunlaştırmak
kara kara düşünmek: Çok üzüntülü olmak, düşünceye dalmak
karınlarındaki ekşi küpü çatlamak: İçindeki kötü düşünceleri açığa vurmak
karşı olmak: Birine veya bir düşünceye katılmamak, karşıt olmak
karşısına almak: Birinin düşünce ve tutumuna katılmadığını belli etmek
karşısına geçmek: 1. Karşı düşünceye katılmak 2. Karşı partiye, gruba gitmek
kendini düşünmek: Daima kendi çıkarını kollamak, bencil davranmak.
kimi davuluna kimi kasnağına: Bir ortamda farklı davranışlar, farklı düşünceler var.
kulağından gebe etmek: Birine bir düşünceyi açıklamak, bir kişiyi bir düşünceyle doldurmak
lafı uzatmak: Bir konuyu anlatırken ana düşünceyi bırakıp ayrıntılara dalmak
nabız yoklamak: Bir konuyla ilgili olarak niyetin ne olacağını, düşüncesini anlamaya çalışmak
Nuh deyip peygamber dememek: İnat etmek, inatta ısrar etmek; ayak diremek; katı düşünceli olmak
öğüdünü özünden almak: Her şeyi kendi kafasına göre yapmak, başka düşünceye önem vermemek
önünü ardını düşünmemek: Sonucun ne olacağını hesaplamamak, ilerisini gerisini düşünmemek.
rengini belli etmek: Yandaşlığını açıklamak, düşüncesini, eğilimini açığa vurmak
rol yapmak: Gerçek düşüncesini, niyetini gizlemek
sakalının altına girmek: Yakınlık kurarak ona düşüncesini aşılamak
sap derken saman demek: Belirli ve doyurucu bir düşünce ortaya koyamamak
savunmasını almak: Soruşturma sebebiyle suçlanan birisinin düşüncesine başvurmak
taraf /tarafını tutmak: Birinden yana olmak, birinin görüş ve düşüncesini desteklemek
taraf olmak /çıkmak: Birinin görüş ve düşüncesini benimsemek, desteklemek
tepki duymak: Bir olay veya durum karşısındaki düşüncesini söz veya davranışla belirtmek
tepki göstermek /tepkide bulunmak: Bir olay veya durum karşısındaki düşüncesini belirtmek
tepki koymak: Bir düşünce veya harekete karşı çıkmak
ters düşmek: 1. Aykırı durumda olmak 2. Düşünce yönüyle birbirine karşıt olmak
U dönüşü yapmak: 1. Yüz seksen derecelik bir dönüş yapmak 2. Önceden sahip olduğu düşünceden farklı bir düşünceyi savunmak
vehme kapılmak /düşmek: Yersiz korkuya, yanlış düşünceye kapılmak
yol ayrımına gelmek: 1. Yolların ayrıldığı yerde bulunmak 2. Farklı düşünce, görüş ve ülkü yüzünden birbirinden ayrılmak
yolları ayrılmak: İki kişi veya topluluk arasında görüş, düşünce ayrılığı ortaya çıkmak
zihin karışıklığı /bulanıklığı: Düşünceler arasında ilişki kopukluğu
zihnini altüst etmek: Düşüncelerini karmakarışık duruma getirmek
zihnini bulandırmak: 1. Şüphelendirmek 2. Düşünemez hâle gelmek