Bir çocuğun dünyaya gelişi, anne-baba için tarifsiz bir sevinçtir. Ancak bu sevinç, aynı zamanda büyük bir sorumluluğu da beraberinde getirir. Kur’an-ı Kerim’de“Mallarınız ve çocuklarınız sizin için ancak birer imtihandır…”(Teğabun64/15) buyrularak, evlatların sadece bir nimet değil, aynı zamanda bir imtihan vesilesi olduğu hatırlatılır. Bu sebeple çocuk yetiştirmek, biyolojik bir süreçten öte, büyük bir emanet bilinciyle ele alınması gereken manevî bir görevdir.
Sevgi, bir çocuğun ruhunun en derin ihtiyacıdır. Hz. Peygamber (s.a.v.), çocuklara şefkatle yaklaşır, onları öper, onlarla oynardı. Hatta bir defasında torunlarını öptüğünde orada bulunan bir sahabi;“Benim on çocuğum var, hiçbirini öpmedim” deyince, Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Merhamet etmeyene merhamet edilmez” (Buhârî, Edeb,18). Bu hadis, çocukların sevgi ve şefkatle büyütülmesinin dinimizin bir gereği olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Ancak sevgi tek başına yeterli değildir. Çocuğun hayata hazırlanabilmesi için eğitime de ihtiyaç vardır. Buradaki eğitim yalnızca okul başarısı değil; dürüstlük, merhamet, adalet, sabır, saygı gibi ahlakî değerlerin aktarılmasıdır. Nitekim Kur’an’da Lokman Suresi’nde, Hz. Lokman’ın oğluna öğütleri aktarılırken, tevhid inancı, namaz, sabır ve ahlak üzerinde durulur (Lokman 31/13-19). Bu örnek, anne-baba için yol gösterici bir rehberdir.
Çocukların eğitilmesinde en önemli yöntem, anne-babanın rol model olmasıdır. Çocuklar sözlerden çok davranışlarla eğitilir. Eğer evde sabır, saygı ve hoşgörü hâkimse, çocuk da bu değerleri içselleştirir. Hz. Peygamber’in şu hadisi, ebeveynin sorumluluğunu özetler: “Hepiniz birer sorumlusunuz ve hepiniz yönettiklerinizden mesulsünüz. Evin beyi sorumludur ve yönettiklerinden mesuldür. Evin hanımı da eşinin evinde sorumludur ve yönettiklerinden mesuldür...” (Buhârî, İstikrâz, 20). Bu sorumluluğun bilincinde olmak, çocuk terbiyesinin en önemli adımıdır.
Akşam yemeklerini ailece yemek, haftada bir gün özel sohbetler yapmak, eski fotoğraflara birlikte bakmak veya çocuklarla küçük gezilere çıkmak, aile bağlarını güçlendiren önemli adımlardır. Günümüzde yoğun iş temposu, ekran bağımlılığı ve sosyal medyanın etkileri nedeniyle aile içi iletişimin zayıfladığı düşünüldüğünde, bu tür paylaşımlar her zamankinden daha kıymetlidir. Birlikte Kur’an okumak, dua etmek ya da ihtiyaç sahiplerine yardım götürmek gibi manevî etkinlikler de hem eğiticidir hem de çocukların kalbinde iz bırakır. Ayrıca çocukların yaptığı iyilikleri takdir etmek, onları cesaretlendirir. Bir kardeşine yardım eden çocuğa, “Aferin, sen çok düşünceli birisin” demek, iyilik davranışının kalıcı olmasına katkı sağlar.
Çocuk eğitiminde önemli bir unsur da empatiyi öğretmektir. “Arkadaşın düşse ne hissederdin?” gibi sorularla çocukların başkalarının duygularını anlaması sağlanabilir. Empati, hem aile içi ilişkilerde huzuru artırır hem de çocuğun sosyal hayatında sağlıklı ilişkiler kurmasına yardımcı olur. Aynı şekilde affedicilik de çocuklara küçük yaşta aşılanmalıdır. Hatalar karşısında kırıcı olmak yerine şefkatle açıklama yapmak, onların hem özgüvenini hem de iyilik anlayışını güçlendirir. Peygamber Efendimiz’in,“…Kul başkalarının hatalarını affettikçe Allah da onun şerefini ziyâdeleştirir...”(Müslim, Birr, 69)buyruğu bu konuda bizlere yol gösterir.
Unutmamak gerekir ki çocuklar bizim geleceğimizdir. Onlara gösterilen her şefkat, her güzel davranış, verilen her öğüt yarın toplumun dokusuna işleyecektir. Hz. Peygamber’in “Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir”(Tirmizî, Birr, 15) hadisi, bu bilinci daima canlı tutmamız gerektiğini hatırlatır.
Sonuç olarak, sevgiyle yoğrulmuş, eğitimle şekillendirilmiş çocuklar yarının umut ışıklarıdır. Onları kırmadan, incitmeden, sabır ve şefkatle büyütelim. Çünkü bugünün mutlu çocukları, yarının güçlü toplumu olacaktır…

Dr. Tuba Kevser ŞAHİN
Uzman Vaiz