Murat Özgül, sevdiğim bir dostumdur. Yüksek nitelikli entelektüel bilgiye ve donanıma sahiptir. Mülkiye “uluslararası ilişkileri” bitirmiş,ilk atamasında kaymakam olmuştur.
Canı sıkılınca da istifa etmiş, Uluslararası bankacılık sektöründe çeşitli departmanlarda çalışmıştır. Hollanda da bankacılık sektöründe çalışmıştır..
Bir kaç dil bildiğini biliyorum... Yılmaz hoca döneminde da başta Ulaşım daire başkanlığı dâhil olmak üzere çeşitli daire başkanlıklarına da tedviren görevlerde bulunmuştur. Özellikle tramvay projelerinde, AVRUPA bankalarındaki dostlarının da önemli katkıları olduğunu biliyorum..
En son, yine bankacılığa dönmüş ve KOBİ bankacılığı yapmıştır.
Sosyal aktiviteleri yüksek olan Özgül’ün, on parmağında on marifet vardır. Basketbol Eskişehir il temsilciliği de yapmıştır.
Avrupa’da gezmediği ülke neredeyse kalmamıştır.
Evliya çelebi gibi dünyayı gezer durur.
15 yıl önce Kanal 26’ da beraber ortak programlar yapmıştık.
+++++
Yeni yayımlanmış kitapları bana tavsiyeeder. Kitapçıları dolaşır okumadığımız kitapları alırdık.
Onu okudun mu, bunu okudun mu?
Yazılarımı sürekli takip eden bir arkadaşım olduğu için bazen bana önemli ikazlarda bulunur. Zira 12 Mart’ en iyi bilenlerden birisidir.
Geçenlerde,whats app üzerinden bir yazı göndermişti. Ne yazayım diye düşünürken aklıma o yazı geldi.
Biraz tembelliğim de üzerimdeydi hani.
Ne yazayım derken Helen Mirren’in kaleme aldığı bir yazı geldi aklıma. İlk önce okudum, bir daha okudum.
Yaşamın filtresinden geçmiş deneyimlerini paylaşmış.
Yani dedim bu gün bu yazıyı aynen okuyuculara aktarayım. Belkibirçoğunuzbiliyordur. Yaşamı ve insan ilişkilerini çok güzel anlatmış.
HELEN MİRREN BİR GÜN ŞÖYLE DEMİŞTİR:
“Biriyle tartışmaya başlamadan önce, kendine şunu sor: Bu kişi, farklı bir bakış açısını anlamak için entelektüel olarak yeterince olgun mu?
“Çünküeğer değilse, bunun hiçbir anlamı yoktur.”
Her tartışma senin enerjini hak etmez. Bazen, kelimelerinin ne kadar net olduğunun önemi yoktur, diğer kişi seni anlamak için değil, sadece tepki vermek için dinler. Kendi dünya görüşüne hapsolmuş olan biri, başka bir bakış açısını göz önünde bulundurmayı reddeder ve bu mücadeleye girmek sadece seni tüketir.
Yapıcı bir konuşma ile verimsiz bir tartışma arasında fark vardır. Gelişimi ve anlayışı değerli bulan açık fikirli biriyle konuşmak, katılmasanız bile zenginleştirici olabilir. Ama kapalı fikirli biriyle mantıklı bir şekilde tartışmaya çalışmak, sadece kendi inançlarının ötesini görmek istemeyen birine konuşmak gibidir.
Bir duvara konuşmak gibidir. Ne kadar mantıklı veya doğru bir şey söylersen söyle, söylediklerini ya çarpıtacak, küçümseyecek ya da reddedecektir, çünkü doğru olduğunu düşündüğü için değil, sadece başka bir gerçekliği kabul etmeye hazır değildir.
Olgunluk, bir tartışmayı kazanmakta değil, bir tartışmanın yapılmaya değip değmediğini anlayabilme yeteneğindedir. İç huzurunun, fikrini değiştirmeyecek biriyle bir şey kanıtlama gerekliliğinden daha değerli olduğunu anlamaktır. Her savaş yapılmaya değmez. Herkes senin açıklamanı hak etmez.
Bazen, yapabileceğin en güçlü hareket gitmektir. Çünkü söyleyecek hiçbir şeyin olmadığı için değil, bazı kulakların duymaya hazır olmadığını bildiğin için. Ve o yük, sana ait değildir.
Öfkeyle yanıp tutuşanların ve hayatını küskünlükle geçirenlerin, en başarılı ve en talihsiz olanların kötülükleriyle nam salmış olanların ya da herhangi bir özelliğiyle diğerlerinden ayrılanların bir listesini çıkar ve bunu hep göz önünde tut. Sonra kendine şu soruyu sor: Tüm bunlar nasıl sonuçlandı? Toz ve Duman. İşte basit bir hayalin efsane olma çabası buydu.
Ne dersiniz Helen Mirren haklı değil miydi?
Sizin enerjinizi asalak gibi semirenlerle muhatap olmayın.
Ben MİLNER’ in tavsiyelerini dikkate aldım ve envanterimden aptalları listeden çıkardım.
Günün sözü..
Cahiller afet gibidir. Geldiği yeri talan eder gider. Arkada çamur yığını bırakır.