Bu satırları yazmaya başlarken Ankara BB Başkan Adayı Turgut Altınok’un açıkladığı dudak uçuklatan mal varlığı “son dakika” haberleri olarak ekranlardan geçiyordu.

Biraz inceledim. Muhtemelen sizlerin de dikkatini çekmiştir.

Pehh… Bu kişi bildiğimiz kadarıyla uzun süre Belediye Başkanı olarak görev yapan devlet memuruydu!

Hakkında yapılan yorumlar ilginç.

Ailesi ne kadar zengin olursa olsun.

Helalinden bu serveti kazandıysa ana sütü gibi helal olsun.

***

Neyse biz asıl yazmak istediğimiz konuya gelelim.

Geçen gün kutladığımız Tıp Bayramı ve Hekimler.

 “Bu hekimler var ya acayip değişik tiplerdir. Onları anlayamazsınız.  Bunlar ülkenin en zeki tipleridir. Üniversite sınavında yüzdelik dilimde en üst sıralara yerleşirler. Çok uzun ve zor olan, Tıp Fakültesi denilen bir yerde inatla okuyup mezun olurlar.

Sonra TUS, pratisyen mecburi hizmeti, uzmanlık mecburi hizmeti gibi hiç bir meslekte olmayan ilginç şeylerle güçleri ve dayanıklılıkları sınanır. Yılmaz bunlar.

Garip tiplerdir bunlar.

Ayağınızdan damarınızı alıp kalbinize takarlar.

Stetoskop diye bir şeyle dinleyip hastalığınızı falan söylerler.

Beyninizdeki tümörü çıkarıp masaya koyarlar.

Kalbi duranların kalbini falan çalıştırır bunlar.

Filmlere, tahlillere bakıp, şak diye ne olup bittiğini söyler bunlar adama.

Manyak gibi çalışkan ve inatçıdırlar. İnsanüstü sabırları vardır. Değişik bir türdür bunlar.

Geceleri falan da uyumazlar, herkes uyur bunlar uyumaz. Yıllarca bir mesaide 36 saat falan çalıştırılırlar, bunlar da inatla çalışırlar. Dedim ya değişik bunlar.

Paralarını kesmekle falan önleri de kapanmaz bunların. Yetişkin hale gelmiş bir hekim, evrim geçirmiş, yemeden, içmeden, uyumadan çok uzun süre hayatta kalma adaptasyonu kazanmıştır.

Çoğu doygun, efendi, terbiyeli ve saygılı ailelerin zeki ve çalışkan çocukları ve ailelerinin göz bebekleridirler.

Onlara saldıran terbiyesiz, seviyesiz tipler bile çocuklarının hekim olmasını isterler. İşte böyle kıskanılan garip mesleküstü bir şeydir hekimlik.

 

Bunlar sizin sandığınızdan daha bi değişik tiplerdir. Hiç anlayamazsınız.

 

Giderler sonra peşlerinden bakakalırsınız.”

Meslektaşları hakkındaki duygularını bu cümlelerle dile getiren Dr. Sedat Yanturali’nin sözlerini 14 Mart günü Whatsapp üzerinden Dr. Ender Kara arkadaşım gönderdi. Başka bir konuyu yazmayı düşünürken Ender Beyin gönderdikleri anlamlıydı.

Bunları neden yazdım.

Anlatayım…

Geçtiğim hafta 14 Mart 2024 Perşembe günü Tıp Bayramı’ydı.

Beyaz önlüklü hekimlerin, sağlık personelinin ve doktor adayı tıp öğrencilerinin onurlandırıldığı bir gündür. 

Araştırdığımızda 1976'dan beri sadece 14 Mart günü değil, 14 Mart'ı içine alan hafta boyunca ülkemizde çeşitli kutlamalar yapılmakta ve bu hafta Tıp Haftası olarak kabul edilmekte.

Yerel seçimlerin gündemi içerisinde bir takım kutlamalar yapıldı.

Belediye Başkan adayları ellerinde çiçeklerle hastaneleri, sağlık kuruluşlarını ziyaret ederek sağlık çalışanlarının bu özel gününü kutladılar.

Bizde köşe yazarlığın ötesinde evladı Tıp Fakültesinde okuyan bir hekim adayının babası olarak dikkatimi çeken yukarıdaki sözler ve bazen kıymetini bilmediğimiz şiddete varan davranışlar sergilediğimiz hekimleri daha yakından tanıyalım.

Acil servislerde bazen duyguların esiri olan kendi bilmezler sağlık çalışanlarına her türlü şiddeti kendine hak görebiliyor.

Böyle kötü bir yönümüz var maalesef.

O sebeple bu onurlu ve fedakar mesleğin temsilcilerine bari bu hafta az da olsa destek olalım istedik.

Ne zor şartlarda, uykusuz gecelerde ders çalışıp sabah kan çanağına dönen gözlerle fakültenin yolunu tutmak…

O tuğla kalınlığında ki ders kitaplarını sayfa sayfa okuyup akılda tutmak. Akranları dışarıda volta atarken onların ders çalışma seanları…

Kolay iş değil.

Hakları ödenmez.

Böyle zamanlarda anılar depreşir ya.

Kalp Damar Cerrahı Uzmanı Doç. Dr. Selami Doğan Bey, bir sohbetimizde şöyle demişti: “Hüseyin bey biz hekimler 7/24 göreve hazır kıta bekleyen komando askerleri gibiyiz. Nerede, ne zaman, hasta geleceği belli olmaz. Örneğin ailenizle pikniğe gittiniz. Size bir telefon gelir. Doktor Bey acil hasta var. Hastaneye gelmeniz gerekiyor. Tüm sevdiklerinizi işinizi gücünüzü bırakır hastaneye koşarsınız. İşte o yüzden bizim mesleğimizi komando askerine benzetirim hep…” Bu sözlerden sonra hekimlere bakış açım hep “komando askeri” benzetmesi üzerinden oluyor.

Öyle ki bu benzetme bana; 14 Mart’ta Çanakkale’ye gidip de geri dönmeyen, 1919'da İstanbul'un İngiliz işgaline karşı çıkan tıbbiyelinin günüdür.'' gerçeğini hatırlattı.

Sizce de öyle değil mi?

***

Bazen gecenin bir yarısında gelen acı acı çalan telefonla uykusundan fedakârlık yaparak hastanenin yolunu tutan onlar değiller mi?

Ya da evinizde misafirleriniz var. Uzun süre görmediğiniz dostlarınız size gelmişler. Hastaneden aranıp acil bir vakaya müdahale etme talebi karşısında hiç zaman kaybetmeden hastaneye koşmaları.

Çok büyük özveri ve fedakarlık isteyen bir meslek hekimlik.

Neticede canlarımızı emanet ettiğimiz insanlar bunlar. Ötesi yok.

Bu kutsal, saygın ve onurlu mesleği özveriyle yerine getiren, cansiperane çalışan tüm sağlık çalışanlarının Tıp Bayramı’nı ailesinde iki sağlıkçı bulunan bir yazar sorumluluğunda bir kez daha canı gönülden kutluyorum efendim.