İl Müftü Yardımcısı Dilaver ŞAHİN'in yazısı

İnsanoğlunu doğruya sevk etmek, hakkı-hakikati, birbirine sevgi ve saygıyı bildirmek ve anlamak için; dünyada ve öldükten sonra iyi bir hayat devam ettirebilmek için Kur'an-ı Kerim'in ilk emri, ilk inen ayet-i kerimeleri “oku” diye başlar: “Yaratan rabbinin adıyla oku!

 O, insanı alaktan (asılıp tutunan zigottan) yaratmıştır.  Oku! Kalemle (yazmayı) öğreten, (böylece) insana bilmediğini bildiren rabbin sonsuz kerem sahibidir” (Alak 1-5).

Kâinatı yoktan var eden Yüce Allah (c.c), yarattığı her şeyi iyi bilir ve iyi bildiği için, dünyada da, ahirette de onların hakkında güzel olanı anlatmaları ve emir ve yasakları bildirmeleri için de peygamberler görevlendirmiştir. Son peygamber Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) ile de son kitap olan Kur'an-ı Kerim'i indirmiş ve onda da emir ve yasakları öğretmiştir. Bize düşen, bizleri yaratandan gelen o mektubu - Kur'an'ı- çocuklarımızla buluşturmak ve tanıştırmaktır. Çünkü o mektup Allah’tan gelmiştir. O, Allah'ın kelâmıdır. Allah ile konuşmak isteyen, Kur'an okuyacaktır. Rabbimizin mektubuna uzak kalmak ne büyük bir gaflettir.

Kardeşlerim! Bilmeliyiz ki, çocuklarımız bize verilen birer nimet ve emanettir. Önce nimetin kıymetini bilmeli, sonra da emanetimize sahip çıkmalıyız. Önce bizler, anne babalar, hocalar, öğreticiler olarak Kur'an'ı anlamalı, hal ve hareketlerimizi Kur'an'a göre ayarlamalıyız. Çocuklarımızın da bu minval üzere yetişmeleri için gayret sarf etmeliyiz.

Kur'an’ın hidayet rehberi olduğunu unutmamalıyız. Hz. Ömer (r.a.), Kur'an dinlerken hidayete erdi. İstiklal harbinde, cephede askerler, Kur'an okuyor, dinliyor ve onunla muhafaza oluyorlardı.

Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor ki: “Sizin en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğreteninizdir” (Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’an, 15). O takdirde bizler, en hayırlılar olmalıyız ve nesillerimizi de bu düsturla yetiştirmeliyiz. Kur'an’ı hem çok okumalı, hem de anlamalı ve yaşamalıyız. 

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Evlerinizi, namaz ve Kur’an tilâvetiyle aydınlatın” (İbn Mâce, İkâme, 186).

Evlerde Kur'an seslerini çoğaltmak gerekir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Kur’an okuyunuz, çünkü Kur’an, kıyamet gününde, ehl-i Kur’an’a şefaatçi olacaktır” (Müslim, Müsâfirîn, 252). Bu nimetten ne bizler, ne de evlatlarımız mahrum olmayalım.

Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi;

“İnmemiştir hele Kur'an şunu hakkıyla bilin,

Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için…”

Kur'an'ın emirleri insanların hayatına hitap eder. Kur'an, yaşanmak için, ahkâmına göre hareket edilsin diye indirilmiştir.

Kanuni Sultan Süleyman, ölüm döşeğindeki Şeyhülislam Ebussuud Efendi'ye şöyle der:

“Muhterem hocam! Son anında bir vasiyetin var mı?” Ebussuud Efendi son nefesinde padişaha şunları söyler: “Dikkat edin! Bu milleti Kur'an'dan ayırmayın. Çünkü Kur'an, milleti, bir gaye uğruna ayakta tutar. Eşitliği, kardeşliği, samimiyeti emreder. İyi ve güzeli gösterir. Bu ölçütlerden ayrılan milletler de mahvolur”.

“Doğrudan doğruya Kur'an'dan alıp ilhamı,

Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı” (Mehmet Akif Ersoy).

Rabbimiz, bizleri ve evlatlarımızı, Kur'an ile daima buluşanlardan ve kaynaşanlardan eylesin. Son nefesimize kadar yolundan ayırmasın…