Derin duygular yaşarız bazen. Gittikçe herkesten, her şeyden uzaklaşmak isteriz. Ne fazla söze ne fazla harekete tahammülümüz olur. Vücudumuz da kafamız gibi yorgun düşer. Düşkün, şaşkın ve ümitsiz olup kalıveririz öylece. Her şey bayağı, her şey boş, her şey kirli gelir niyeyse.
Yıllar yılı bütün söylemek isteyip de söyleyemediklerimiz, bir düğüm olur tıkanır boğazımıza. Bütün hazzımız, bütün zevkimiz, bütün kederimiz ve bütün heyecanımızda yalnız yapayalnız kalmak isteriz.
Kendi kendimizle ama kendimize de yabancı oluveririz. Kendi kendimizden de kaçarız sebepsiz yere.
Can yoldaşımız da yoktur yanımızda. Baş başa kaldıklarımız, can cana baş başa olduklarımız unutmuştur sanki bizi.
Tutmadığımız tutamadığımız sözlerimiz, gerçekleştiremediğimiz karalarımız abanır üstümüze.
Hesabını bilemeyiz hemen hiçbir şeyin.Yeni duygulara yeni düşüncelere yol alamayız bir türlü.Her şey bizi bekler ama hiçbir şeye ulaşmaya mecalimiz yoktur.
Görülmemiş, duyulmamış, tadılmamış; yaşanmamış, yaşanması akla dahi gelmemiş bir hal kaplar çepeçevre bizi.
İnsanlardan birebir duyduklarımız unutulmuştur; onların ağır, sıkıntılı, bayağı halleri kalmıştır aklımızda sadece.
Düşmanlıkların, yalan dolanların, iftiraların, namussuzlukların, hor görmelerin, kendini beğenmişliklerin ağırlığı artar da artar üstümüzde. Sevinç, mutluluk, umut …kaybolmuştur; uğramazlar semtimize.
Boşuna olduğu bile bile aranılan tesellileri aramak da gelmez aklımıza.Emel, arzu; ilgi, istek, ihtiyaç karışmıştır birbirine. Ruhumuz vücudumuzdan da tembeldir.
Her yer ve her şey sevimsizdir, tahammülsüzdür.Hadsiz ve hesapsız hırslar yok olmuştur sanki.Çıkmaz ki çıkmazdır yolların sonu...
Bunun adı yalnızlık değil mi sizce de?
Evet, yalnızlık bu işte!
İnsanın dayanamadığı yalnızlık, bu işte!
Yaşlılığın yalnızlığı bir ayrı, gençliğin yalnızlığı bir ayrı, çocukluğun yalnızlığı daha bir ayrı işte!
Evet, kabullenemiyorsunuz belli bir zaman.
Zaman geçiyor, zaman geçiyor ve bir de bakıyorsunuz herkes aynı! Herkes yalnız, herkes kimsesiz…
Hepimiz kalabalık içindeyiz ama hepimiz yalnızız, yapayalnızız hem de!
Herkesin derdi kendine göre. Her dağın boranı kendine göre… Bizim derdimizi bizden başka kim anlar, kime deriz halimizi…
Boşuna olduğunu bile bile çoğu kere bizi anlayacağına inandığımız birini yanımızda bulmak, yanıbaşımızda görmek isteriz.Kalbimiz kinsiz, garezsiz, nefret ve hiddetten uzak olsun isteriz. 'Hakikat için hakikati söyleyebilecek bir tarzda yaşamak'isteriz…
İsteriz ama farkında olmayız… Böyledir bu işler işte. Kimse de farkında olmaz, olamaz istese de.
Ve dilimize dolanır hafiften hafiften şu deyiş:
'Kimsesiz hiç kimse yok
Her kimsenin var kimsesi
Kimsesiz kaldım yetiş ey
Kimsesizler kimsesi.'
Evet… Bizi yalnız bırakanlar da yalnızlığa mahkûm olur mu ki.
Bizi yalnız bırakıp üzenler kendileri de üzülür mü ki.
Evet, evet... Olsun; nasıl olursa olsun, ne olursa olsun.
Yeter artık. Yüzümüz en çok sevdiği oyunu oynayan çocuğun yüzü gibi gülsün artık.
Giderek kendimize ve çevremize yabancılaşarak, kendi yalnızlığımızda kaybolmadan önce birbirimizi gerçek anlamda görelim artık.
Öyle inanıyorum ki işin sonunda siz de benim gibi oluyorsunuz. İnanıyorsunuz ve duyar gibiyim işte. Diyorsunuz ki:
'Allah hiç kimseyi yalnız bırakmaz. Yeter ki yalnız olmadığımızı bilelim.'