Türkiye Suriye değil. Mısır değil. İran, Irak değil. Türkiye’nin yüzyılı aşkın bir parlamento ve geleneği var.
122 yıllık bir Cumhuriyet deneyimi var bu dönemde bakıma çok insan yetişti.
Parlamenter sistem tek çözüm mü?
İşin gerçeği şu. Ancak bu yeterli değil. Yasama, yürütme, yargının güçler ayrılığı ve üstünlerin hukuk değil. Bağımsız vesayet odağı olamayan denetim mekanizmalarının, adaletin demokratik parlamenter sistemi.
Parlamentonun yeniden yapılandırılması ve görev, yetki alanlarının yeniden belirlenmesi.
HUKUKTA KAOS OLURSA SORUN NASIL ÇÖZÜLECEK.
Yargı sistemindeki kaosun olmaması için, Parlamento denetimine açık olması.
Peki, kuvvetler birbirleri ile çatışırsa ne olur? Problem nasıl çözülecek?
Yargı sistemindeki anomalileri giderecek ve maddi hata yapan yargı mensupları bunun hesabını nasıl verecek. Hukuk sistemi bunları çözemiyorsa ne yapılmalı?
Yargı sisteminin muhakkak yeniden yapılandırılmalıdır. Kim yanlış yapıyorsa bunun bedelini ödemelidir.
YSK’ nin kararları hukuki denetime açılmalıdır ve YSK kararları yargı yolu açılarak denetlenmelidir.
ANAYASA MAHKEMESİNİN GÖREV VE YETKİLERİ YENİDEN TANIMLANMALIDIR.
Bunun dışında seçim kanunları önemli. Milletvekilleri adayları partilerin aday belirleme usulleri genel başkanlar tarafından değil, halk tarafından seçilmeli ve dar bölge seçim sistemine geçilmelidir.
Yoksa bırakın temsili dandikleşen parlamenter sistemi, çok daha kötü hale gelir.
Milletin iradesi tecelli böyle eder.
Onun için sağlık bir demokrasinin diğer yapı taşlarından biride SENATO sistemidir.
Bu başlıkların her biri önemlidir. Yeni anayasayı söylemlerini her gün vuvezela gibi öttürüyorlar ama içeriği yok.
İşin ilginç tarafı, bu zihniyet anayasa ile her şeyi çözümleneceğini zanneder olması.
Eğer toplumsal demokratik olgunluk ve siyasal bilinç yoksa siz istediğiniz kadar ağzınızla demokrasi konuşun.
Bizdeki durum şudur. Ben iktidarsam demokrasi vardır. Yaptığım her şey doğrudur.
Doğru olmasa bile yine bir şeyler olmuştur. Koltuklar benim beka sorunumdur.
HER ŞEY DÂHİL PARLAMENTER SİSTEM?
Şimdi AKP‘ nin önünde var olmak için, varlığını sürdürebilmek için her şey dâhil parlamenter sistem seçenekler arasında. Sayın Erdoğan’ında kurtuluşu bu sistemdedir.
Eğer bu sisteme geçmez ise, ya siyasal faşizmi seçecek, işte o zaman ülke ne hale gelir bilinmez!.
Peki ya gözünü karartıp erken seçime girip yenilir ise, ne olur.
Eh demokrasi, sandık, millet deriz geçeriz?
Öylemi?
BU SEÇMEN BOYUN EĞMEZ.
Birde toplumun sosyolojisinin değişimi sandığa yansır ise ve CHP’ ile birlikte omuz veren muhalefetin % 60’ ları aşan bir “oy” la sandıktan çıkar ise, siz o zaman seyredin siyasetteki tiyatroyu.
Recep Tayyip Erdoğan'a çok fazla bir şey olmaz ama, bu etrafına ne olur onu bilemiyorum…
İşte o ahtapotun kolları ortaya o zaman çıkar.
Çünkü o zaman sadece heybedeki turplar değil, devenin amuduyla götürdükleri bir bir listelenecek ve milletin sırtından tırtıkladıkları, haksız ve sebepsiz zenginleşenler hesabını millete verecekler elbette.
Haksız edinimler millete dönecek.
Bu halkın sofrasına daha çok gıda, çocukların geleceğine daha çok yatırım demektir.
Haksız ve nedensiz, gizli tanık ve iftiracıların verdikleri beyanları ile hazırlanan iddianamelerle, tutuklanan ve aylarca duruşmaya çıkartılmayan insanların, yıllarca uyduruk iddianamelerle hapislerde çürütenlerde, elbette bu hukuksuzların bedelini öderler.
Kimlerin, kimlerle berber oldukları devletin kayıtlarında var.
Onu da sıfırlayamazlar.
Ya da kaçarlar.
Biz bu filmleri çok gördük.
HEM RED HEM KABUL
Vaktiyle bir Kral zamanında, kanun taslakları hazırlanıp meclise sunulur, lehte aleyhte konuşmalardan sonra, el kaldırma usulüyle kanunlar her halükarda kabul edilirmiş.
Bir gün meclis başkanı, lehte el kaldıranlardan sonra, aleyhte de el kaldıranların içinde de, aynı şahsı fark etmiş:
-Efendi, dalgın mısın? Demiş
--Ne münasebet değilim.
-İyi de niçin hem aynı mesele olduğu halde hem kabul eden hem de etmeyenlerle birlikte el kaldırdınız?
-Ne fark eder ki demiş, vekil. Biz burada sadece baş sallayıcı ve kralın isteği doğrultusunda el kaldıranlarız!
"insanoğlu hayatta o kadar acı çeker ki; canlılar arasında yalnız o, gülmeyi icat etmek zorunda kalmıştır."