Haftaya enflasyon oranlarıyla başladık ve TÜK enflasyonu zorla da olsa % 0.86 olarak açıkladı.
Böylelikle bir önceki ay açıklanmış olan yıllık enflasyonun bir parmak altına düşerek anlamlı bir marifet gösterdi diyebiliriz.
Fakat bu tip açıklamalar vatandaşların enflasyonun düşüşü ile ilgili beklentilerini açıkçası öldürüyor. Çünkü vatandaşlar içtikleri kahveden, pazardan aldıkları sebze meyvelerden, marketten aldığı ürünlere, internet ücretinden, ulaşıma kadar her türlü fiyat artışları ile TÜFE’ nin rakamlarının hiç uyuşmadığını gayet iyi görüyor.
GERÇEKTE ENFLASYON RAKAMLARI PEK İLGİ ÇEKMİYOR..
TÜİK tarafından açıklanan rakamlara göre gayri safi yurtiçi hâsıla 2025 yılı üçüncü çeyrek ilk tahmini; zincirlenmiş hacim endeksi olarak, bir önceki yılın aynı çeyreğine göre % 3,7 arttı.
İnşaat sektörü 2025 yılı üçüncü çeyreğinde %13,9 arttı.
Finans ve sigorta faaliyetleri %10,8, bilgi ve iletişim faaliyetleri yüzde 10,1, ürün üzerindeki vergiler eksi sübvansiyonlar yüzde 9,6, diğer hizmet faaliyetleri % 7,1, sanayi sektörü % 6,5, ticaret, ulaştırma, konaklama ve yiyecek hizmetleri % 6,3, mesleki, idari ve destek hizmet faaliyetleri % 4,4, gayrimenkul faaliyetleri % 4,2, kamu yönetimi, eğitim, insan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri yüzde % 2,1 arttı.
Tarım sektörü ise % - 12,7 azaldı. Mal ve hizmet ihracatı 2025 yılı üçüncü çeyreğinde % 0,7 azalırken ithalatı % 4,3 arttı.
İşte böyle kalkınmışız?
KASIM 2025 ENFLASYONU
ENAG Kasım ayı enflasyon verilerini açıkladı
Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) tarafından hesaplanan Tüketici Fiyat Endeksi (E-TÜFE), Kasım 2025 döneminde yüzde 2,13 oranında artış gösterdi.
E-TÜFE endeksinin yıllık bazdaki artış oranı ise % 56,82 seviyesinde gerçekleşti.
KASIM 2025 ENFLASYON RAKAMLARI NE OLDU?
TÜİK verilerine göre 2025 yılı Kasım ayında enflasyon (TÜFE) aylık bazda % 0,87 artış gösterdi. Yıllık enflasyon ise % 31,07 olarak gerçekleşti.
12 Aylık Ortalamalara Göre Artış: %35,91
Bir Önceki Yılın Aralık Ayına Göre Artış: %29,74
Öte yandan Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) ise yıllık bazda yüzde 27,23, aylık bazda ise yüzde 0,84 artış gösterdi..
ÖZEL TÜKETİMDE YAVAŞLAMA YOK.
Özel tüketim çok zayıf değil aslında baktığımızda. Şunu anlıyorum. Çeyreklik baz da bir ivmede kayıp var. Bunu anlıyorum. Ama alt kalemlere baktığımda kuvvetli de enflasyonist bir yavaşlama görmüyorum.
Şunun altını çizmemiz gerekiyor. Neden Merkez Bankası bir yavaşlama istiyor ve piyasayla anlaşamadığı şey ne?
Merkez Bankası diyor ki, bu yavaşlama gelecek ve beni %16'ya, 2026'da ulaştıracak. Rakamları analiz ettiğimizde bu yavaşlama eğilimi bizi 2026'da %16'ya getirecek bir yavaşlama eğilimi değil.
EKONOMİK GÖSTERGELER NE DURUMDA
Gıda vesaire gibi, tarım gibi alanlardaki meseleyi zaten dışarıda bırakıyorum. Enflasyon perspektifinden baktığımızda öyle çok rahat soğumuş, %16'lara bizi getirecek bir toplam talep görünümüz yok.
Merkez Bankası 2 senedir sıkılaştırılmış Para politikası deniyor. Parasal tedbirler ve bindirilen vergilere rağmen enflasyon yine durmuyor.
Maliye politikasının sıkılaştığı ifade ediliyor. Tarımsal üretim daralmış fakat büyüme bana mısın demiyor. Nasıl oluyor demiş bu ya. Bu gerçekten nasıl oluyor bu kadar? İşte kredi büyümesine sınır var, yüksek faiz var, otomobil satışları, iyi.
GERÇEKTEN YANİ YAVAŞLIYOR MUYUZ?
Şimdi bugün geliyorum hâlâ otomobil rekor kırıyor, konut rekor kırıyor. İşte altın etkisi oluyor. Bir KKM denen gelen para oluyor. Bir her ne kadar hani öyle bir şey yok dese de yüksek faizin etkisi ile deniyor.
Bilmiyorum nasıl oluyor? Biz büyümeyi çok rahat başarıyoruz. Yani hemen hemen büyüyü veriyoruz böyle.
Bu olan şeyde herhangi bir sihirbazlık yok. Yani Türkiye'de yaşadığımız şey bizim kitaplarda okuduğumuz, şeylerin dışında değil.
Yani, bir kere gelir eşitsizliğinin olduğu, yani zenginin çok zengin, fakirin çok fakir olduğu yerlerde, ekonomiyi soğutmak çok kolay değildir.
Esneklik meselesi bu. Hani yaklaşık böyle işte ortalama bir faiz üzerinden konuşuyoruz ya biz. O faiz, o sıkılaşma kimileri için hiçbir anlam ifade etmiyor.
İşte dövizle kazanıyor, dövizle yaşıyor, geliri çok yüksek. Hani bana çok sık gelen bir sorudur bu. Kafeler hep dolu falan diye. Ama bir yandan da bazı hesaplamalara göre, derin yoksulluk dediğimiz bir şey var.
MB’ NIN ÇIKTI AÇIĞI VAR.
Merkez Bankası çıktı açığı meselesine de şöyle bir açıklık getirmek istiyorum. Çıktı açığı, yani potansiyelinin bir miktar altında büyüyor. Ama dediğim gibi, o çıktı açı var mı yok mu meselesi değildir hiçbir zaman. Var olan çıktı açığı bizi, 2026’ da beklenen enflasyon oranına yani %16'ya götürmeye yetecek mi? yetmeyecek mi meselesi. Ve burada cevap yetmeyecek.
Üstelik de 2026 için büyüme tahminleri bizim de öyle. Piyasanın da öyle. Yaklaşık % 4 civarında ve bu artık Türkiye'nin potansiyel büyümesi olarak kabul edebileceğimiz bir rakam.
Yeni dünya düzeninde rekabet çok daha acımasız olacak..
SON 20 YILIN ORTALAMASINA BAKALIM..
Son 20 yılda ortalama büyüme oranı %5,4 oldu. Türkiye'de ortalama büyüme oranı en yüksek olan sektör ise, %6,6 ile inşaat oldu. Son 20 yılın en yüksek büyüme oranları ise, 2003-2007 arasında %7,3 ile gerçekleşti.
Eskiden Türkiye'nin potansiyel büyümesini % 5, 5,5 olarak kabul ediyorduk.
O zaman %4 büyüdüğünüzde % 1,5 çıktı açığımız var. Bizim potansiyel büyümemiz aşağı geldi.
EN KÖTÜ DÖNEM 2021 YILIDIR.
2001 Türkiye ekonomik krizi diğer adıyla kara çarşambadır. Bilenler o günü hiç unutmaz. 21 Şubat 2001 tarihinde patlak veren, Türkiye'nin yıllardır karşılaştığı siyasi ve ekonomik sorunların bir sonucu olarak hem finansal piyasalar hem de Türk lirasının değeri üzerinde yıkıcı etkilerle sonuçlanmış bir ekonomik krizdir.
YANLIŞ, PLANSIZ VE PROGRAMSIZ KALKINMA POLİTİKALARI VE TERCİHLERİ KRİZ ÜRETİYOR
Biraz bunu konuşmamız gerekiyor. Potansiyel büyümemiz aşağı gelince yarattığımız çıktı açığı da aslında daha sınırlı oluyor.
Dez enflasyonist etkisi de az oluyor. Sadece, faiz üzerinden gidiyoruz. Sadece enflasyon üzerinden gidiyoruz. Toplam talebi anlamamız gereken bir dönemdeyiz.
Ama kalkınıyoruz.
Rakamlar yalan söylemez.
Enflasyonu yeniden masaya yatırması lazım. Tüketim yönlü bir enflasyon yok. Bana göre arz eksikliği enflasyona neden oluyor. Beklentiler ne?
Beklentiler ne kadar gerçekleşti?
Gerçek ne?
Gerçek şu üretemiyoruz. Tarımda ve gıdada çok önemli arz sorunu var ve enflasyona neden oluyor.
Suçlu Enflasyon mu? Yoksa enflasyon ile mücadele yapılmak istenmiyor mu?
Bütün mesele bu bakış açısı.