Kleptokrasi bilinen adıyla siyasi yolsuzluk...
Tanımlarda genellikle devlet yetkilileri diye başlar...
Bazı belediye başkanları ve bağlantılarının gayrimeşru olarak özel kazanç için güçlerini kullanmasıdır.' diye devam eder...
Ne kadar tanıdık değil mi?
Güç zehirlenmesi diğer adı, kamu malını kendi malı bilip ganimete çökmek soyadı...
Siz, biz hiç öte gitmeyelim...
Önce yaşadığımız taşradan, ilçelerden başlayalım sorgulamaya...
Önce bizim toprakları süpürelim sonra bakarız gerisine/dedim...
Başladım ben yıllar önce...
Yağmur çamur demeden, korkakların, soysuzların tehditlerden yılmadan, yıkılmadan mücadele ettim, üzerimize sıçratmadan yürümeye, araştırmaya hala devam ediyoruz...
Gördüklerimiz, belgelediklerimiz, yazdıklarımız, TV, sosyal medya canlı yayınlarımız, söylediklerimiz, şikâyetlerimiz söyle dursun insani olarak vallahi çok rahatsız oldum bu düpedüz hırsızlıklardan...
Çaldılar yorulmadan, yüzleri bile kızarmadı, zaten kırmızı idi yanakları!
Bu kadarı da olmaz dedik, oldu, yanıldık...
Hala diyoruz bu kadar da olmaz diye, lakin gerçek şu ki oldu!
Çok üzülüyordum önceden, nemelazımcılığı, bataklığı, kirli ilişkileri, menfaatçiliği, soytarılığı vb. Hiçbir canlıya yakışmayan irini sadece filmlerde olur sanırdım, yine yanıldım...
Tüm bunları görünce bazı duygulara veda ettim çoktan...
Derseniz ki siz ne yaptınız diye, çok basit!
'HIRSIZIN YÜZÜNE HIRSIZSIN' dedim, yetinmedim, hemen her mecradan destekçilerini uyardım, 4 maymunu oynadı cümle âlem, hala da oynayanlar var...
Diyeceksiniz ki kim bunlar?
Onlar kendilerini merkepler gibi biliyor, aslında biliyor herkes!
Tüm bunlar yaşanırken seyirci kalanları gördükçe de içiniz gidiyor, yeri geliyor insanlığınızdan utanıyorsunuz…
An geliyor, diyorsunuz ki beyhude çaba!
Daha fazla kitap oku, daha fazla ailenle ilgilen, daha fazla spor yap, hatta umarsızca belgesel filan izle diye telkinden bulunuyorum kimi zaman…
Zaten etrafınızda farkında olup çaresizce ‘Boş ver, kimseyi değiştiremezsin, anlatamazsın, kimse umursamıyor’ kendini yıprattığınla kalırsıncılarla dolu olduğundan birde bu yorgunlarla uğraşmak zorunda kalıyor insan! Ve daha fazla mücadele etme gereği hissediyorsunuz…
Kimi zaman kendi huzurumu koruma refleksi ile hareket ettiğim olmuyor değil…
Tamda bu nedenle, nemelazımcı, umarsız, olumsuz duygularla bezenmiş, karakteri zayıf, üç kuruşa varı yoğu satan, menfaat uğruna insanlık elbisesinden sıyrılan, eğilen, bükülen, değerlere, değerlerimize, değerlerime saygısı olmayan, kalbi kara ve yetersiz insanların ortamına mümkün mertebe girmiyorum…
En azından bunun için gayret ediyor ve seçici davranıyorum…
Bir süredir yapıyorum bunu, sizde yapın, tavsiye ediyorum…
Vallahi billahi kimsenin kötü olmasını istemiyorum…
Ben dâhil…
Kim ister ki zaten…
Kötüniyetliler ve insani olmayan özelliklere sahip olanlar benden uzak olsun diye gayet bilinçli hareket ediyorum kimi zaman…
Adını da SADELEŞME koydum…
Siz özel alan deyin, aile deyin, hısım akraba deyin, arkadaş ortamları deyin, sevdikleriniz deyin, her ne derseniz deyin buraya akredite uyguluyor, herkesi de almıyorum…
Epey daralttım çemberi…
Daha da daraltacağım bu gidişle…
Zihnimizi, hayallerimizi rastgele insanlarla kirletmemeyi öğrenene kadar devam edeceğim…
Eskiden gönül kapımız ardına kadar açıktı,
Alışılagelmiş olacak belki ama kırdılar, döktüler…
Bile isteye yapanlar oldu…
Bir süre kapı bile kullanmadım, yaranamadım, yaranamıyorsunuz…
İster sosyal hayat, ister siyaset böyledir bu!
Nasıl ki kuşlar kanatlarından vurulur,
İyi insanlar iyi niyetinden vuruluyor…
Ne demişti atamız Yunusemre;
Bir gez gönül yıktın ise, kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi, elin yüzün yumaz değil
Bir gönül yaptın ise, er eteğin tuttun ise
Bir gez hayr ettin ise, birine bin az değil
Erden sana nazar ola, için dışın nur ola
Beli kurtulmuştan ola, şol kişi kim gammaz değil
Er odur alçak dura, ayak odur yola vara
Göz odur ki Hakk'ı göre, gündüz gören göz değil
Yunus Emre'm sözün satar, söze bal ü yağ katar
Altmış bin sarrafa satar, yükü gevherdir koz değil…
Şimdi ne mi oldu!
İyi niyeti kaybetmeden, insanlıktan çıkmadan, Allah cc’ın izniyle olan şu, duygusuz biçimde, bu yüzsüz maskeli hırsızların yaptıklarını gün yüzüne çıkartmak için daha fazla araştırıyor, arşivliyorum...
Bu yazı da onlardan sadece bir tanesi…
Burada kalsın, bu söz(ler)de boynumun borcu olsun...
Hodri meydan!
Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın!
Son nefese kadar devam...
Ves'selam.
…/…/…/…/…/…
BELEDİYELER GANİMET YERLERİ Mİ?
Bazı belediye başkanları, meclis üyeleri ve yakınındaki menfaatçi güruh ne yazık ki belediyeleri bir ganimet olarak görüyor...
Bu yiyici, yıkıcı tayfa, arsadan beton santraline, bacanaktan, teyze oğluna, müteahhitten paylaşıma kadar yaptıkları hemen her işte ve yapacakları projelerde ganimete çökmüş gibi bir mantıkla hareket ediyorlar...
Düne kadar yamal pantolonlarını iple bağlayanlar, şimdilerde kravatlı beyefendi olduklarını sanıyorlar!
Herkes onları çalışıyor sanıyor, çalmak için kurulan düzenin farkında olmadan…
Yiyin efendiler yiyin, aksırıncaya, tıksırıncaya kadar yiyin…
Hatta Romalılar gibi kaz tüyü sokun boğazınıza, kusun yine yiyin…
Ama bilin ki ensenizde bu m,llet!
Gözleri de doymuyor bu mübareklerin… Geçtim daireleri, villalar, arabalar, tarlalar, bahçeler derken dünyalık mal mülk yığdılar…
Yığsınlar bakalım!
Attıkları her adımda kayıt altındalar, farkında değiller...
Ya pişkinler...
Ya da!
Sizce neden?